Geleneksel Türk gölge oyunu Karagöz, yapısı itibariyle kapalı bir biçim olan Batı tiyatro tekniğinden farklı olarak, günden güne değişebilen esnek yapısıyla, açık ve canlı bir tiyatroydu. Bu esneklik Karagöz perdesinde güncelin izlenmesine olanak vermekteydi. Batı’nın epik tiyatrosunun yüzyıllarca önce, geleneksel Türk tiyatrosunda var olduğunu öne sürebilir miyiz? Niçin olmasın? Görülüyor. 

Gölge oyunun geçmişi çok eskilere dayanır. Doğuş yerinin Asya olduğu buradan batı ülkelerine yayındığı sanılıyor. Kimi araştırmacılar, gölge oyununun ilk kez Çin'de çıktığını öne sürerler. Onlara göre, Milattan önceki ilk yüzyılda, karısının ölümüne üzülen Çin imparatorunun   üzüntüsünü hafifletmek için, çare arayanlar, karısına benzeyen bir kadının gölgesini gerilen perde üzerine düşürülmüşler. Bundan sonra gölge oyunu ortaya çıkmış. Kimileri de 4. yüzyıldan itibaren gölge oyunun Hindistan’da görüldüğünü, Cava’da yaygınlaştığını Arap’lara buradan geçtiğini söylüyorlar. İslam dünyasında bu oyuna “hayal -el –zıll” ( gölge Hayâlî), “zıll -el –hayal” (hayal gölgesi), “hayal -el –sitare” (perde Hayâlî)  gibi adlar verilmiş.   Gezgin İbni Batuta, 1345 yılında gittiği Cava’da, gördüğü gölge oyunlarının bir çok bakımlardan Arap ve Türk gölge oyununa benzediğini, her ikisinde de beyaz bir perde olduğu ve oynatanla perde arasına yağ kandili konulduğunu yazmakta.

Bunlara karşı, Türk kavimlerinin, gölge oyunlarının doğduğu yer olan Güney Asya’ya, Araplardan daha yakın olduğunu öne sürenler de var. Onlara göre, bu oyunlar, Türklerin Orta Asya’dan göçleriyle beraber her gittikleri yere yayılmış. Onbirinci yüzyılda Anadolu’ya giren Türkler, hayal oyununu Mısır’a da götürmüşler.

Karagöz ve Hacivat’ın başlarındaki şapkaların,  Kırgız ve Başkurt başlıklarına benzemesi bu tezi doğrular nitelikte. Ayrıca, bazı Selçuk namelerde, saraylarında hayal oynatıldığına ilişkin saptamalar bulunuyor. Öte yandan, Şeyh Attar’ın “Üstürname” adlı yazmasında, Cengiz Han’ın oğullarından Oktay Han’ın huzurunda bir Türk’ün, hayal oynattığını belirtilmektedir.  

Gölge oyunu ve Karagöz hakkındaki Efsaneler, rivayetler oldukça çok. Ama bir hususun altını çizmekte yarar var. Geleneksel Türk gölge oyunu Karagöz, Anadolu kültürünün bir ürünü. Yaklaşık 4000 yıl önce Anadolu toprakları üzerinde yaşamış olan Hitit’lerin günümüzde gün ışığına çıkarılmış olan tabletlerinde, bunun kanıtı var. Hitit tabletlerinde tanrı ya da insan figürlerinin duruşları, serpuşları, ucu kıvrık ayakkabıları ve kısa paçalı şalvarları Karagöz ve Hacivat figürleri ile hemen hemen aynı.

Hitit kabartmalarında olsun, Karagöz Hacivat tasvirlerinde olsun perspektif bulunmuyor. Tasarıma göre tasvir edildikleri için, gövdeler cepheden, baş, kollar, bacaklar ve ayaklar yandan şekillendirilmişler. Kol ve ellerin duruşları de birbirine benziyor. Hitit resmindeki arkadaki el sürekli çene altında yumruk şeklinde. Bunun Hititlerde tapınma şekli oylduğu sanılıyor. Diğer el ise hareketli, iş görür durumda ve dirsekten kıvrık görülmekte. Bu bizi Karagöz-Hacivat ve Hitit eserlerinin aynı düşünce ve kültüre sahip insanlar tarafından yaratıldığını göstermekte.       

Karagöz, Osmanlı Dönemi’nde ramazanlarda, sünnet düğünlerinde, şenliklerde, kahvehanelerde ve bahçelerde oynatılmaktaydı.  Dün de sözünü ettiğim gibi, yakın zamanımıza kadar, çocuklar için tam anlamıyla bir eğlence kaynağı olmuştu. Televizyonun yaygınlaşmasıyla, batı kültürü hayatımızın her alanında olduğu gibi televizyon programlarında da kendini gösterdi. Ama giderek, evlerimizin içi batının kültür bombardımanına açık hale geldi. Kültürümüzün derinliklerinden ve yüzyılların imbiğinden süzülüp gelen Karagöz oyunları, baştan aşağı mizah ve insancıl duygularla dolu olduğu halde, yabancı kültürlerin işgal amaçları nedeniyle, şiddet içeren çizgi filmlere karşı yenik düştü.

Günümüzün yaşam koşullarında, bu halk tiyatrosu dalını aynen korumak zor. Öte yandan, çocuk eğitimcide ve öğretiminde Karagöz’e gereksinim duyulduğu kuşkusuz.

Karagöz'ü eskiden olduğu gibi saygın ve yaygın bir duruma getirebilmek görevi, yalnızca zor koşullar içinde çalışan Karagöz ustalarının olmasa gerek. Hepimize ama özellikle eğiticilerimize büyük görevler düşmekte.

Karagöz’ün tanınmasına katkıda bulunmak amacıyla, Gölge oyunu, Karagöz, Karagöz oyun tekniği, bu sanata hizmet edenler, makaleler, kaynakça, geleneksel Karagöz oyun özetleri ve oyun örneklerinden oluşan bir çalışmayı Yıllar önce bir kitap olarak hazırlamıştım. Yayınlayan yayın evi, sonradan kitabımı parçalayıp, iki üç kitap yapmış. Hepsi aynı değil ama, ne yazık ki, bizim yayıncılarımızda haber vermek, hiç olmazsa bir örnek kitabı yazara göndermek nezaketi yok.

YARINKİ YAZIMDA OSMANLI KAYNAKLARINDAN HABER VERECEĞİM: