Aralık ayında kış türkülerinden söz etmiştim. Bugün de bazı kış inanışları ile birkaç kış şarkısını hatırlatayım istedim. 

Kışla ilgili inanışlar var: 

Ayva ağaçları bol meyve verirse, kavaklar yaprağını tepeden dökerse, kışın sert geçeceğine inanılır. Kuşburnu böğürtlen ve alıcın çok olduğu yıllar kış sert geçer.  Bir lodosla ilgili inanış ekleyeyim: "Lodos kar'a kor gibi, insana kar gibi değermiş. İnanışa göre lodos gücük ayına demiş ki "İlk haftada geldim, geldim. Gelmezsem son haftada topumla tüfeğimle gelirim." 

Bir an için folklor kapısından çıkıp günümüze gelelim. 

Kentlerde kar taneleri, şairlerimize esin kaynağı olmuş.  Nazlı birer gelin gibi süzülürler yere. Göğün ve Güneş'in elçileri gibidirler. Her birinin ayrı bir geometrik şekli olduğu söylenir.  Melankolik bir manzara oluverir. Herkese göre değil elbette. Kimine göre kar yağınca, trafik tıkanır. Uçak seferleri aksar.  Binlerce köy yolu ulaşıma kapanır. Vapur ve otobüslerinin seferleri durdurulur. Donarak, tipiye tutularak, çığ altında kalarak ölenlerin haberleri okunur. Belediyeler eleştiri odağı olur. 
Halk şiirimizde kışın iki yönü vardır. Bininci yön karamsarlığa gider ki, ömrü kış eyler. Ömrün sonu kıştır. İkincisi umuttur. Kışın sonu bahardır. Bahar yeni aşklara gebedir. Şu sözü internet ortamında buldum. Kim demişse güzel demiş. Ben de her fırsatta satıveriyorum: :

 "Hani kardelen göğe aşık olur da kafasını karın altından çıkarır ya, Zemheri yüreğim der ki; yüreğinde kardelen kadar cesaretin yoksa, sakın aşık olma."

Biraz da kış şarkılarından da söz edelim, diye yazıyordum ki, dinlediğim hicaz faslında şu şarkı başladı: 

Kış geldi firak açmadadır sineme yare
Vuslat yine mi kaldı güzel başka bahara"

Güzel bir şarkı... Belli ki, kış gelince, bahara kadar bir birinden ayrı kalan sevgililerin özlemini yansıtıyor. Başka şekilde de düşünebiliriz: 

Kış gelince yuvasına kapanan yalnızca sevgili mi? Yoksa âşık mı? Soğuktan, kardan korkuyor da sevgilisine gidemiyor mu? 

Kavuşmayı bahara erteleyen âşık sıcak bir odadadır. Penceresinin sıkı sıkıya kapatmış, soğuğun zerresi içeriye girmiyor. Soba veya şömine çıtır çıtır yanmakta. Camdan dışarıya bakıyor. Yaprakları dökülmüş ağaçlar, karla kaplanmış. Yer beyaz bir örtüyle kaplı. Damların saçaklarından buzlar sarkıyor. Bir yandan da kar yağıyor. Cenap Şehabettin'in "Elhan'ı Şita'da dediği gibi:

 "Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân, 
(Soldan sağa, sağdan sola titreyerek ve kaçışarak) 
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân 
(Bazen uçmada tüyler gibi, bazen dökülmede) 
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun, 
(Karlar, sessizliğin dualarının bütün nağmeleri) 
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun. 
(Karlar, ruhların bahçelerinin çiçekleri) 
Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök. 
(Dök siyah toprak üstüne, ey göğün eli dök.) 
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök: 
(Ey göğün eli, izzetin eli, kışın eli, dök :) 
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi; 
(Bahar çiçekleri yerine beyaz kar) 
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi. 
(Kuşların nağmeleri yerine ümidin suskunluğunu.) 

Evet kar göklerden emeller gibi rizan olmakta. Bizim âşık dışarıya bakıp:

"Dışarıda müthiş soğuk olmalı. Bu havada insan evden dışarı çıkar mı?" diyor. Evden çıkmaya, aşk ateşinin bile hız vermediği bu âşığın sevgilisi olsaydınız, "Vuslat yine mi kaldı güzel başka bahara?" sözüne karşılık ne derdiniz? 

Her halde avucunuzu açar gözüne doğru dayayarak:

"Nah!" derdiniz. "Boşuna beklersin."

Oysa âşık başka şarkılar söylemeli:

"Karlı dağı aştım geldim
Aşk oduna düştüm geldim
Ben yâre kavuştum geldim"

Âşık dediğin böyle olmalı. Şirin'e kavuşmak için dağları delen Ferhat gibi olmalı:

"Karlı dağı aştım geldim" demeli. Çünkü sevgiliden ayrılış âşığın gül benzini soldurur. Engellere aldırış etmeden ona kavuşmak için kendini karlı dağlara vurur.  

Ah artık öyle bir âşığın sevgilisi de gözleri pencerede bir şarkı dilindedir:

"Pencereden kar geliyor"

Bu esnada karlara gömüle gömüle yaklaşmakta olan genç âşığı görüverir. Üstü başı kardan bembeyaz olmuştur. Ama rüzgara, tipiye, engellere  aldırış etmeden yürümektedir:  Şarkının ikinci dizesi sevgilinin dilinden dökülüverir:

"Karşıya baktım yâr geliyor"

Âşık böyle, sevgili böyle olmalı.