Bonservisi Lyon’da bulunan ve geçtiğimiz sezonu Belçika ekibi OH Leuven’de kiralık olarak geçiren milli futbolcu Cenk Özkacar, TamSaha dergisine açıklamalarda bulundu. İlk profesyonel sözleşmesini imzaladığı Altay’dan, 3. Lig ekibi Karacabey’e kiralık gittiği dönemi anlatan 21 yaşındaki stoper, “Altay'da profesyonel olurken bana ‘Bu sene takım planları içerisinde değilsin, kiralık gidip geri geleceksin’ demişlerdi. Ben de bu durumu çok hoş karşılamıştım çünkü o dönemdeki birinci hedefim ya da aile olarak hedefimiz profesyonel futbolcu statüsüne geçmekti. Ondan sonra bir şekilde yolumu bulabileceğimi, birilerinin beni keşfedebileceğini hayal ediyordum. O dönemde Karacabey'de oynadım. Şimdi A Milli Takım'dan arkadaşım Kerem Aktürkoğlu ile beraberdik. Bu da aslında ayrı bir olay. Tam üç sene önce 3. Lig'de Karacabeyspor'da Kerem'le play-off yarı finali oynarken şimdi ikimiz de A Milli Takım'dayız. O dönemlerde 3. Lig'de oynamak benim için biraz zordu. Çünkü Altay'da, A takımla antrenmanlara çıkmaya başladığım sürede 'bizim çocuk' muamelesi, hep bir iyi karşılanma ve hep başımızın okşanması durumu vardı. 3. Lig'e gittiğimde futbolun ne kadar zor bir meslek olduğunu, sadece sahada değil saha dışında da dik durabilmenin, mental anlamda, psikolojik anlamda her şeye çok hazırlıklı olmanın önemini görmüştüm. Profesyonel anlamda futbola ilk olarak Karacabey'de başladım ve ilk maçıma orada çıktım diyebilirim. İyi ki 3. Lig'e gitmişim ve iyi ki o ortamı görmüşüm. Benim için çok kıymetli ve anlamlı bir yerdi” diye konuştu.

“Avrupa'daki hayalimin peşinden koşmak benim ilk önceliğimdi”

Olympique Lyon'a transfer sürecinden bahseden genç futbolcu, “Altay'la 1. Lig'de oynarken artan bir performansım vardı. Covid'den dolayı liglere ara verilmişti. O dönemde Türk takımlarının bana karşı ilgisi olduğunu biliyordum. Süper Lig'den isteyen takımlar da vardı. Ama benim çocukluktan beri hayalim ve ailemin de benim üzerimde misyonu ve vizyonu her zaman Avrupa'da futbol oynayabilme şansını yakalayabilmekti. En ufak şans bile olsa bu şansın peşinden gitmeliydim. Avrupa hayalimi gerçekleştirmek için yapmış olduğum fedakarlığın haddi hesabı yok mesela. Avrupa'da futbol oynamak, Avrupa'daki hayalimin peşinden koşmak benim ilk önceliğimdi. Lyon'un beni takip ettiğini biliyordum. Süper Lig'deki teklifler için menajerim görüşüyordu. Ama bu teklifleri sezon sonuna bırakıyordum. Avrupa ihtimali tamamen ortadan kalkmadan kendimizi yok etmek istemiyorduk. O dönemde tamamen sezon sonuna dair bir politika izlemiştik. Sezon sonunda da Lyon'a transferim gerçekleşmişti” şeklinde konuştu.

“Avrupa’da kendimi göstermek istedim”

İlk sezonunda Lyon'da fazla forma şansı bulamadığını belirten Cenk, “Bundan dolayı da ikinci sezonumda oynamak ve Avrupa'da kendimi göstermek istediğimi söyledim. Çünkü Türkiye'de futbol oynamak ayrı, Avrupa'da futbol oynamak ayrı. Sonunda Belçika Ligi'nde sezon bitmeden önce benimle iletişime geçen Leuven yöneticileri, benimle ilgili projeleri olduğunu, benim futbolumu geliştirmek için iyi bir fırsat olduğunu, onların da buna yardımcı olacağını söylediler. Ben de sezon başı Lyon kampına katılmadan Leuven'e gittim ve bu kararımdan dolayı da çok mutluyum” açıklamasını yaptı.

“Merih abinin sertliği ile benim sertliğimi benzetiyor”

Cenk Özkacar, oyun stilinin Merih Demiral’a benzetilmesi ile ilgili olarak, “Merih abiye benzemek için onun gibi çok üst seviyelerde oynamam gerekiyor; bu olayın birinci kısmı. Kendisi çok özel ve yetenekli bir oyuncu. Sanırım insanlar, Merih abinin sertliği ile benim sertliğimi benzetiyor. Böyle bir benzetmenin içinde olmak bile benim için gurur kaynağı çünkü Merih abi Avrupa'nın ve dünyanın en kıymetli stoperlerinden biri. Doğrusu ben de kendimi oyun stili anlamında biraz Merih abiye benzetiyorum” dedi.

“Kısa vadede Bundesliga bana çekici geliyor”

Kariyeriyle alakalı planları sorulan Cenk, “Her zaman düzenli olarak oynayabileceğim, saha içerisinde olabileceğim, futbolumun limitini çok daha ötelere taşıyabileceğim bir takımda olmak istiyorum. İyi bir projenin içinde olmak istiyorum. Kısa vadede Bundesliga bana çekici geliyor ve oraya ayak uydurabileceğime inanıyorum. Çünkü oradaki futbolu takip ediyor ve biliyorum. Ayrıca Bundesliga'da alacağım disiplin ve eğitimin bana çok yardımcı olacağına inanıyorum. Çağlar Söyüncü abimden örnek vermek gerekirse, kendisi de iki sene Freiburg'da oynayıp disiplin anlamında, taktiksel anlamda kendisini çok geliştirip ardından inanılmaz bir sıçrama yaparak Leicester'a transfer olmuştu. Umarım ben de bu denli bir sıçrama yapabilirim ama bu sıçramayı yapabilmek için de saha içinde iyi bir düzeyde, iyi bir takımda oynamak ve uzun süre sahada kalabilmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden şu an için Bundesliga'nın benim stilime yakın olduğu, oraya gidersem kendimi geliştirebileceğim kanaatindeyim” cevabını verdi.

“Listede ismimi görünce gözlerim doldu"

A Milli Takım’a seçildiğinde yaşadığı hisleri aktaran Cenk, “Geniş kadroda olduğumu biliyordum. Bu çok özel bir duygu Kendimi hep ‘Olmaz ama sen çalışmayı bırakmayacaksın, devam edeceksin. Elbet bir gün olacak, bu hayalin gerçekleşecek’ diye motive ediyor ve negatif kısma hazırlıyordum. O sırada bir abimle oturmuş futbol sohbeti yapıyorduk. Bir arkadaşım mesaj attı ama sohbet bölünmesin diye telefonu elime almadım. Sonra iki-üç mesaj daha gelince önemli bir şey olduğunu düşünüp telefonuma baktım, mesajda ‘Kardeşim, hayırlı uğurlu olsun’ yazdığını gördüm. Ama ortamda bir tepki yok ve bildirim de gelmemiş bana. Tam, ‘Kardeşim neye hayırlı olsun?’ yazacaktım ki, telefonuma aday kadro bildirimi düştü. Milli Takımımızın kırmızı listesini ve oradaki ismimi gördüğümde gözlerim doldu. Ağlamıştım yani. Şu anda halen tüylerim diken diken oluyor. O an tarifi olmayacak bir duygu içime yüklendi. Çok heyecanlıydım. O gururu içimde en derinlerinde hissettim. O an kalbimin ne kadar hızlı attığını ya da neleri hayal ettiğimi hem hatırlıyorum hem de hatırlamıyorum. Çok özel ve benim için çok eşsiz duygulardı” ifadelerini kullandı.

“Kuntz ve ekibinden öğreneceğim çok şey olduğunun farkındayım”

A Milli Takım Teknik Direktörü Stefan Kuntz'la ilgili görüşlerini de bildiren genç oyuncu, “Kampa ilk geldiğimde hoca ve teknik heyetiyle tanışma fırsatım olmuştu. Hocanın çok sıcakkanlı, çok samimi biri olduğunu söyleyebilirim. Resepsiyondaki ilk karşılaşmamızdan itibaren hocanın çok iyi bir iletişimi olduğunu ve çok sıcakkanlı biri olduğunu hissetmiştim. Tabi bu ortama ilk geldiğim için üstümde olan ufak gerginliğin ve stresin hoca farkındaydı. İlk iki-üç gün sürekli antrenmanlarda yanıma gelip, ‘Bu gerginliğin normal ama rahat ol. Kendi oyununu burada yansıt. Sonuçta sen de iyi bir oyuncu olduğun için bu ekibin içindesin. Bunu böyle düşün’ diyerek beni çok rahatlattı. Saha dışında da hocanın çok kültürlü ve birikimli olduğunu, çok da iyi bir ekibe sahip olduğunu düşünüyorum. Ondan ve ekibinden öğreneceğim çok şey olduğunun farkındayım” değerlendirmesinde bulundu.