Rahmetli Hocam İbrahim Aslanoğlu’nun Teslim Abdal kitabını okuyorum. Bende yoktu. Oğlu Erman Aslanoğlu armağan etti. İbrahim Aslanoğlu hocam, uzun ve zor araştırmalar sonucunda iki Teslim Abdal’ın var olduğunu kanıtladı. Bunlardan biri Çorumlu, diğeri Elazığ Baskilli…

Daha çok 19. Yüzyılda yaşadığı sanılan Çorumlu Teslim Abdal tanınıyor. Kitapta Arslanoğlu hocamın Sadettin Nüzhet Ergun’dan aldığı yer alan bir deyiş dikkatimi çekti.

“Gafil durma şaşkın bir gün ölürsün

Dünya sana bâki değil ne fayda

Ettiğin işlere pişman olursun

Düşmanlığın ele girmez ne fayda

Bir gün seni iletirler evinden

Hak'kın kelâmını kesme dilinden

Kurtulmazsın Azrail’in elinden

Türlü türlü yolun olsa ne fayda

Söylersin de sen sözünden şaşmazsın

Helâlini haramından seçmezsin

Nasibin kesilir su da içmezsin

Hep deryalar senin olsa ne fayda

Sen de dersin söz içinde sözüm var

Çalarsın çırparsın oğlun kızın var

Şu yalan dünyada üç beş arşın bezin var

Bütün dünya malın olsa ne fayda

Teslim Abdal der, çöksem otursan

Cümle varlığını ele getürsen

Şu yalan dünyayı zapta kadirsen

Hep dünyalar senin olsa ne fayda

Bu deyişin pek çok sanatçıdan ezgisiyle dinlediğiniz bir varyantı var. Kul Himmet Üstadım’ adına kayıtlı.  Bir başkasına Hatayî ve Pir Sultan Abdal’da rastladım: “Pir Sultan Abdal'ım çıktık oturduk / Kaza lokmasını burda yetirdik/ Dünya bizim diye çektik getirdik/ Yalan dünya bizim olsa ne fayda…” dizeleri ile sona ermekte.

Görebildiğim kadarıyla Teslim Abdal’ında deyişi en çok hatalı olanı. Birinci dörtlükte “ne fayda “ redifinin önündeki “değil” ve “girilmez” kelimelerinde (uyak) kafiye yok. Ondan sonraki dörtlüklerde redife “olsa” sözcüğü eklenmiş. İkinci dörtlükte “ev” ile “dil”; üçüncü kıtada “şaş” ile “seç” uyaklı değil. Dördüncü dörtlükte “sözüm” ile “kızın” hatalı. Birinci dörtlükte “düşmanlığın” pişmanlığın olsa gerekir. Üçüncü ve beşinci dörtlüklerin dördüncü dizeleri her bakımdan problemli. Bunların içinde teknik açıdan en sağlam olanı, Pir Sultan’ın arkadaşı olan Kul Himmet’i kendine üstat edinen Kul Himmet Üstadım’ın deyişi:

“Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün

 Dünya kadar malın olsa ne fayda

 Söyleyen dillerin söylemez olur

 Bülbül gibi dilin olsa ne fayda..”

 

Sen söylersin söz içinde sözün var

Çalarsın çırparsın oğlun kızın var

Şu dünyada üç beş arşın bezin var

Tüm bedesten senin olsa ne fayda

Kul himmet üstadım gelse otursa

Hakkın kelâmını dile getirse

Dünya benim diye zapta geçirse

Karun kadar malın olsa ne fayda”

Elbette en eski olanı Hatayî ve Pir Sultan’a ait. Ondan sonra kim kimden aldı veya nazire yaptı ya da hangi nakledenler birbirine karıştırdı.  Araştırmak gerekir.

Birkaç cümle de Elazığlı Teslim Abdal’dan söz edeyim. Yaşadığı dönemle ilgili açık bilgi yok. 19. Yüzyıl olma olasılığı yüksek. Elazığ’ın Baskil ilçesine bağlı Şeyhhasan köyünde doğmuş. Soylu bir alevi ailesinden gelmesine rağmen, fakir yaşamış. Boran köyünün sığırlarını yayarak hayatını sürdürmüş. Bazı anormal davranışlarından dolayı “deli” olarak anılmış. Ancak, keramete benzer sözler ettiği için kimi de “veli” demiş.  Ondan da bir dörtlük aktaralım:

“… Teslim Abdal eyder ulu soyumuz

Kemdir işlerimiz paktır huyumuz

Bize nasip eyle bizim hayrımız

Aman Hasan Dede car sende kaldı. “