İlk ne zaman kullanıldığı bilmiyorum çünkü bu konuda yapılmış araştırmalar farklı örneklerle farklı tarihler veriyor "psikolojik harp" için. Şimdilerde "algı operasyonu" adını alan psikolojik harp, çağımızın en yaygın kullanılan "toplum yönlendirme" sanatı. "Sanat" diyorum, çünkü çok ince planlanması ve simüle edilerek sonraki aşamaların hesaplanması gerekiyor isabetli bir "algı yönetimi" sergileyebilmek için.

ABD ve Rusya arasında "soğuk savaş" döneminde o kadar önemliydi ki, bunun için özel birimler kuruluyor, harıl harıl senaryolar üzerinde çalışıyordu binlerce kişi. Hollywood'un neredeyse bütün filmlerinde "psikolojik harp" içeren bölümlere rastlamak mümkün. Zaten "Amerikalılık" bilinci, beyaz perde, televizyon, radyo ve birçok yazarın romanları aracılığıyla oluşturulmamış mıydı?

Neredeyse tüm filmler "Kim ne kadar güçlü olursa olsun, sonunda kazanan bir kahramanın müdahalesiyle Amerika olur" fikriyle final yapıyor Hollywood'da. 

Siyasetçiler, yargıçlar, askerler, istihbarat elemanları vs. her şey sorgulanabilir, tüm bu kesimlerin içerisinden "hain" çıkabilir ama mutlaka bir "kahraman" Amerikalı, tüm oyunları bozar ve insanüstü işler sergileyerek oyunu bozup, tehlikeyi bertaraf eder...

* * * 

Tüm bunları neden anlatıyorum biliyor musunuz?

Türkiye'de "çömez" algı operasyonu yöneticilerinin yaptığı işler o kadar çok sırıtıyor ki, çok ciddi konular bile sonu iyi hesaplanamadığı için komediye dönüşüyor. Ülkenin en "iri" gazetesi Trump'a övgüler sıralayan manşetle çıkınca "bu işin iyice suyu çıktı" fikrine kapıldığım için yazmaya karar verdim bu konuyu.

Trump'un Ulusal Güvenlik Danışmanı yaptığı kişi, 15 Temmuz gecesi Türkiye'de darbenin başladığını ve başarıya ulaşması için dua ettiğini belirterek, bulunduğu salondakilere darbecileri alkışlatmamış mıydı?

Diğer ABD başkanlarından farklı olarak, okyanus ötesine yaptığı gezilerin hiç birinde Türkiye'yi programına almayan da Trump değil miydi?

Pentagon ve CIA'nın ayrı ayrı Ortadoğu'daki tüm terörist grupları silahlandırmasına rağmen, Trump iktidarı "Terörist grupları destekleme suçuna günah keçisi bulmak" için ardı ardına hamleler yapmıyor mu?

Trump, ilk okyanus ötesi gezisini, milyarlarca dolar akıtıp, özel kargo uçaklarıyla Bulgaristan'dan satın alınan silahları teröristlere nakleden Suudi Arabistan'a yapıp, orada diktatör Sisi'yi de koluna takarak kılıç dansı yapmamış mıydı?

O kılıç dansının sonucunda Vahhabi çetesi, Katar'ı ve dolaylı olarak da Türkiye'yi "terörizm destekçisi" ilan etmeye kalkmamış mıydı?

Devam edelim...

Suriye ve Libya'da "muhalif" adını taktığı tüm "terörist" gruplara yıllardır silah ve patlayıcı temin eden, savaş şirketinin çok özel yetiştirilmiş adamları aracılığıyla teröristleri eğiten ABD, son olarak Suriye PKK'sını ağır silahlarla donatmamış mıydı?

Trump'un emriyle PKK tank delici roketatar hatta uçaksavarla donatılırken diğer "muhalif gruplara" Ocak ayından bu yana tüm yardımlar kesilmemiş miydi?

Kısaca; Başkanı kim olursa olsun, ABD bize hiç bir zaman dost olmadı, olamaz da. Türkiye'nin sınırlarının tapusu sayılan Lozan Antlaşması'nda imzası bulunmayan tek Batılı emperyalist olan ABD'den medet ummak, hatta ve hatta Başkan Trump'u neredeyse "Türkiye'nin en büyük dostu" ilan etmek nasıl bir aymazlıktır?

Yoksa, Irak'ı işgal etmeden önce Türkiye'de 1 Mart tezkeresi için lobi çalışması yapsın diye medya dünyasına 500 milyon dolar aktaran ABD, yeni fonlar mı devreye soktu? Ya da başka bir gebelik mi var Trump'a karşı? Çok sayıda ihtimal üretmek mümkün ama anlamak çok güç. Aklı hafsalası almıyor insanın.

* * * 

Bu konuda bir diğer tepkim Ertuğrul Özkök'e...

Medyanın "polemik" hastalığına tutulduğum veya "Şöhretini artırmak için şöhretli birine saldır" kuralına uyduğum için değil tepkim.

İran'ın "psikolojik harp" ürünü bir haberine, Ertuğrul Özkök'ün köşesinde yer verip, bunun bir "algı operasyonu" olduğuna dikkat çekmemesine sıkıldı canım.

Haberi duyuran İran'ın "yarı resmi" haber ajansı Tensim. Yani, "feyk" haberleri, bu ajans aracılığıyla servis ediyor İran yönetimi ve istihbaratçıları. Resmi haber ajansı IRNA böylelikle "yalan çıkacak" haberlerle itibar kaybına uğramıyor. Birçok ülke gibi İran da "yedek" bir haber ajansı aracılığıyla sürdürüyor beşinci kol faaliyetlerini.

Haber şu: "Türkiye, Suriye'de Esad karşıtı güçlere yaptığı para yardımını geçen hafta kesti..." Kaynak ise, muhalif grupların bazı temsilcileri gösteriliyor.

Haberin alt mesajı "Türkiye, Suriye'de Esad karşıtı güçlere iç savaş başladığından bu yana para yardımı yapıyordu..:"

Yani, ABD'nin ve bazı batılı ülkelerin, Türkiye'yi "terörizm destekçisi ülke" ilan etme projesine hizmet eden bir haber. Tıpkı, Hürriyet'in eski genel yayın yönetmeni Enis Berberoğlu'nun mahkûm olmasına yol açan "MİT TIR'ları" haberinin, Aydınlık'ta yer almasından 6 aysonra yeniden ısıtılıp gündeme getirilmesi gibi bir operasyonun parçası.

Türkiye'nin, Suriye'deki muhalif gruplarla olan "sakat" ilişkilerini sorgulayabilir, hatta yapılan yanlışları da net olarak ortaya koymanın bir sakıncası yok. Ama "Suriye'de teröristleri Türkiye destekledi" başlıklı paket operasyona hizmet etmek, hiç kimseye fayda getirmez. Hatta önümüzdeki en büyük felaket olacak oyunu bozmak hepimizin görevi olmalıdır.

Ben Ertuğrul Özkök'ün "sevindiği" haberin alt mesajını ve devamında gelecekleri gayet iyi anlıyorum. Ama Ertuğrul Özkök'ün, benim anlattıklarımı anlayabileceğinden kuşkuluyum. Bakış açımız o kadar farklı ki, kadrajına bile girmez. Yazık...