Biliyorum bunca hödük arasında yaşayarak böyle bir yazıyı yazmak zül gelir insana.  Şöyle tanımlanıyor hödük sıfatı;  ''anlayışı kıt, aptal, görgüsüz, kaba saba (kimse)''

Bu ülkenin sorunu ne geri kalmışlık, ne dış güçlerin oyunları, ne de az gelişmişlik süreci. Bu ülkenin tek sorunu kifayetsiz muhteris Bay Hödüktür. Bu gün hangi acıyı  çekiyorsak, neyimiz eksikse, bu ülke neden ilerlemiyorsa, çocuklara neden tecavüz ediliyorsa tüm bunların nedeni Bay Hödüktür. 

Kimdir Bay Hödük? Şöyle dikkatlice bak etrafına sayın okur, görmezden gelme, bir sürü hödük var etrafında; hem tanımlamanı yap hem de tavrını al. Yoksa hödükler tarafından yönetilen bir Dünyada açacaksın gözlerini.

İstisnalar olsa da genelde kalıtsaldır hödüklük. Tıpkı acının kalıtsal olduğu gibi. Acı çekmiş anne  ya da babanın çocuğuna ve ya çocuklarına normal davranması mümkün değildir. Normal dışı davranışla karşılaşmış çocukların da mutlu olması mümkün değildir. Çok üzgünüm sayın okur ama bu kısır döngüyü kırmak atomu parçalamak kadar zordur.

Genelde babalarından öğrenirler hödüklüğü.  Baskıcı, yalancı, anında dönen, kıvıran ve atan tutan hödük babayı rol model alırlar. Yürüyüşlerini babalarına benzetirler. Babalarında ne gördülerse birebir tekrar ederler. Başka şansları yoktur. Karşılarında tek bir model vardır. Sahtekar, yılışık, dönek, her sıkıştığında kıvıran bir model.

Zekaları zayıftır. Eğitimden hiç söz etmiyorum bile. Kendi başlarına hiçbir yenilik, yöntem,  çözüm üretemezler asla. Bir yeri beğenmeleri bile kıskandıkları birinin oraya yerleşmesine bağlıdır.

Tüm hayatları çatışmayla geçer. Sürekli yarış halindedirler. Hayatlarının tek anlamıdır bu. En büyük arabayı isterler, en büyük evi. Çünkü kendilerini küçük, aciz, ezik görürler. Onun için bindikleri araba büyük olmalıdır. O arabanın gazına basınca bilmem kaç beygirlik motorun gücünü kendi güçleri sanırlar. Tek dertleri budur aslında. O kadar horlanıp itilip kakılmışlar, o denli aşağılanmışlardır ki babaları tarafından; sevilmek, beğenilmek takdir edilmek hislerini ''büyük'' oyuncaklarla dikkat çekmeye çalışarak giderirler. Aslında çok kızmayın onlara hiç kimse tarafından sevilmeden yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar.

Genel kültürleri pahalı markalarla sınırlıdır. Komik olan nedir biliyor musun sayın okur; o markaların adını bile doğru söyleyemezler. 

Bu samimiyetsizlik, yalancılık,  sahte devrimcilik, sahte milliyetçilik, sahte dindarlık yaşadığımız ülkeyi bir adım ileri götürürken beş adım da geriye götürüyor. Bay Hödük her yerde gösteriyor kendini. 

Okur yazarlık eğitim değildir. Eğitim; sosyal çevre içindeki davranışlarınızı, ahlakınızı, dürüstlüğünüzü belirler. Eğitilmiş insana öğretmek çok kolaydır. Eğitimli birey bir noktaya ulaştıktan sonra kendi kendini eğitmeyi başaracaktır.

Şimdi bu yazıyı okuyan hödüklerden biri tabi bu yazının burasına kadar okumayı başarmışsa gözlerini kısarak yoksa beni mi yazıyor diye düşünüyordur. Ben cevaplayayım bu sorusunu yüzüne karşı söylenmeden anlamaz çünkü: Evet burada anlatılan hödük sensin Bay Hödük.

Bay Hödüklerin zararı sadece çevrelerindeki inanlara değil bütün bir ülkeyedir. Hatta bütün Dünyaya dersek daha doğru olur. Bu güne kadar çok karşılaştık bu insanlarla. Böyle birileriyle karşılaşırsanız yapmanız gereken tek eylem gülümsemek. Siz gülümseyince şaşıracaklar. Kurnazlığın taşlarıyla örülmüş planları teklemeye başlayacak. Sadece gülümseyin; Bay Hödük alışık değildir samimi bir gülümsemeye. Gülümseyin ve bozun bütün dengesini.

Bu konuda söylemek istediğim çok düşüncem var. Kurduğum yüzlerce cümlem var. Ama yeter gereksiz yere yaşamımızın içinde yer edinmesin Bay Hödükler. 

Ursula K. Le Guin'i saygıyla anarak ondan bir alıntıyla bitirelim; ''rızası olmayan bir ruhu kötülüğün ele geçirmesi çok zordur''

Anlamadığını biliyorum kifayetsiz muhteris Bay Hödük, son kez sana bir iyilik yapıp açıklayayım bu cümleyi ve yüzümde seni çıldırtacak bir gülümsemeyle bitireyim bu yazıyı; ''kötüsün, kötülüğü sen seçtin''