Halen TBMM Başkanlığı'nı da yürüten AK Parti'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, bazı ilçelerde sempatik turlar atarak çalışmalarına başladı. Yıldırım, İstanbul'da Recep Tayyip Erdoğan'ın İBB Başkanlığı döneminde İDO Genel Müdürü olarak görev yaptı. AK Parti iktidarı döneminde üstlendiği görevler gereği şehirden bir süre uzak kalsa da, Türkiye'nin en uzun süre görev yapan Ulaştırma Bakanı olarak şehrin dev ulaşım projeleriyle yakından ilgilendi.

AK Parti hükümetinde "teknokrat bakan" gibi işine odaklı görev yapan nadir isimlerden birisi Binali Yıldırım. Başbakanlığı da benzer bir karakterde yürüttü. Uzlaşmayı ön plana koydu tüm görevlerinde. Bunu da "itaat et rahat et" cümlesiyle özetledi.
Şüphesiz, rakibinin yola geç çıkmış olması, geçmişinde bir dönem ilçe belediye başkanlığının dışında bir tecrübe yer almaması Binali Yıldırım'ın işini kolaylaştırıyor. Amaç seçimi kazanmaksa, ipi göğüslemeye en yakın aday şu anda. Fakat İstanbul'da alınacak oy oranı, Türkiye geneli ortalamayı da çok yakından ilgilendiriyor. Cumhur İttifakı'nın yerel seçime yüklediği anlam, alınacak oy oranının yüzde 50'yi aşmasını mecbur kılıyor. Siyasi kariyerinin ilk ciddi sınavını 1994 yılında veren Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 25 oyla İBB Başkanı seçilmişti. Şimdi çıta bunun tam 2 katı...

* * *

İlçe belediye başkanları, adayları yanında İBB'nin halka direk dokunan hizmetlerindeki artılar da, eksiler de sandığa mutlaka yansıyacak. İyi işler artı, kötü şeyler eksi olarak oy hanesine yazılacak.
Bu matematiğin her türlüsünü, Beştepe'den en alt noktaya kadar herkes yapacak. Evdeki hesap çarşıya uyarsa, 1 Nisan'da İstanbul'un yeni şehr-i emini, Binali Yıldırım olacak...
Yıldırım, kuşkusuz bugün bile şehre ait basit sorunları çözme gücüne sahip. Hangi bakanlık, hangi bürokrat Yıldırım'ın önüne koyduğu "Şu işi şu şekilde çözün" talimatına direnme pervasızlığını gösterebilir ki? Mümkün değil...
İşte bu yüzden, Binali Yıldırım'a bazı tiyolar vermemiz gerekiyor. Çünkü İBB koridorlarında son dönemlerde tuhaf işler oluyor. Yıldırım, Sultanbeyli'de taksi durağını ziyaret edip, taksici esnafıyla sohbet ederken, İBB Ulaşım Daire Başkanlığı'ndan SGK'ya taksicilerle ilgili bildirimler gönderiliyordu. Hani, kendisine "Sorunlarımızı çözerseniz oy veririz" diyen taksiciye, "Oy versen de vermesen de vatandaşın işi görülecek kardeşim" demişti Yıldırım. 

* * *

Olay tam olarak şu:

Taksi plakası sahipleri, İBB Ulaşım Daire Başkanlığı'na araçlarında çalışan şoförleri akredite ettiriyor. Gerekli evrakları tamam olan ve "toplu taşıma aracı kullanabilir" sertifikasına sahip olan taksiciler, plaka sahibinin bildirimi ile o takside çalışabiliyor. Aksi taktirde yakalanan sürücü ve plaka sahibine ceza kesiliyor. Neredeyse tüm plaka sahipleri, 2 sürücüyle birlikte pazar günleri ya da şoförlerinin hastalık gibi mazeretlerini gözönüne alarak bir yedek şoför bildiriminde bulunuyor İBB Ulaşım Dairesi'ne. Ticari taksi üzerinden 2 sürücünün SGK kaydı yapılıyor ve primleri ödeniyor. Ama bazen ayda 3-4 gün, bazen de 1 gün çalışan sürücü için SGK'ya bildirim yapılmıyor. Yapılması halinde taksicinin "basit usül" vergilendirmeden "deftere tabi" vergilendirilmesi gibi bir pürüz de çıkacak çünkü.

Son dönemde İBB'nin ilgili birimleri, plaka sahiplerinin "yedek sürücü" olarak akredite ettirdiği isimleri SGK'ya bildiriyor. SGK'da, önce taksi plakası sahibine "Beyan usulsüzlüğü" cezası kesiyor, aynı zamanda o sürücünün taksi plakasına İBB'de akredite ettirildiği tarihten itibaren SGK primlerini geçmişe dönük istiyor. Taksi başına 15-20 bin lira gibi ceza bildirimleri yapılıyor son dönemde. Bir taksici, "Başı tasfiye edilmiş eski ekip bizi İBB'ye ve AK Parti'ye karşı kışkırtmak için kasıtlı yapıyor bunu" sözleriyle analiz ediyor olayı. Büyük bir komplodan, tezgahtan söz ediyor... Çevresindekiler işin içine kripto FETÖ'cüleri de katıyor. SGK da yüzer yüzer ceza tebligatı gönderiyor her gün.

* * *

Bir de İETT'nin durumu var. İETT, Ayazağa garajı gibi bazı garajları, tuhaf bir şekilde özelleştirdi. İETT demirbaşına kayıtlı otobüslerle birlikte garajı anahtar teslimi bir firmaya teslim etti. Firma, kendi sürücüleri ile İETT hatlarında yolcu taşımacılığı yapıyor. Ayazağa Garajı'nı ilk alan firma, yüzde 80'i aşan kaza oranıyla bırakmak zorunda kaldı işi ve ihalesiz başka bir firmaya devredildi yüzlerce otobüs...

Şimdi, Beykoz Garajı'nı da aynı şekilde devretmeye hazırlanıyor İETT. Bunun için araç başına düşen yolcu sayısını artıracak tuhaf bir formül bulundu. Beykoz Garajı'ndan sefere çıkan hatlardaki sefer sayısı azaltıldı. Sadece Çavuşbaşı-Üsküdar seferini yapan 15KÇ hattından hafta içinde toplam 28 sefer, cumartesi günleri 18 sefer, pazar günleri de 13 sefer azaltıldı.
Otobüs sürücülerine tanınan sefer tamamlama süresi de düşürüldü. En ufak bir trafik sıkışıklığı sefer iptaline, bu da beklediğin sürenin 1 saate çıkmasına yol açıyor. Sonuçta hem yolcu mağdur oluyor, hem İETT'nin direksiyon emekçileri. 
Bu kararları alanlar da, 3 ayrı kapıdan geçilen makamlarda oturanlar...

Onlar o koltuklarda oturmaya, o lüks araçlarda saltanat sürmeye devam etsin diye ben neden oy vereyim ki!..