İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İngiltere'ye giderek Chatham House'de (Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü) tartıya çıkarılması CHP'nin ulusalcı kanadında rahatsızlığa yolaçtı. Çünkü Chatham House "Sevr'in planlayıcısı" olarak kabul edilir. Geçmişi asırları bulur ama resmi olarak 1920 yılında kurulmuştur. İngiliz derin devletinin "akıl kulübü" olarak da bilinir. "İngiltere planlar, ABD uygular" sözünün gerçekliği varsa eğer, o planlayanların en önünde gelir Chatham House. Kurum, 2005 yılından itibaren de İngiliz çıkarlarına hizmet edenlere ödüller veriyor.

Daha önce konuşmacı olarak ağırladığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan umduğunu bulamamış olsa gerek, Chatham House'nin Türkiye'deki siyasi partner arayışı devam ediyor. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu kuruluştan ödül alan Türkiye'deki tek isim. Bu yüzden Ekrem İmamoğlu'nun Londra'ya giderek Chatham House tarafından kabul edilmesini Gül'ün sağladığı konuşuldu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül'ü muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı yapmayı çok arzulayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve parti kurulları bu yüzden İmamoğlu'nun Chatham House ziyaretini de gayet normal karşıladı.

İmamoğlu'nu geleceğin Cumhurbaşkanı adayı olarak bakanlar ise bu ziyareti olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.

Chatham House ziyaretinde Ekrem İmamoğlu'nun hemen arkasında Abdullah Gül'ün fotoğrafı yer alıyordu. Sadece fotoğrafıyla Londra'da değildi 11. Cumhurbaşkanı Gül. Kendisi bizzat oradaydı ve İmamoğlu'yla aynı uçakla Londra'ya gitmişti. İmamoğlu'nu İngiltere'ye uğurlamak için havaalanında bulunan bir CHP'li Meclis Üyesi "Aynı uçakla gittiler" bilgisini verince, tesadüf olduğunu düşündüm. Ama İmamoğlu, sadece finans çevreleriyle İstanbul'a kredi bulmak için görüşmeyip, Chatham House'de de vitrine çıkarılınca Gül'ün Londra ziyaretinin öylesine yapılmış bir gezi olmadığı da ortaya çıktı.

Küresel güçler, bölgede Türkiyesiz hiç bir planın sonuca ulaşmayacağının farkında. O yüzden Türkiye'deki siyasi iklim ve gücü kimlerin elinde tuttuğu ile yakından ilgileniyorlar. İlgileri sadece olayları izlemekle kalmıyor. Osmanlı'nın son dönemleri dahil Cumhuriyet tarihinde de siyasete dış müdahalelerin sonuçlarının ülke için hayır getirmediğini hepimiz biliyoruz.

Peki, Abdullah Gül'ün, İmamoğlu'nu Chatham House'ye götürmesinin hikmeti nedir?

Gül'ün, bir önceki seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına "muhalefetin ortak mutabakatı ile" aday olarak çıkmayı arzu ettiğini hepimiz biliyoruz değil mi? Peki bu istek sadece eşi Hayrunisa Gül'ün bir dönem yaptığı "intifada" söyleminden mi kaynaklanıyor? Elbette hayır. Risk almayı hiç sevmeyen Gül'ün, Ali Babacan liderliğinde bir parti kurulması için hayli iştahlı olduğu da ortada. Risk almayı hiç sevmediği için partide bizzat yer almayacağını, tek amacının muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayı olmak istediği de kesin.

Gül bunu arzuluyordu ama Kemal Kılıçdaroğlu desteklese de CHP seçmeninin kesinlikle kendisine oy vermeyeceğini de net olarak görüyordu. Ekmeleddin İhsanoğlu'na sırf Erdoğan karşıtlığı nedeniyle katlanan CHP'liler Gül'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde "noter" gibi her şeye onay verdiğini belirterek sandığa gitmeyeceklerini açıkça deklare ediyor.

O zaman CHP içerisinden ama AK Parti'den uzaklaşan muhafazakâr kesimin de destek vereceği bir isim gerekiyor.

Kendisi reddetse de, Kemal Kılıçdaroğlu "Eğer İmamoğlu'nu görev süresi bitmeden Cumhurbaşkanı adayı yaparsak İstanbul'u da kaybederiz ve 25 yıl daha alamayız" dese de çanlar İmamoğlu için çalıyor şu anda.

Chatham House, daha önce dinlediği Kemal Kılıçdaroğlu'ndan umduğunu bulamamıştı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e çok özel ödülü veren kurum, 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı dinlemiş, ancak ödül verecek kadar kendilerine uygun olmadığını görmüştü.

Orta Doğu'yu ilk parçalayan Sykes-Picot haritalarını çizen ve Sevr'i  planlayanların kulübü olan Chatham House'nin, Ekrem İmamoğlu'nu "İstanbul'u yöneten başkan" olarak kabul ettiğine inanmamızı beklemiyorsunuz değil mi? Çünkü kuruluşun tarihinde henüz çiçeği burnunda bir belediye başkanına zaman ayırmışlığı yok.

Chatham House, çok özel gördüğü kişilere verdiği ödülü layık gördüğü Abdullah Gül'ün hatırına mı İmamoğlu'nu kabul etti, yoksa belli periyodlarda yaptırdığı kamuoyu araştırmaları nedeniyle mi bilemiyorum. İmamoğlu hakkında Chatham House nasıl bir izlenim edindi onu da hiç bir zaman öğrenemeyeceğiz.

Ama net olan birşey var ki; Cumhurbaşkanı adaylığı fikri İmamoğlu'nun beynine işlendikçe, İstanbul'a odaklanarak etkili bir başarı hikayesi çıkarması gittikçe zorlaşıyor.

Tüm bunların ışığında usta gazeteci Rahmi Turan'ın "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP'nin başına geçmen ülke güvenliği için çok önemli. Ben de desteklerim" dediği iddiasına konu kişinin Ekrem İmamoğlu olmadığını da anlamış olduk değil mi?