"Fare ısırmadan önce üflermiş" der atalar. Fare ısıracağı yere tükürük salgılar ve o bölge uyuştuğu için de kemirilen canlı bir şey hissetmez. 

Türkiye ve çevresinde de maalesef böyle bir süreç yaşanıyor. ABD'nin gizli, İsrail'in açıktan desteklediği Barzanistan aşiret devletiyle, Sevr'den yarım kalan taahhüt yerine getiriliyor. Irak'ın kuzeyinde "çatır çutur" bir devlet kuruluyor. 

Bir önceki yazımda "Ümmetçi gözükenlerle, Marksist gözükenleri aynı eksende buluşturdu" ifadesini kullanmıştım Barzanistan süreciyle ilgili olarak. Marksist geçinen bazı Kürt şovenistleri "Halkların özgürlüğü" nağmeleriyle geçiştirmeye kalktı çarpıklığı. Ama yemezler... Devrimci jargonla emperyalizmin düdüğünü öttürenlere, "özgürlükçü" değil, "üfürükçü" derler bizim lisanımızda.

Anlaşılan o ki; Barzani ısırmadan önce onun gönüllü elçileri hayli "uyuşturucu" tükürük salgılamış ortalığa. Sinir uçları nasır tutmuş, ısırsan da, kemirsen de hiçbir şey hissetmiyoruz. Alın size bir "uyuşturucu" etki yapan kocaman bir yalan:
"Irak'ın toprak bütünlüğü bozulursa, Ankara Antlaşması'na göre Türkiye'ye de Musul-Kerkük'e müdahale hakkı doğar." İşte Irak'ın kuzeyindeki Türkmen vilayetlerinin teker teker işgal edilmesine karşı bazı kesimlerin sessizliğinin sebebi bu yalan. Tamamen psikolojik harp taktiği, beşinci kol faaliyeti...

* * *

Türkmenler ve bölgede yaşayan Araplar, Barzanistan referandumunu Irak anayasasına uymadığı için boykot etme eğiliminde. Ama Barzani ve yurttan sesler korosu, "Umurumuzda değil, bizi yerel halkların değil, Kürtlerin vereceği karar ilgilendiriyor" diyor. "Halkların özgürlüğü" ninnisi burada kaybolup gidiyor işte. BBC Farsça'ya konuşan Barzani "Kerkük için her Kürt savaşmaya hazır" diyor. PKK'lı valinin, Türkiye'den de giden silahlı militanlar tarafından kuşattığı Türkmen şehri Kerkük'ten söz ediyor.

Barzani, Türkiye'ye de "savaştan kaçınmayız" resti çekiyor. Dağ2 filminde, Türk askerinin IŞİD'ten kurtarıp Türkmen Çardak köyüne PKK'nın girdiği, köye giriş çıkışların tutulduğu haberi de geliyor. "Halkların kardeşliği" veya "Halkların özgürlüğü" türküsüyle değil, Kürt şovenizmi naralarıyla...

İsrail Adalet Bakanı Ayelet Şaked, katıldığı bir konferansta, İsrail'in Irak Kürtleri'nin bağımsızlığını desteklediğini yineleyip, ABD ve Batı ülkelerine "Kürdistan'ın kurulmasında menfaatiniz var. Sizin de desteklemeniz gerekir" çağrısı yapıyor...
Türkiye'de "halkların kardeşliği" maskesiyle Kürt şovenizminin siyasi karargahı HDP içindeki Barzaniciler de, ardı ardına referanduma destek açıklamaları yapıyor.

CHP'li Erdal Aksünger, genel merkezin "ittifak yok" açıklamasına rağmen "Gerçek bir demokrasi, insan hakları, özgürlük ve basın özgürlüğü için demorasiyi isteyen her platform ve taraf bence bir araya gelmeli. Demokrasi ve barışın canlanması için gerek HDP, gerek ise diğer taraflar, kim olursa olsun aynı platformda bir araya gelmememiz lazım" diyor aynı zamanda. Fare öyle üfürmüş ki, beyin tamamen uyuşmuş. Demokrasi ve barış için önce terör örgütüne karşı güçlü bir ittifak kurulası gerekmez mi?

* * *

Peki, aynı süreç Lozan'da "Türk azınlık" olarak tanımlanmış ve hakları garantör devletlerce imza altına alınmış Batı Trakya'da benzer süreç yaşansaydı, aynı duruş sergilenir miydi? Veya Bulgaristan'daki Türk azınlık için...

Bulgaristan'la yapılan tüm uluslararası antlaşmalarda ise haklarımız var, tarafız. Oradaki Osmanlı bakiyesi nüfusu, "Türk azınlık" olarak tanımlayan anlaşmalar, ana dilde eğitimden, ibadet özgürlüğüne, müftülerin seçimle işbaşına gelmesinden tutun da "otonomi" hakkı bile tanıyor. Anlaşma metinleri, hem Sofya, hem de Ankara'da duruyor. Hem Kril alfabesiyle Bulgarca yazılmış, hem Latin harfleriyle Türkçe...

Ankara'da devlet kütüphanesinde "Türk Bulgar İlişkileri" başlığıyla bulunan bir başka kitapta, Bulgaristan'ı işgal eden Almanların Türk azınlığa dönük izlemeyi planladıkları politikalar da yer alıyor. Komünist dönemde dahi uygulanmaya devam edilmiş politikalar.

Şimdi madem "halkların özgürlüğü" türküsünü çok seviyorsunuz tatlı su Marksistleri, ister Cihangir'den, isterseniz Kadıköy'den "Bulgaristan'daki Türk azınlığa da özgürlük" diye hep birlikte haykırmaya başlayalım mı? Belki, sıra Irak'taki ve Suriye'deki Türkmenlere de gelir.

* * *

Bu işi devlete, Ankara'ya havale etmeyi falan bırakın. Milletlerarası hukukta bir devletin bir başka devletin rejimini, toprak bütünlüğünü "resmen" sorgulama hakkı yoktur. Sorgulayan, karşısındakine de aynı hakkı tanır, bu yönde fiili durum oluşturması da suçtur... Bu işler, tıpkı bize karşı uyguladıkları gibi "saman altından" yapılır. 

Madem "halkların özgürlüğü" değişmez ilke, Bulgaristan'da Türkler için anadilde eğitim hakkının ihlal edilip, "seçmeli" derse dönüşmesini, Türkçe öğretmeni azlığını haykıralım... Bulgaristan ve Yunanistan müftü seçimi yaptırmıyor, atamayla başmüftü görevlendiriyor. Buna da "inanç özgürlüğüne baskı" diyelim. Devlet dairelerinde Bulgarca (resmi dil olarak) tek dil. "Sen ne biçim AB ülkesisin, biz Doğu ve Güneydoğu'da resmi dairelere Kürtçe tabela asarken, hangi demokrasiye sığıyor senin bu yaptığın" diye çıkışalım Sofya'daki oligarklara... "AB fonları ve devlet kaynaklarından Bulgaristan Türkleri eşit oranda faydalanamıyor, işsizlik pençesinde kıvranıyorlar" diyerek ezilmişlerin sesi olalım. Hatta şu örneği de ekleyelim: "Bizim Doğu ve Güneydoğu'da parasını ödemediğimiz elektriğin faturasını halkların kardeşliği namına Trakya, Marmara, Ege, Karadeniz ve Anadolu'nun büyük bölümü arasında bölüşüp ödüyor. Kürtlerin "doğaçlama" din adamlarına maaş ödüyor devlet. Bulgaristan ise 6 aydır imamların maaşlarının ödenmemesine kayıtsız kalıyor. Ne biçim halkların özgürlüğü bu!.." 

Ne oldu? Bunları söyleyince "faşist" mi oluruz, "kafatasçı, ırkçı" mı, "dinci" mi oluruz? "Halkların özgürlüğü" sadece Sevr'de çizilen topraklar için mi geçerli? Halkların kardeşliği emperyalizmle yapılan "stratejik işbirliği" maskeli teslimiyete mi takıldı? 

Ümmetçi gözükerek Barzanicilik yapanlar da katılabilir bu koroya. Dilleri "mezhepçilik" girdabında, beyinleri "Barzanistan eyaletimiz olacak" nakrozunun etkisi altında...

Fare, kemirmeden önce nasıl üflemiş ve öyle uyuşturmuşsa artık!...