İstanbul Büyükşehir Belediyesi, taksiciler üzerinde isabetli bir denetim başlattı. Geçen hafta, artan şikayetler nedeniyle zabıtalar turist gibi taksilere binip İstanbul'u dolaştı.

Ekipler uygulamada, taksimetre açmadan yüksek fiyat isteyen taksicilere de kısa mesafe yolcu almamak için "değişim saati" diyerek bahane üretenlerle de karşılaşmış.

Elinde valizi ile yabancı dilde yakın mesafedeki bir adrese gitmek istediğini söyleyen  İBB Zabıta Daire Başkanlığı’nın personeli Handan Toperi'den taksimetre açılmadan 40 TL ücret istenmiş. 

Sultanahmet, Eminönü, Karaköy, Taksim, havalimanları gibi yerlerde yapılan denetimlerde 577 taksici denetlenmiş ve 24 tanesine işlem yapılmış. Yani; taksicilere 392 lira para cezası kesilmiş, ayrıca taksilerin 10 gün süreyle "çalışma izin belgesi" askıya alınmış. Sürücülerin de izin belgeleri askıya alınmış. Yani, kusurlu bulunan şoför de çalışamıyor, taksi de trafiğe çıkamıyor. Eğer çıkarsa çok daha büyük yaptırımlar uygulanıyor.

DENETİMLER SÜRMELİ

Her ne kadar bu denetimler, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun istediği 6 bin yeni taksi düzenlemesini UKOME'den geçirememesi sonrası başlamış olsa da yerinde bir uygulama. Hatta gecikmiş, hiç ara vermeden devam etmesi, il geneline yaygınlaştırılması gereken denetimler.

Taksilerin ve taksi sürücüsü esnaf içerisindeki çürük elmalar bu şekilde ayıklanıp sistem dışına atılmadığı sürece vatandaşlar sarı taksi yerine korsan taksi tercih etmeyi sürdürecek.

Bu arada, Emniyet birimleri de korsan taksi denetimlerini sıklaştırdı. Ancak buna rağmen, internet üzerinden "jet hizmet" sloganıyla korsan taksi organizasyonlarına ait telefonlar yayınlanıyor.

Korsanlar arası bir de dayanışma ağı var. Örneğin Anadolu yakasında, Beykoz'daki bir korsan taksi organizasyonu, Tuzla'dan gelen araç talebini karşılamak için o bölgeye yakın ilçelerdeki diğer organizasyonlarla irtibata geçiyor. Müşterinin telefon numarasını verirken de "Bizim adımıza arasın giden arkadaş" diye de tembih ediyor.

Emniyet güçleri, internetten yapacakları yarım saatlir turla, gün boyu yakalayacak kadar korsan taksi organizasyonuna ulaşabilir.

Kayıt dışılığın, hırsızlığın her türlüsüne hayır!..

BU YAĞ İŞİ DE NESİ?

Tarım ve Orman Bakanlığı, "Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" taslağını internet sitesinde görüşe açmış.

Taslakta dikkat çeken ve benim çok anlamsız bulduğum bir düzenleme var.  Aynen şu ifadelere yer veriliyor: “Yönetmelik ile getirilen kısıtlamalar kapsamında gıda etiketlerinde trans yağ ile ilgili beyan yapılmaz.”

Bilinçli tüketiciler bilirler, birçok gıda ürününün ambalajında "Trans yağ yoktur" ya da "Trans yağ içerir" gibi ikazlar vardır. Trans yağ kullanmayan üreticiler, bunu daha iri harflerle belirtme ihtiyacı duyar. Eğer taslak aynen yürürlüğe girerse çikolata, bisküvi, cips gibi pek çok gıda maddesinin ambalajında yer alan "trans yağ yoktur" ibaresi çıkartılıyor. Yani, yediğimi bir şeyde trans yağ olup olmadığını bilme hakkımız elimizden alınıyor.

Bakanlık, trans yağ kullanmanın yüzde 2 ile sınırlandırıldığını belirterek savunuyor bu düzenlemeyi.

Meselenin ciddiyedini anlamak için önce "trans yağ nedir"i bilmemi gerekiyor. Doğal bir yağ türü olmayan trans yağ, insan sağlığı açısından ararlıdır. Bitkisel yağa "hidrojenasyon" olarak adlanırılan bir işlemle "hidrojen" eklenerek elde edilir.

Hidrojen eklenen yağların kötü kolesterolü yükselterek kalp krizi, felç, damar tıkanıklığı gibi pek çok ciddi hastalığa neden olduğu bilinir. Birçok hekim, vatandaşları "doymamış yağ" olarak  da bilinen trans yağ konusunda uyarmaktadır.

BAZI ÜLKELERDE YASAK

Trans yağ kullanımı Kanada ile AB’nin bazı ülkelerinde tamamen yasak. Bizde ise yeni düzenlemeyle yüzde 2'ye kadar izin verilecek.

Trans yağı genellikle merdiven altı üretim yapanlar kullanıyor. Özellikle çocukların yoğun ilgi gösterdiği "abur cubur" diye tabir edilen ürünlerde yer veriliyor trans yağa. Bu yağ çeşidini içeren ürünleri kullanan çocuklarda en belirgin sonuç, obezite oluyor. Diğer arazlar ise ilerleyen yaşlarda çıkıyor.

Tıpkı nişasta bazlı şeker (NBŞ) ya da diğer bir deyişle "mısır şurubu" gibi, toplum sağlığını tehdit ediyor trans yağ.

Tarım Bakanlığı, sağlıklı nesiller için bir an önce Avrupa standartlarına uygun şekilde gıda üretilmesi için harekete geçmeli ve kanserojen olduğu birçok ülke tarafından ilan edilen "nişasta bazlı şeker" kullanımı ile trans yağ kullanımını yasaklamalı.

Bu yasak, çiftçimizin de yüzünün güleceği bir organizasyona dönüştürülebilir. Tarım Bakanlığı'nın görevi zaten "sağlıklı ürünler ve gıdalar" üretilmesini sağlayarak, "sağlıklı nesiller"e hizmet etmek değil mi?