Büyük Türk Sultanı, Alparslan, 25 Kasım 1072 günü 42 yaşındayken vefat etmişti. O, Çağrı Bey'in oğlu, Tuğrul Bey'in yeğeniydi.  Henüz 14 yaşındayken, Gazne Hükümdarı Mevdut'a karşı kazanılan zaferde geleceğin büyük sulktanı olacağını belli etmişti. 1058 yılında, Çağrı Bey Belh, Toharistan, Tirmiz, Kobadiyan, Vahş ve Valvalic gibi şehirleri bırakarak onu devlet yönetimine hazırlamaya başlamıştı. 

Nitekim, 1060'ta Çağrı Bey öldükten sonra, Alparslan, Horasan Selçuklu Devleti'nin başına geçti. 1063'te Tuğrul Bey'in ölümü üzerine vasiyeti doğrultusunda yeğeni ve üvey oğlu Süleyman tahta çıkarılmıştı. Ama, Selçuklu beyleri, Alparslan'dan yanaydılar. Bu sırada, Kutalmış'ın başkent Rey'e hücumu üzerine, Alparslan' Rey'e çağrıldı. Alparslan, Kutalmış'ı yenerek  Rey'e girdi. 27 Nisan 1064'te tahta çıktı. Nizamülmülk'ü vezir yaptı. 

Alparslan kısa sürede dağınık Selçuklu Beylerini bir araya topladı. Doğu ve Batı Selçukluları tek çatı altında birleşti. Önce, Ermenistan ve Gürcistan çevresinde önemli gördüğü yerleri ele geçindi. Daha sonra Bizans'ın en sağlam sınır kenti Ani'yi kuşattı. Uzun süren kuşatmanın ardından, Ani, fethedilmişti.  Arkasından Tiflis ele geçirildi. Aynı yıl, kumandanları da Anadolu'da çeşitli fetihler yaptı.  Özellikle Afşin Bey, 1067'de Malatya'da Bizans ordusunu yendi. Kayseri'ye kadar ilerledi. Bizans'ın başına geçen Romanus Diogenes, Selçuklu akınlarına son vermek için 1068'de harekete geçmişti ama Afşin Bey'in çevik manevraları karşında, sonuç alamadan İstanbul'a döndü. 

Alparslan'ın 1071 yılının baharıydı. Alparslan güneye doğru  sefere hazırlanmaktaydı. Bunu öğrenen General Diyogenes Romanos, 200 bin kişilik bir orduyla Alparslan'ın üzerine yürüdü. Malazgirt ovasında karşı karşıya geldiler. Alparslan usulen, en yakın adamlarından Sevük Tekin'i Romanos'a göndererek barış istedi.  General Romanos, Alparslan'ın korktuğunu sandı. Sevük Tekin'e alay eder gibi: 

"Biz Isfahan'a gidiyoruz. Şurada atlarımızı biraz dinlendirelim dedik. Sulh meselesini ise artık Horasan'da görüşürüz. Fazla vaktimiz yok. Sizi Horasan'da bekleyeceğim" dedi. 

Horasan'a kadar Türk topraklarını alacağını söyleyen bu şımarık generale haddini bildirmenin zamanı gelmişti. Alparslan o gün beyazlar giydi ve  Harp meclisini topladı: 

"Barışı kazanamadıysak savaşı kazanacağız. Ok ve yaylarımızı bırakıp yakın savaşa gireceğiz... Düşmana kılıcım, kılıcım olmazsa pençem yeter. İşte şehitlik kefenimi giydim. Şehit olursam beni düştüğüm yere gömünüz ve oğlum Melik Şah'ın etrafına toplanınız, dedi. İmam Buharalı Muhammed bin Abdülmelik söz aldı: 

"Sultanım, sen İslamiyet uğruna bir cihada giriyorsun. Bütün Müslümanların dua ettikleri mübarek Cuma günü savaşa başla. Allah zaferi senin adına yazsın." dedi, dua etti. 

Türk ordusu 26 Ağustos 1071 günü yalın kılıç düşmanın üzerine atıldı. Bizanslılar karşı tepelerin eteklerine sırtlarını vermiş beklemekte idiler. Alparslan düşmanı üzerine çekmeyi beklememiş, kendisi sayıca çok daha kalabalık olan düşmanın üzerine yürümüştü. 

O günü Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ne güzel destanlaştırmıştı: 

Aylardan Ağustos, günlerden Cuma, 
Gün doğmadan evvel iklim-i Ruma 
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma 
Yeni bir şevk ile gürledi gökler 
Ya Allah Bismillah Allahu ekber 

Türk, ulu Tanrı'nın soylu gözdesi 
Malazgirt Bizans'ın Türk' e secdesi 
Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi 
Bu sesle birleşir bütün yürekler 
Ya Allah Bismillah Allahu ekber 

Yiğitler kan döker, Bayrak solmaya 
Anadolum başlar vatan olmaya 
Kızılelma ya hey! Kızılelma ya 
En güzel marşını vurmada Mehter 
Ya Allah Bismillah Allahu ekber 

Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu 
Ardında Oğuz'un ellibin tuğu 
Andırır Altay'dan kopan bir çığı 
Budur Peygamberin övdüğü Türkler 
Ya Allah Bismillah Allahu ekber

Türk ordusu, tarihinin en onurlu zaferini kazanmıştı. Bizans'ın dev ordu mahvoldu. Tutsak olanlar arasında  şımarık kumandan Romanos da bulunuyordu. Büyük Türk Sultanı, huzuruna çıkarılan Romanos'a yakınlık gösterdi. Kendisini teselli etti.

Bir süre konuştular, sonra Alparslan: 

"Beni esir etseydin ne yapardın," diye sordu. Bizanslı Başkumandan: 
"Belki öldürür, belki de sokaklarda teşhir etmek üzere seni İstanbul'a götürürdüm, cevabını verdi. Alparslan acıyarak Romanos'a baktı: 
"Ben daha ağır ceza vereceğim. Seni bağışlayacağım. Serbestsin," dedi. 

Alparslan, Rey ve Hamedan'a geri döndü ve iç karışıklıklara uğraşmak istedi. Ancak, karışıklıkların nedeni olan, Yusuf el-Harezmi'nin ani bir hançer darbesi ile ağır yaralandı. Aldığı yara üzerinden dört gün sonra 25 Kasım 1072'de ldü. Henüz 42 yaşındaydı. Naşı Merv'e getirilerek, babası Çağrı Bey'in yanına defnedildi. 

Türbesine şu kitabe yazıldı:  

"Alparslan'ın göklere yükselen azametini görenler, bakınız! Şimdi o şu kara toprağın altındadır."