Ortadoğu'daki "kirli savaş"ın Afrin ayağı var sadece gündemimizde. Ama fotoğrafın bütününe bakınca, adeta üçüncü dünya savaşının "demosu" yaşanıyor. Çin de Suriye'deki gelişmelere kayıtsız kalmayacağını ve daha yakından ilgileneceğini açıkladı. Bir dünya devi daha bölgenin "dizayn" edilmesinde rol oynayacak. Çin'i ilgilendiren "yeni ipek yolu" projesinin aksamaması. ABD ise sadece "enerji savaşı" vermiyor Ortadoğu'da. Zaten tüm enerji kaynakları ve nakil hatlarında söz sahibiydi "küresel çete." Çin'in ipek yolu projesi ABD'nin dolayısıyla "küresel çete"nin bölgedeki hakimiyetine son verebilirdi.

Çin'in de oyuna girmesi, yeni bir boyut kazandıracak bölgesel gelişmelere. İpek yolunun sadece Türkiye'yi ilgilendiren coğrafyadaki yatırım miktarının 80 milyar dolar olduğunu da hatırlatırım. 

* * * 

Türkiye'nin Afrin'e çok ama çok gecikmiş olsa da başlattığı harekât, kimine göre yavaş ilerliyor. Hatta -HDP kongresinde gördüğümüz gibi- bazıları Suriye PKK'sının direniş gücü olarak görüyor "yavaş" gözüken ilerlemeyi. 
TSK da, siyasi yetkililer de "harekat planlandığı gibi sürüyor" açıklamasını neredeyse her açıklamanın içine yerleştiriyor. 

Önce coğrafi ve mevsim şartlarını, ardından da Suriye'nin Halep'ten itibaren yatay bir çizgi çekerek kuzey bölgesinde 6 yılı aşkın süredir devam eden iç savaşın oluşturduğu şartları göz önüne almamız gerekiyor.

Yağış, sis, çamur vs. etkenlerin dışında çok büyük bir engel var bölgede. Tamamı güçlendirilmiş betondan yapılan dehlizler, tüneller, kuleler vs... Bu sütunda yer verdik. Tam 6 milyon ton çimento harcandı o bölgedeki dehlizlere, tünellere. Çimentoyu, Türkiye sınırının hemen ötesine kurulan Lafarge'nin fabrikası üretti. O tünellerin tamamını PKK/PYD yapmadı. Önce "Suriyeli muhalifler" adı verilen ve çoğu Selefi gruplardan oluşan "cihadist çeteler" için ABD-Fransız ittifakıyla yapımına başlandı. Ardından IŞİD bölgeyi ele geçirdi ve onlar devam ettirdi "yeraltı mevzileri" projesini. Şimdi de Suriye PKK'sı kullanıyor.

Nerede başlıyor, nerede bitiyor, çıkış noktaları nereleri bilinmeyen tüneller bunlar. Tıpkı Vietnam'da ABD'ye büyük kâbus yaşatan, hatta tarihinin en büyük hezimetini taddıran "yer altı kanalları" gibi düşünün o tünelleri.

 * * *

TSK, o tünelleri de aşacak, adım adım da olsa Afrin'e ulaşacak. Ulaşmak zorunda. Tıpkı geçtiğimiz yıl Nusaybin'de, Cizre'de, Sur'da olduğu gibi "uzun süreli şehir savaşı" verecek. Bu hamleden geri adım atmak, Türkiye için de, mevcut siyasi erk için de sonun başlangıcı olur çünkü. Henüz Münbiç'i boşaltıp, Süleyman Şah Türbesi'nden doğan egemenlik hakkımızdan vazgeçme hatasını telafi edememiş olanların, Afrin yolundan geri dönmesi bile düşünülemez. 2003'te Süleymaniye'de Türk subaylarının kafasına çuval geçirilmesiyle başlayıp, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kahraman ordumuza kumpas kurdular" diye özetlediği "TSK'yı dizayn etme davaları"na kadar her ne varsa tekrar hatırlanıp ortalığa dökülecektir Afrin'de geri adım atılırsa. Siyaseten de askeri olarak da göğüslenebilecek bir adım olmaz kısacası.

PKK/YPG, Pentagon'un uyarılarına rağmen Afrin'e diğer bölgelerden silahlı güç kaydırıyor. Ellerindeki silahlar, ABD'nin verdiği yüksek teknoloji silahları. Zırh delebilen mermiler, uzun menzilli keskin nişancı silahlarından çok daha ötesi var ellerinde. İyi bir keskin nişancının, helikopter ve hatta uçak düşürebilecek atışlar yapabileceği silahlar. 

Türkiye'nin bölgede ayak izi olmasın diye çaba harcayan tüm lobiler, "siviller ölüyor" diye feryat ediyor. Sivil hassasiyeti çok güzel, olması gereken de bu. Ama bunun bir "kirli savaş taktiği" olduğunu, "siviller ölüyor" diyenler de biliyor. Kısaca, cephede silahlı savaş, cephe gerisinde propaganda savaşları var... İşte bu mekanizmaya dikkat!

* * *

Pentagon'un patronu ABD Savunma Sekreteri general Jim Mattis, PKK/PYD'nin Afrin'e güç kaydırdığını doğrulamak zorunda kaldı. Ama diğer kaynaklar, "Esad'ın desteğiyle güç kaydırıyorlar" haberini pompaladı. 

Trump'un Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster Ankara'dan ayrılmasından hemen sonra, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson gelmeden Suriye PKK'sına yapılacak yaklaşık 500 milyon dolarlık yardımı açıkladılar. Bu da bir "satranç hamlesi" aslında. Tillerson gelmeden ABD "PYD'den vazgeçmek gibi bir niyetimiz yok, aksine daha da güçlendireceğiz" mesajını veriyor.

Gelelim, Türkiye'nin Afrin şehir merkezine girme aşamasına geldiğinde ABD'nin hazırladığı tuzağa...

Savunma Sekreteri Jim Mattis, 8 Şubat'ta ABD basınına bir açıklama yaptı. Pentagon'da gazetecilere, Suriye'de kullanılan Sarin gazı ile ilgili açıklamalarda bulundu ve "ABD'nin yardım grupları ve diğer gruplar, Suriye hükümetinin ölümcül sarin gazını kullandığına dair herhangi bir kanıt bulamadı..." 

Bu açıklama, dünyanın kafasını karıştırdı. "Peki kim kullandı sarin gazını" sorusu cevapsız şu anda. "Sarin" denildiğinde, Türkiye'nin iki kez düşünmesi gerekiyor. ABD ve PKK, Afrin'de iyice köşeye sıkıştığı anda, son hamle olarak sarin gazı kullanacak. Tekfircileri kullanarak yapacak bunu ve Türkiye'yi suçlayacak. Bunun hazırlığının yapıldığı ve bölgeye bol miktarda "hastanelerde kullanılan" sarin gazı hammaddesi sevk edildiği bilgisi geliyor. 

Daha birkaç yıl önce "muhaliflerin efsane komutanı" olarak adlandırılan, ama daha yeni yeni "IŞİD'in acımasız katili" olduğu söylenen Heysem Topalca'nın (Hytham Qassap) Türkiye'de yargılandığı "Sarin gazı davasını" da hatırlamakta fayda var. Senaryonun hukuki ve maddi altyapısı hazır, hammaddesi de... Benden uyarması.