İstanbul Büyükşehir Başkanlığı'na atanan Mevlüt Uysal, geçtiğimiz hafta içerisinde bizi de heyecanlandıran bir açıklama yaptı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüştüğünü ve İstanbul'da zabıtaların da usulsüz park adan araçlarla mücadele etmesi için gerekli yetkilendirmenin yapılmasını istediğini açıklayan Uysal, böylelikle şehrin trafik sorununun önemli ölçüde çözüleceğini vurguladı. Şehir hayatını çekilmez hale getiren ve "park yapılmaz" yasağı dinlemeyenlerle etkin mücadeleyi önemsediğimiz için biz de Uysal'ın bu açıklamasını İstanbul'a müjdelemek için manşete çektik. 
Bu sütunda daha önce de defalarca dile getirdiğim bir konu "usulsüz parklanma"lar. Özellikle toplu taşıma araçlarının güzergahında yapılan parklanmalardan milyonlarca insan etkileniyor. 

Başkan Uysal'ın, bu yetkiyi alıp ne iş yaptığı pek belli olmayan "trafik zabıtası" yazılı araçları özellikle İETT araçlarının geçiş güzergahında görevlendirerek tavizsiz denetim yapmak için elini çabuk tutması lazım. Sürekli kamuoyu araştırması yaptırıp "aday olabilir miyim" sorusuna cevap aramak yerine, İETT'ye sefer kayıpları yaşatan, vatandaşları yollarda süründüren "trafik magandaları" için gerekli birimleri harekete geçirmesi lazım.

* * * 
İşin bir de başka boyutu var. Usulsüz parklanmalar, genellikle lüks restoran, kafe ve eğlence yerlerinin önünde yaşanıyor. Bir de banka şubeleri ile ATM'lerinin bulunduğu yerlerde. Sürekli okuyucularım için tekrar olacak ama İBB Başkanı Uysal veya alt birimlerine bir kez daha açık örnekler vermek zorunda hissediyorum kendimi.

Başkan Uysal, yanına öyle koruma ve bürokrat ordusu almadan bir akşam üzeri Üsküdar sahiline gelsin. Marmaray ve Mihrimah Camii önündeki İETT otobüs duraklarında bekleşen vatandaşlarla sohbet etsin. Çoğu kendisini nasılsa tanımayacak ve içini rahatlıkla dökecektir.
İETT otobüslerinin, neden ilan edilen sefer saatine yetişemediğini görmek için de Beylerbeyi yönüne doğru yol alsın. Sağlı sollu park eden araçları, yeni kaldırım çalışmasıyla daraltılan yolun nasıl geçit vermediğini görsün. 

Ardından Beylerbeyi sarayının önünden Beykoz yönüne doğru devam etsin. İki şeritli yolun, lokanta, market vb. gibi iş yerlerinin önündeki parklanmalar nedeniyle nasıl tek şeride düştüğünü ve trafiğin nereye kadar uzandığını görecek. Beylerbeyi'ni geçince akıcı hale gelen trafiğin Çengelköy'de birden tıkandığına şahit olacak. 

Çünkü, kokoreççisi, kebapçısı, midyecisi derken bırakın kaldırımları yola bile masa atan esnaf, müşterisine de otopark olarak kapısının önünü gösteriyor. İETT otobüsünün, park eden aracı aşmak için karşı şeride geçmeye çalıştığını izleyerek tıkınmaya devam ediyor "trafik maganda"ları...

* * *

Çengelköy çıkışında yine rahatlıyor yol ve Beykoz sınırlarına gelene kadar rahat bir şekilde ilerliyorsunuz. Anadolu Hisarı'na girişte yine aynı manzara. Sağlı sollu parklanmalar ve içerisi tıka basa yolcu dolu halde manevra yapmaya çalışan İETT otobüsleri...

Başkan Uysal tavsiyemize uyup buraya kadar geldiyse, Anadolu Hisarı'ndan Kanlıca'ya doğru giderken solda iki ayrı "yalı restoranı" görecek. Müşterilerinin araçlarını kaldırıma ve yola park eden, iki aracın karşılıklı geçiş yapamayacak kadar ana ulaşım yolunu kapatan 1. sınıf restoranlarla...
Bir restoranın hem birinci sınıf olup, hem de otoparksız bir şekilde ruhsat alması mümkün değil. Çünkü ruhsatla ilgili şartlar sayılırken "Lokantanın müşteri kapasitesine uygun otoparkı bulunacaktır" ibaresi yer alıyor yönetmelikte. Tıpkı itfaiye raporu şartı gibi olmazsa olmaz şart yani.
Ama bu iki "yalı restoranı" Boğaz'a nazır lüks tarifeyle hizmet veriyor, hem de kamunun yolunu kafasına göre işgal etme cüreti buluyor kendisinde. Buralara ruhsatı kim verdi, nasıl verildi, neyin karşılığı verildi soruşturmak herhalde bu şehri yönetenlerin görevi... Ruhsat verilmediyse ve faaliyet sürüyorsa daha vahim bir durum var ortada.

* * *

İstanbul'da her haliyle bir başıboşluk, bir keşmekeşlik, vurdumduymazlık var. Ülkeyi yöneten ekibin tek seçicisi durumundaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'a ne kadar önem verdiğini bilmeyen yok. Ama gerek Emniyet'te, gerekse İBB'de vatandaşa dokunan hizmetleri sekteye uğratan ihlallere karşı müdahale de yok. 

Bunlar, çok kolay çözülebilecek sorunlar olmasına rağmen, umursamaz bir tavır içerisinde şehri yönetenler. 
Çözümü daha zor bir konuya daha değinip, kapatalım...
Dün, sabah saatlerinde bastıran sağanak yağışla, Beykoz'da birçok dere taştı. Elmalı Deresi de bunlardan biri. Elmalı Barajı'na akan dere, çevresindeki bir yığın "sera" ve bitişiğine yapılmış evi sular altında bıraktı. 

Su havzasını korumayla ilgili kanunlar, yönetmelikler ve yasaklar ortada. Bu kadar ev, dere yataklarına, baraj havzasına ne zaman ve nasıl yapıldı? Bunlara kim göz yumduysa hesap sorulması lazım. Belediye başkanları "kaçak yapıyı yıkmamak" gibi hapis gerektiren bir suçu işlemiş anlaşılan.

Normalde devlet ormanı olan bu arazileri işgal edenler 2B ile tapu aldı, şimdi de İmar Barışı ile plansız yerleşimi yasal hale getirecekler. Bari, neden oldu, nasıl oldu namuslu vatandaşlara açıklayın da içimiz rahatlasın.