Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de neredeyse hayat durma noktasına geldi. 11 Mart’ta ilk vakanın ölümünün ardından Türkiye’ye giriş yaptığını öğrendiğimiz Koronavirüs salgını nedeniyle büyük-küçük tüm işletmeler kapandı. Kamu çalışanlarının bile bir kısmının evlerine kapandığı Türkiye’de pastaneden holdinge, havayolu şirketlerinden otellere, kafe-restoranlardan otomobil tamircilerine kadar herkes evinde salgının kendisini etkilememesi için kendisini izole etmeye çalışıyor.

Çığlık atan tek “sektör”

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun önerisiyle 65 yaş ve üstünün sokağa çıkmasını engellemek için para cezasının bile uygulamaya geçtiği şu günlerde gerçekten bilime inananlar tek yürek oldu. Elbette her zaman olduğu gibi münferit durumlar var. “Bana bir şey olmaz” diyenlerin sayısı da az değil dolayısıyla… İşte tüm Türkiye, dünyayı sarsan salgınla baş etmeye en hafif hasarla atlatmaya çalışırken bu “münferit” diyeceğimiz durumlara eklenen bir sektör gerçekten kafa karıştırıcı nitelikte.

Özel hastanelerin derdi!

Zira bildiğimiz kadarıyla “seferberlik ve salgın hastalık” durumunda kamu adına bir beklenti içerisine girmeden çalışacak kişilerin başında sağlıkçılar geliyor. Devlet ve üniversite hastanelerinde çalışan sağlıkçılardan bahsetmiyoruz elbette… Bahse konu olan sağlık “sektörü” tabii ki özel hastaneler… Önceki akşam Habertürk’te yayınlanan bir programda kulak kabarttığım Özel Hastaneler Birliği Başkanı Dr. Reşat Bahat tam da bu “sektörün” en önemli neferi konumunda. Bilim Kurulu üyelerinin yanı sıra Türk Tabipler Birliği’nin Covit Gözlem Kurulu’ndan da bilim insanlarının yer aldığı programda Dr. Reşat Bahat, adeta feveran ediyor. Hani derler ya kasap et derdinde koyun can diye… İşte durumu tam da bu…

‘Vergi ödüyoruz, istihdam sağlıyoruz’

Ne diyor Dr. Bahat mealen bakalım… Dr. Bahat, özel hastenelerin milyonlarca lira yatırım yaptığını, şimdi hastaları olmadığı için para kazanamadıklarını ve giderlerinin hayli yüksek olduğunu ve ödeyemediklerini söylüyor. Başka ne diyor… Korona hastalarına baktıklarını, devletin malzeme bile vermediğini, bu nedenle personel ve kiralarını ödeyemeyeceklerini söylüyor. Başka ne diyor… ‘Vergi ödüyoruz, yatırım yapıyoruz, şu kadar kişi istihdam ediyoruz.” Kendisine soru soran gazeteciye, “Devlet sosyal güvencesi olan hasta için günlük 42 lira veriyor. Çalışanlarımız Koronalı hastanın salyasıyla sümüğüyle uğraşıyor. Kimse uğraşmaz” diyor. Evet bunu bir “doktor” söylüyor ve bir gazeteciye “Siz uğraşır mısınız?” diyor. Nihayetinde “Devlet bizim masraflarımızı karşılasın hastanelerimizi çalıştıralım” cümlesiyle bitiriyor sözlerini… Başta da söylediğimiz gibi salgın Türkiye’de henüz 15 gündür görülüyor, yani henüz “pik” noktasına gelmemiş. En kötü senaryoya göre devletin özel hastaneleri kamulaştırma gibi bir hakkı bulunurken, üstelik devletin henüz “özel hastanelere” ihtiyacı yokken, kendisi de bir özel hastane sahibi olan Dr. Bahat’ın bu cümleleri sarf etmesi insanın tuhafına gidiyor.

Vergide bir Acun Ilıcalı etmiyorlar

Oysa Dr. Bahat’ın söylediği “Vergi veriyoruz” cümlesi tam da onun söylediği gibi gerçekleri yansıtmıyor. Merak ettim baktım… Fast food zinciri “franchising” hastaneler açanlar, bir gecelik yoğun bakımdan dünyanın parasını alanlar, sadece bir mide bulantısı şikayetiyle gidip serum takmak için bin 500 lira fatura çıkartanlar, ne yazık ki bir Acun Ilıcalı bile etmiyor. Çünkü ne 2018’de vergi veren ilk 100’ün arasında ne de 2019’da bir tek “sağlık kuruluşu” listeye girmiyor… Eğer iki yıl üst üste adını vermek istemeyen 48 kurum ya da kuruluşun arasında değillerse…