Hafta başında dünyanın en güçlü ekonomileri açıklandı. İlk üç sırada ABD, Çin ve Japonya bulunurken, Türkiye 17. sırada yer aldı. Uzun zamandır listenin ilk sırasını işgal eden Amerika Birleşik Devletleri 19 trilyon dolarlık devasa ekonomisiyle küresel ekonominin yaklaşık yüzde 25'ini oluşturuyor. Çin Halk Cumhuriyetinin 12 trilyon dolarlık ekonomisiyle ABD ile olan farkı yıllar içerisinde kapatarak dünyanın en büyük ekonomisi olacağı öngörülüyor. Japonya yerini Çin'e devretmesiyle 3. sıradaki yerini korumaya devam ediyor, Japon ekonomisi 4 trilyon dolar ile Almanya'nın önünde yer alıyor. Avrupa'nın en büyüğü ise 3 trilyon doların üstünde olan ekonomisiyle Almanya.

1950-53 arası yaşanan iç savaştan çıkan G.Kore ekonomisi 1980'lere kadar Türkiye ekonomisinin gerisindeydi. Ancak 1980 sonrası G. Kore'de yaşanan teknolojik dönüşüm hızlı ekonomik büyümeyi de beraberinde getirdi. G.Kore en son açıklanan listede 1,5 trilyon doların üzerindeki ekonomisiyle 11. sırada yer alıyor. 

G. Kore gerek inovasyondaki girişimleri, gerek eğitime, beceri geliştirmeye ve insan kaynaklarına verdiği önem sayesinde, günümüzde orta gelirli ülkelerin karşısına çıkan önemli zorluklardan biri olarak kabul edilen "orta-gelir tuzağından" kurtulmayı başarmıştır. Bu başarıların temelinde, gelişmiş ülkeler ile rekabet edebilecek bir konuma ulaşma yolunda attığı önemli adımlar ve geçmiş olduğu bir takım değişim süreçleri yer almaktadır. Bu değişim süreçlerinde ön plana çıkan en önemli nokta Ar-Ge sisteminin geliştirilmesi olmakla birlikte, buna en fazla etki eden faktörlerden biri de eğitime yapılan yatırımlardır.

G. Kore'nin sektörel değişimi ve hızlı ekonomik büyümesinde Ar-Ge sisteminin gelişimi ve bu sistemin ticarileşmesi büyük rol oynamaktadır. Özellikle 1980'lerden günümüze, hem Ar-Ge harcamalarındaki kayda değer artış, hem de üretim ve ihracatta yüksek katma değer getiren ileri teknolojili ürünlere doğru hızlı geçiş Ar-Ge sistemindeki bu gelişmeleri desteklemiştir.

1960'ların başından 1980'lere kadar Türkiye'de kişi başına düşen GSYİH G. Kore'nin üzerinde olmuştur. Aradaki farkın en yüksek olduğu 1965 yılında, Türkiye'de kişi başına GSYİH, G. Kore'ninkinin 3.5 katı değerindedir. Ancak, 1980'ler sonrasında bu durum tersine dönmüştür. Güney Kore'nin günümüzde dünyanın en güçlü ekonomiler arasında 1.693.246 $ bütçesiyle 11. sırada yer alması Türkiye'nin ise 909.885 $ bütçesiyle 17. sırada bulunması aradaki farkı ortaya koymaktadır.

Peki savaştan çıkmış G.Kore 30 yıl içerisinde Türkiye ekonomisini geride bırakarak günümüzün en büyük 11. Ekonomisi haline nasıl gelmiş. Formül çok basit: " Arge+ İnovasyon+ Katma Değer Ürün = Ticaret " yukarıda bahsettiğim üzere Arge & İnovasyon ve eğitime yönelen Güney Kore bunun meyvesini ticari çıktılar olarak almıştır. Böylelikle katmadeğer ve teknolojik ürünlere hızlı geçiş yapan G.Kore'nin hızla büyümesinin önünde bir engel kalmamıştır. 

G. Kore'nin İnovasyon ve Ar-Ge sisteminin gelişimi üç temel üzerine oturmuştur. İmitasyon Süreci (1960'lar ve 1970'ler), Transformasyon Süreci (1980'ler) ve İnovasyon Süreci (1990'lar ve sonrası) İmitasyon sürecinde, emek yoğun sektörlerin ön planda olduğu ve doğrudan yabancı yatırımlar ve teknoloji transferi ile endüstrileşme sürecine katkı sağlandığı gözlemlenmiştir. İthal ikameciliğin ve korumacılığın etkilerinin azalmaya başladığı transformasyon sürecinde ise tek başına teknoloji transferi ve üniversiteler ve kamu sektörü tarafından gerçekleştirilen araştırmaların yetersiz kaldığı düşünülerek, özel sektör, kendi Ar-Ge yapısını kurması ve geliştirmesi için teşvik edilmiştir. Üçüncü süreç olan inovasyon sürecinde ise, G. Kore hükümeti özellikle 1990'ların ikinci yarısında etkisini gösteren Asya krizi ile birlikte, teknoloji politikalarını, o zamana kadar ön planda olan büyük sanayi şirketlerinden, Ar-Ge temelli ve büyük şirketlere kıyasla çok daha esnek, dinamik ve inovatif olan KOBİ'lere doğru yönlendirme ihtiyacı duymuştur. Bir başka deyişle, İnovasyon süreci ile birlikte ve özellikle krizin ardından, küçük ölçekli Ar-Ge merkezleri ve teknoloji tabanlı küçük firmalar önem kazanmış; bu değişim, KOBİ'lerin Ar-Ge harcamaları ve yoğunluklarındaki artış ile de kendini göstermiştir.
Türkiye'de ise bilim ve teknoloji alanında politika belirleme girişimleri 1960'larda, planlı döneme geçiş ile başlamaktadır. Her ne kadar bu planlarda, bilim ve teknolojinin önemi üzerinde sıkça durulsa da, G. Kore'de olduğu kadar sağlam adımlar atılamamıştır. 

2023 yılında dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefliyoruz. Bu söylemi 10 yıldır sıkça duyuyoruz 2023 Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yılı olacak 5 yıl gibi az bir zaman kaldı. Dijital Dönüşüm, Arge - İnovasyon, Katma Değer ürün çıktısı ve ticarileşme noktasında yeterli konuma gelirsek hedefe ulaşabiliriz. Bu bağlamda; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Türk sanayicisi için " Dijital Dönüşüm Merkezleri" kurma projesini destekliyorum. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre; Ankara ve Bursa'da model fabrikalar kasımda hizmete girecek. İzmir, Gaziantep, Mersin, Konya ve Kayseri'de model fabrika projelerinin planlaması yapıldı ve fon kaynakları bulundu.

Haydi hayırlısı diyelim 2023'e az kaldı Güney Kore'nin sabırla ve kararlılıkla hayata geçirdiği dijital dönüşüm hamlesini bizde hayata geçirebilirsek dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasında olabiliriz. Bu 2023 olmaz 2033 olur önemli olan kararlı bir şekilde doğru hamleleri yapmaktır. Tabii bunu hayata geçirmek için sadece ekonomik hamleler yetmiyor. Türkiye'nin Jeopolitik konumu gereği iç ve dış siyasetteki gelişmeler kaderimizi belirleyecektir.