Nas ekonomi modeli, Mehmet Şimşek etkisi, Ortodoks politikalara dönüş, seçim ve sonrası ekonomik beklentiler derken ekonomi bilincimiz oldukça bulanıklaştı. Hemen hiçbir şeyi sağlıklı tahmin edemez, beklentilere güvenemez ve doğru pozisyon alamaz olduk.

Lakin zaman geçiyor, devran dönüyor ve ekonomi politikalarının etkileri bazı alanları yıkmaya devam ederken, bazı alanlarda yaşanan geçmiş yıkımlar yeni yeni su yüzüne çıkıyor. Ortodoks politika gereği yükseltilen faiz ve kasten düşürülen talep, firmaları üretim kapasitelerini düşürmeye zorlayıp makul finansmana erişimlerini kısıtlayarak konkordatoların ve iflasların önünü açıyor. İflaslar ise asırlık şirketlerin yok olmasına ve işsizliğin artmasına neden oluyor. Zaten yıllara yaygın bir konkordato ve iflas yükü ile bugüne gelen iş dünyası, yeni ekonomi modeli ile de oldukça zorlu sınavlardan geçecek gibi görünüyor. Tüm bunların esnek çalışma modelleri ile ne alakası mı var?  Azalan talep, daralan arz ve artan işçilik maliyetleri söz konusu iflasların ve işsizliğin yükselmesinin ana aktörleri olsa da, işsizliği azaltacak kültürün ve politikaların yokluğu, ülkemizin istihdam habitatını fazlasıyla kırılganlaştırıyor. İş kavramının bir işyerinde, tam zamanlı, maaşlı ve sigortalı çalışmak” şeklinde tanımlandığı bir evrende, İşsizlik kavramı da haliyle “bir işyerinde, tam zamanlı, maaşlı ve sigortalı işe erişememek” şeklinde tanımlanır. Peki, ya İş kavramının “zaman, mekan veya model gibi şartlara bağımlı olmayan, özgürce tercih edilebilir ve karşılıklı ihtiyaçla orantılı biçimde inşa edilebilir çalışma” şeklinde tanımlandığı bir evrende?..

Esnek çalışma modelleri ve işsizlik ilişkisi

Tüm ülkeler bazı dönemlerde ciddi ekonomik krizlerle boğuşurlar. Bizimki kadar şiddetli ve derin olmasa da, pandemi ile başlayan ekonomik problemler bu dönemde de dünyanın canını sıkmaya devam ediyor. Bu noktada akla şu soru geliyor: “Gelişmiş ülkeler (örneğin Hollanda veya İsviçre) ekonomik sorunlardan bu denli etkilenmezken biz neden fazla etkileniyoruz? Aynı gezegende, aynı kıtada, aynı global ekonomik sistemin içerisinde hatta birbirimizle alışveriş ilişkisi içinde olduğumuz halde, onların yaşadığı ekonomik sıkıntıların işsizliğe etkisi sınırlı oluyor da bizde neden olmuyor?” Bu sorunun yüzlerce farklı cevabı var ve hepsi doğru ancak esnek çalışma penceresinden bakınca gördüklerimize değinelim. 

Geçmiş yazılarımda da verilerinden faydalandığım 2018 yılına ait kapsamlı bir araştırmanın sonuçlarına göre, yarı zamanlı (part time) çalışanların tüm çalışanlar içerisindeki oranı Hollanda’da %46,8, İsviçre’de %38,5, Türkiye’de ise %9,5 olarak ölçülmüştü. Daha güncel ve güvenilir bir kaynağa erişemediğim için eski verileri kullanıyorum ve ciddi bir değişiklik olmadığını, olduysa bile farkın daha da artmış olmasının muhtemel olduğunu varsaymak bence akla daha yatkın görünüyor. Aradaki beş katlık bu fark sadece part time çalışanları içeriyor ve proje bazlı çalışma, esnaf kurye modeli, çevik çalışma veya uzaktan çalışma gibi diğer çalışma türlerini kapsamıyor. Bu türler içerisindeki yerimizin de örnek ülkelerden ileride olduğunu düşündürecek hiçbir belirtiye veya ipucuna sahip değilim. Aslında aradaki fark o kadar devasa ki, bunu anlamlandırmak için sayısal verilere dahi ihtiyacımız yok. Avrupa veya ABD filmlerinde yahut dizilerinde bu durumu net olarak görebiliriz. Ya da yurtdışında eğitim konusunda araştırma yaparken rastlayabiliriz. Neye mi? Orada yaşayan insanların, çocuk sahibi kadınların, öğrencilerin veya farklı örneklem gruplarının ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş bir çalışma hayatı olduğuna... Öğrenci ve süper kahraman olan örümcek adam Peter Parker, okuldan artan zamanında bir laboratuvarda yarı zamanlı çalışırken, sevgilisi Mary Jane ise bir kafede part time garsonluk yapabilir. Bu sayede o ülkelerde hem okuyup hem çalışabilirsiniz. Bu şartlar ülkemizde mevcut veya yaygın mıdır? Maalesef değildir.

Teknoloji gelişiyor, üretim ve yönetim sistemleri değişiyor, yeni çalışma modelleri doğuyor ve bu çalışma modellerine olan talep her geçen gün daha da artıyor. Bankalar ceplere, ofisler evlere, veriler bulutlara taşınıyor. Esnek çalışma modellerinin yaygınlaşmak bir yana, mevzuat altyapısının bile yeterli olmadığı bir ekonomik habitatta yaşanan krizin istihdama yansıması doğal olarak daha yıkıcı oluyor. Her şeyin değiştiği ve yapay zeka, kuantum bilgisayar vb. keşiflerle daha da hızlı gelişeceğinin aşikar olduğu bir ortamda, İş ve buna bağlı olarak İşsizlik tanımlarımızın da gözden geçirilmesi gerekiyor.