CHP, öncekilerden farklı bir kongre yaşadı. CHP'nin "geleneklerine" daha doğrusu "kronik alışkanlıklarına" bakınca aslında çok farklı sayılmazdı. Sisteme göreceli bakınca "demokratik", yaşananlara bakınca ise "malumun ilanı" olan bir kongre yaşadı CHP. Bu sefer yapılan kongrenin farklı olması, bir kez daha Kemal Kılıçdaroğlu karşısında yenilen, daha doğrusu ince ince doğranan Muharrem İnce'nin "artık susmayacağım" diyerek bayrak açmasından kaynaklanıyor. Bir önceki kongreden sonra geri çekilen İnce, geçtiğimiz yıl "olağanüstü kongre" için harekete geçmek üzereyken, Kemal Kılıçdaroğlu "adalet yürüyüşü"nü başlatmış ve kongre taleplerini bu şekilde bastırabilmişti. Yanlış anlaşılmasın sakın. Olağanüstü kongreden kaçmak için adalet yürüyüşünü başlattığı iddiasında değilim. Bu haksızlık olur. Ama, 16 Nisan referandumundan önce böyle bir çıkış yapmayan CHP lideri, milletvekili Enis Berberoğlu hakkında 25 yıl hapis cezası verilmesinin ardından "adalet için yürüyeceğiz" dedi. Enis Berberoğlu'nun tutuklanması, CHP liderinin de ısrarla savunduğu "milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması" sayesinde mümkün olmuştu halbuki.

* * *

Yeri gelmişken, bir Berberoğlu penceresi açalım. CHP içindeki "fanatik" bir kesim için de "pencere" olsun bu.

Enis Berberoğlu, ne ile suçlanıyor? Adana'daki MİT TIR'larına dönük operasyonda elde edildiği söylenen bazı fotoğrafları Cumhuriyet Gazetesi'ne servis etmekle... 

Ne var o fotoğraflarda? TIR'larda sadece insani yardım olmadığını, silah olduğunu gösteriyor. Bir anlamda MİT'in, Suriye'ye "silah sevkıyatı" yaptığı ima ediliyor ve Türkiye'yi yönetenler suçlanıyor... Silahların kime gittiğine dair de değişik rivayetler sıralanıyor. (2014 yılında TBMM'de oylanarak kabul edilen MİT Yasası, istihbarat teşkilatının bu tür operasyonlar yapmasını "meşru" kılıyor.)

Şimdi ortada kocaman bir soru var... İçerisinde insani yardım olduğu duyurulan MİT TIR'larında silah olduğu haberini ilk önce Radikal Gazetesi yayınladı. FETÖ'nün prenslerinden ve halen aranan Eyüp Can'ın yönettiği Radikal... 
Ardından haber 21 Ocak 2014'te Aydınlık gazetesinde, silahları gösteren fotoğraflarla yayınlandı. "İşte TIR'daki cephane" başlığı altında top mermilerine ait bir fotoğraf kullanılmıştı haberde. Cumhuriyet, 29 Mayıs 2014'te aynı fotoğrafı kullanarak "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" manşetiyle çıktı.

Peki, CHP yönetimi 19 Ocak'ta yapılan operasyonun, Radikal'in, Aydınlık'ın haberinin ardından işin peşine düşmeyip, neden 5 ay sonra fotoğrafların Cumhuriyet'e ulaştırılması dahil bu operasyona dahil oldu? Radikal'in ve Aydınlık'ın başına birşey gelmediğinden cesaret alınarak mı tekrar ısıtıldı konu? Enis Berberoğlu mu CHP yönetimi tarafından kurban edildi, yoksa Berberoğlu CHP yönetimini mi bir operasyona alet etti? Bunu birkaç kişi biliyor elbette ve açıklamaları da mümkün değil.

* * *

Gelelim tekrar kurultaya. İlk skandal, gazete ve televizyonların haber merkezlerinde de gerginliğe yolaçtı. Tek yeterli imzayı toplayan Muharrem İnce'nin adaylık başvurusundaki delegelerden bazılarının Kılıçdaroğlu'nu da aday gösteren listeye imza attığı ortaya çıkmıştı. Bu durum, Kongre Divan Kurulu tarafından "İnce'nin listesinde mükerrer imza var" diye duyuruldu. Olayı dışarıdan izleyenler, İnce'nin listesinde yer alan delegelerin birden fazla imza attığı şeklinde yorumladı olayı.Ama durum farklıydı. Hem Kılıçdaroğlu'nu, hem de İnce'yi aday gösteren imza atmış 49 delege vardı. Tamamen Muharrem İnce'nin dışında gelişen bir olayın faturası nedense İnce'ye kesilmek istendi. Olay, hiç de şık olmayan bir şekilde Kılıçdaroğlu'nun "Benden silin, oraya yazın" tavrıyla çözüldü. Hiç kimse, "Kim bu delegeler, neden yeterince bilgilendirilmediler. Bu karmaşayı doğuran delegeler hangi illerden geldi ve il başkanlarının bu işte parmağı var mıydı" gibi sorulara cevap aramadı.

49 imzası sorgulanan Muharrem İnce, Kurultay'dan 447 oyla ayrıldı. İnce'ye 49 delege imzası bağışlayan Kılıçdaroğlu ise kendisini aday gösterdiği iddia edilen 127 delegenin bile oyunu alamadı. Yani, "adayım sensin" diye Kılıçdaroğlu'na imza verenler, oy vermemeyi tercih etti. Bu 127 delege Kılıçdaroğlu'nu aday göstermek için kimlerin zorlamasıyla imza attı. İmza atmak zorunda kalanlar, gizli oylamada neden "Kılıçdaroğlu'yla olmuyor" diyerek tercihini İnce'den yana kullandı? Bu soruların da cevabı yok henüz.

* * *

CHP'li bin 237 delegenin 790'ı "Kılıçdaroğlu'yla devam" diyerek, aynı zamanda geçmiş dönemleri de ibra etmiş oldu.

Kılıçdaroğlu, 790 delegenin onayı ile Ekmeleddin İhsanoğlu'nun "MHP ile çatı adayı" olmasına nasıl ikna edildiğini açıklamak zorunda kalmayacak. Hatta isterse, 2019'da bir başka Ekmeleddin İhsanoğlu bulunacak ve belki de bu sefer HDP-TKP-ÖDP bileşenleriyle bir "çatı aday" için oy isteyecek seçmenden. Belli ki; hedef Cumhurbaşkanlığı'nı kazanmak değil, yerel seçimlerde şimdiki belediyeleri korumak, mümkünse birkaç tane daha kazanmak...

Kılıçdaroğlu, PM'yi delen isimleri yine kendisinden uzak tutacak. Partide onların aktif görev almasına yine geçit vermeyecek. Bazıları kendi imkanlarıyla, bazıları da "sponsorlar" desteğiyle varlıklarını sürdürmeye çalışacak. 

İyi ki, CHP veya hiç bir parti ile "aidiyet bağı" taşımayan biriyim. Eğer CHP ile aidiyetim, mensubiyetim olsaydı, bu kongrenin ardından çarığı giyer "Bu mu sizin demokrasiniz" diye yollara düşerdim.

Onlarca yıldır tüm partiler gibi CHP'yi de yakından izleyen birisi olarak söylüyorum. "Mustafa Kemal'in askerleri" ile "yoldaşları" arasında sıkışıp kalan CHP'de artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.