Almanya'yla yaşadığımız kriz hızla tırmanırken, sokaktaki vatandaş bu konuyu pek anlamış gözükmüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sürekli olarak "Almanya'daki seçimler yüzünden Türkiye karşıtlığıyla pirim toplamak istiyorlar" diyerek özetliyor durumu. Alman politikacılar ise, vatandaşlarına Türkiye'ye gitmemeleri çağrısında bulunuyorlar değişik şekillerde. Türkiye, İncirlik'i ziyaret etmelerine izin vermediği Alman heyetinin, Konya'daki NATO üssündeki askerlerini ziyaretine yeşil ışık yakmıştı. Almanlar bunu, Türkiye'nin "hizaya gelmesi" olarak algıladı. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, "Ekonomik baskımız etkisini gösterdi" sözlerini sarfetti. Alman şirketlerinin Türkiye'ye yatırım yapmaması çağrısı yapıyorlar sürekli olarak.

Almanlar, Türkiye'de tutuklanan vatandaşlarının serbest bırakılmasını istiyor. Türkiye de, Almanya'daki FETÖ mensuplarının. 15 Temmuz ihanetinin "kara kutusu" ilan edilen Adil Öksüz'ün de Almanya'da olduğu iddiası var. Ancak kazın ayağı başka...

Konu, sadece FETÖ meselesi olsa, örgütün lideri, karargah takımı, yazarı, çizeri, önemli imamlarının tamamı ABD'de keyif çatıyor. Benzer bir krizi ABD ile de yaşamamız gerekmez mi konu FETÖ ise... Ya da, FETÖ okullarını kapatmayan diğer ülkelerle? Yaşamadığımıza göre, Almanya krizinin altında daha önemli sebepler yatıyor bence.

* * * 

Almanya, tarihten bu yana İslâm dünyası üzerinde hakimiyet kurmak isteyen bir ülke. Siz, 100 yıl öncesinin Almanyası ile bugünün aynı olmadığını savunuyor olabilirsiniz. Ama, Alman politikasının belirleyicileri, tıpkı İngilizler gibi eski emellerinden vazgeçmiş değil.

Soğuk savaş döneminde Almanya, Ortadoğu'daki Rus etkisini kırmak için, İngilizlerin asırlardır mayaladığı bazı cemaatlere kapı açmış ve kol kanat germişti. Cemalettin Kaplan'ın, Almanya'da tahta tüfekle yaptığı şovları getirin aklınıza. Sadece bizim "çakma mücahitleri" mi korudu Almanya? Elbette hayır. Suriye'den, Libya'dan, Irak'tan kaçan birçok şeyh ve müride hâmilik yaptılar. 
En sıcak örneği verelim ki, neyi kasttettiğim net olarak ortaya çıksın:

İspanyol polisi, 17-18 Ağustos'ta Barselona ve Cambrills'te saldırılarda bulunan terörist hücrenin Abdülbaki es Satty tarafından yönetildiğini açıkladı. Satty'nin 2004'te yapılan Madrid saldırılarına hazırlık toplantısına katıldığı için 21 yıla mahkum edilen Raşid Aglif'le hapishanede bağlantı kurduğunu da... Terörist hücreyi yönettiği iddia edilen Abdülbaki es Satty, birkaç ay öncesine kadar Ripoll'deki Kuzey Camii'nin imamlığını yapmış. Bu cami, Almanya'nın Aachen şehrinde yerleşik bir yaygın cemaatin Suriye koluna bağlıdır.

Almanya, bu cemaatin Suriyeli üyelerine, iç savaşın başladığı dönemde CIA'nın talebi üzerine sığınma hakkı tanımış, Merkel hükümeti de cemaatle doğrudan bağlantı kurmak için Dışişleri Bakanlığı'nda özel bir birim kurmuştu.

* * *

Almanya ile yaşanan kriz, Türkiye'nin NATO üyeliğini de riske ediyor. Daha doğrusu, Almanlar işi bu yöne çekmek için gayret ediyor. NATO üyesi iken Türkiye'nin haritası değiştirilemez çünkü...

Global oyun kurucuların Almanya'ya verdiği görev, Türkiye'nin Ortadoğu'daki etkili cemaatler üzerindeki saygınlığını kıracak hamleler yapmak ve NATO üyeliğini sorgulanır hale getirmek... Bu krizi tırmandırarak, Avrupa'da yaşayan ve geleneklerine bağlılığını sürdüren Müslüman unsurları tedirgin etmek. Çünkü, Ortadoğu'nun kontrolünü global aktörler ele geçirdiğinde, Avrupa'daki tüm Müslüman unsurların buralara sürülmesi de projenin bir parçası.

Almanya, ekonomik kırılganlığı ve dış ticaretinde önemli yer tuttuğu için Türkiye'yi "para gücüyle" baskı altında tutmaya çalışıyor. Türkiye ise, haklı olarak "Mülteci Geri Kabul Anlaşması" karşılığında taahhüt edilen 8 milyar Euro'nun ödenmesini istiyor ısrarla...

Anlaşılan Ahmet Davutoğlu'nun yaptığı bu anlaşma çok sağlam değilmiş ki, Almanya rahatlıkla kıvırabiliyor. Kıvırıyorlar, çünkü 100 yıl önce "çil çil altın"lar sayesinde Osmanlı ordusunu emri altına almayı başarmıştı Almanlar. "Peygamberin Muzaffer Orduları" unvanlı, İslâm'ın sancaktarı Osmanlı Ordusu'na, sünnetsiz, besmelesiz Alman generalleri komuta eder hale gelmişti "para" sayesinde.

* * * 

O dönem, Talat Paşa da, Enver Paşa da bunu bir "kurtuluş" olarak görmüş, Çanakkale, Hicaz, Kudüs-Şam cephelerindeki ordunun başına Alman generalleri getirmişlerdi. Bu duruma en yüksek itiraz, yine bir Osmanlı subayından gelmişti. Çanakkale'de, Alman generalin aksine verdiği emirlerle savaşın seyrini değiştiren Albay Mustafa Kemal...

Talat Paşa ve Enver Paşa'ya bir "muhtıra" göndererek, Alman subayların savaş planlarına göre Osmanlı ordusunun büyük yenilgiye uğrayacağını, bölgedeki savaşın kaybedileceğini, Almanlar'ın asıl amacının İslâm dünyasını Osmanlı'yı kullanarak ele geçirmek olduğunu anlatır. Osmanlı'nın o dönem içerisinde bulunduğu ekonomik, sosyal durumu çok iyi özetleyen ve askeri analizleri de içeren bu "muhtıra"dan bugün Atatürk'ün arkasında saklananların da pek haberi yoktur,

Atatürk'e nefret kusan İngiliz dillilerin de...

Muhtıranın önemli bölümlerini ilerleyen yazılarımızda aktararak, hepsinin haberdar olmasını sağlamak gibi bir görev almış olduk böylelikle. Haydi hayırlısı...