Anket şirketleri pandemiye rağmen ardı ardına kamuoyu araştırmaları yayınlıyor. Pandemi nedeniyle hedef kitle seçilenlerle bu anketler "yüzyüze görüşme" ile değil telefonla yapılıyor. Kuşkusuz bu anketler durup dururken değil, verilen sipariş üzerine yapılıyor.

Medyaya yansıdığına göre yapılan araştırmalarda "yarın seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz" sorusuna cevap veren vatandaşlar arasında "kararsız" olduğunu söyleyenlerin oranı giderek artıyor. Bu artış, özellikle muhalefet partilerinin iştahını kabartıyor. Özellikle yeni kurulan partiler söylemlerini "tararsız havuzu"ndan daha fazla pay almak üzerine kurguluyor.

Doğal olarak ülke siyasetinin iki ana gövdesi olan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı yanında yeni kurulan partiler de güvenilir buldukları anket şirketlerinin elde ettiği sonuçlara göre stratejiler geliştiriyor.

KILIÇDAROĞLU'NUN YENİ CHP'Sİ

Millet İttifakının büyük ortağı CHP, iki hafta arayla genel kurultay ile Kadın Kolları kurultayını gerçekleştirdi. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, partinin başına geçtiği günden bu yana dillendirdiği "Yeni CHP"sini de inşa etmiş olacak. Yeni Türkiye'ye Yeni CHP inşa etmek kulağa hoş geliyor.

Peki, bildiğimiz eski CHP'den bugüne değişen ne var?

En önemli değişim; partinin resmi politikasında türban ve dinî argümanlara karşıtlığın son bulduğu görüntüsü. Parti tabanının bir bölümünde hoş karşılanmasa da CHP muhafazakâr kesimden destek almak için "çarşaflı kadına rozet"in ötesinde adımlar atmaya çalışıyor. Mütedeyyin seçmen buna prim verecek mi, bunu ancak sandık başında göreceğiz.

CHP'de ilan edilmeyen ancak fiilen uygulamaya giren ikinci önemli değişim ise "eş genel başkanlık" dönemi. Son kurultayda fiilen uygulanmaya başlandı eş genel başkanlık. Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun kıramadığı için listeye aldığı isimler, Kaftancıoğlu ve "ekibi" tarafından çizilerek oluşturuldu yeni PM. Bu ekibin şekillendirdiği ve "A Takımı" olarak yeni döneme partiyi hazırlayacak MYK.

Eş genel başkan Kaftancıoğlu, Aylin Nazlıaka'yı da Kadın Kolları'nın başına taşıdı. Kemal bey muhafazakâr seçmene göz kırparken, eşgenel başkan da marjinal soldan sorumlu olacak.

"DOSTLAR"LA NEREYE KADAR?

Kaftancıoğlu'na bu gücü veren kuşkusuz, yenel seçimlerde İstanbul'da elde edilen sonuç. AK Parti'nin strateji hataları, HDP'nin aday göstermemesi elbette bu sonuçta belirleyici oldu. Ama Kaftancıoğlu ile İmamoğlu'nun parti teşkilatı ile gönüllüler kadrosunu iyi organize ettiği de bir gerçek.

Kılıçdaroğlu ile yakın kurmayları, aynı ortaklaşmayı Cumhurbaşkanlığı seçiminde de hayata geçirmek istiyor. Ama bunun için en başta hem İyi Parti'nin, hem de HDP'nin onay vereceği bir aday bulmak gerekiyor.

Mümkün mü? Hadi bulundu diyelim. Yetmez. Çünkü HDP artık "Kürt oylarının taşeronu" gibi örtülü ittifak yapmak istemiyor. Bunu da "Artık kimse kapalı kapılar ardında HDP ile ittifak görüşmeleri yapmayacak" sözleriyle deklare etti.

CHP, bir şekilde böyle bir görüşmeyi gerçekleştirebilir. İlk adımı PM'ye seçildikten sonra Barzani'nin resmi ajansı Rudaw'a yapan Eren Erdem attı bile. Eren Erdem, "Genel Başkanımız bir önceki kurultayda ‘Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartnamesindeki şerhleri kaldıracağız’ demişti. Bu sorunun çözümü açısından kritik adımlardan biri" dedi.

İyi Parti "özerkliğe evet" anlamına gelen bu açıklamayı nasıl karşılıyor merak ediyorum.

Davutoğlu ve Babacan ise CHP ile birlikte anılmak istemiyor. Partileri seçime girme yeterliliğini elde ettiği zaman bu "ayrışma" daha da gözle görülür olacak. Çünkü her ikisi de "muhafazakâr-mütedeyyin" seçmene CHP'yi kabullendirmenin ne kadar güç olduğunu çok iyi biliyor.

ÜÇÜNCÜ BİR İTTİFAK YOLDA

Kılıçdaroğlu ve "dar" ekibinin Yeni CHP'si, Millet İttifakı'nı genişletip içine HDP desteğini de katarak Cumhurbaşkanlığı koltuğunu ortak belirleyecekleri adayla kazanma hedefinde. Diğer muhalefet partileri de. Aynı zamanda sistemde değişiklik yapabilmek için TBMM'de Anayasa'yı değiştirecek, en azından referanduma götürecek bir sayı elde etmek.

Yani, "İstanbul formülü" ile ipi göğüslemek...

İYİ Parti ile AK Parti'den ayrılanların kurduğu partilerin HDP'ye bakışı ortada. CHP ise, "Kürt oyları"nı almak için HDP'nin aracılığını kaçınılmaz görüyor.

CHP, bu aracılık için HDP ile masaya oturduğunda, ittifaklar mecburen yeniden şekillenecek. Çünkü, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek ve Deva partileri zaten CHP ile ortaklaşmayı sağ seçmene izah edemezken, bir de HDP ile aynı çerçeve içerisinde yer almayı kabul etmez, edemez.

Bu da, CHP ve HDP dışındaki partilerin üçüncü bir ittifakla sahaya çıkmasının yolunu açacaktır. Bu yeni ittifak ortak bir Cumhurbaşkanı adayı üzerinde daha kolay mutabakata varacaktır.

İşte burada CHP'yi çok zor bir seçenek bekliyor. Ya yeni ittifakın adayına destek verecek, ya da HDP ile başbaşa kalacak...

Not: Bu senaryoda, Cumhurbaşkanlığı'na bağımsız aday olmak için yeni bir hareket planlayan Muharrem İnce yer almıyor. Çünkü, gençlik kollarından bu yana siyasetin içinde olan İnce, parti örgütü desteği olmaksızın, yani "sandık bekçileri" olmaksızın gireceği bir seçimde tıpkı 24 Haziran'da olduğu gibi yalnız kalacağını çok iyi biliyor. Acaba benim gibi kendisi de "çok geç artık" diyor mudur?