Dünkü yazımızda Mondros Mütarekesi'ndan söz etmiştik. Bugün, uzun tahlillere girmeden, Amasya Genelg esi'nde neler vardı anımsamaya çalışalım: 1.Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir. 

2.Merkezi Hükûmet, üzerine aldığı yetkileri hakkıyla kullanamamaktadır. Bu hal milletimizin hiçe sayılması sonucuna veriyor. 

3.Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. 

4.Duruma çare bulmak, milletin hak isteyen sesini dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden uzak bir milli heyetin kurulması gereklidir. 

5.Anadolu'nun her suretle en emin yeri olan Sivas'ta milli bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır. 

6.Her ilden milletin güvenini kazanmış üç delegenin hemen yola çıkarılması gerekmektedir. 

7.Her ihtimale karşı keyfiyetin milli bir sır halinde tutulması gereklidir. 

Kuşkusuz ki Mustafa Kemal, bir yandan da Ulusal Savunma teşkilatını düşünmekteydi. O zaman, Osmanlı Ordusunun dağılmamış düzenli kuvveti pek azdı. Savaş esnasında milyonlara varan Osmanlı Ordusu, elli bin kişiye inmişti. Üç orduya bölünen bu kuvvetlerden, merkezi Erzurum'da bulunan Üçüncü Orduya Müfettiş tayin olunmuştu. Samsun'a gelince, yalnız kendi müfettişliğine bağlı kolordularla değil, diğer ordu birlikleriyle de ilişki kurdu. Hepsini, milli hakların savunulması, ulusal bağımsızlığın elde edilmesi için direnmeğe çağırdı. Ayrıca İstanbul'da bulunan bazı kimselere birer mektup yazarak, milli birliğin kurulması zorunluluğundan söz etti. Bu mektupların birinde: Artık İstanbul Anadolu'ya hakim değil, tabi olmak mecburiyetindedir demişti. 

Türk milletine ve komutanlarına yeminle bağlandı: 

"Gayei istiklal tahsil oluncaya kadar tamamıyla milletle beraber çalışacağımı mukaddesatım namına yemin ve bunu gördüğüm arzuyu milli üzerine her tarafa tamim ettim. Artık benim için Anadolu'dan hiç bir yere gitmemek katidir."

Mustafa Kemal Samsun'da Anadolu topraklarına ayak bastıktan sonra milli kurtuluş davası için girişimleri ses getirmeye başlamıştı. Anadolu'daki çalışmalarından kuşkulanan Padişah ve Damat Ferit Paşa, milli harekete karşı cephe almışlardı. 
İstanbul Hükümetinin içinde bulunduğu gaflet, Anadolu'daki kurtuluş hareketinin anlam ve genişliğini anlamasına engeldi. Damat Ferit Paşa, Paris konferansından dönüşünde, Anadolu'daki uyanış hakkında verdiği demeçte: 

"Altı hafta gaybubetim esnasında Anadolu'da iğtişaş (kargaşalık, karışıklık) başlamış olduğunu hayretle gördüm" demişti. Erzurum Kongresi'ni ise bir isyan hareketi olarak kabul ettiğini ilan etti. 

Damat Ferit Paşa Milli Kurtuluş teşkilatını yıkmak için Mustafa Kemal'i ortadan kaldırmağa karar verdi. 18 Haziran 1919'da İçişleri Bakanı Ali Kemal, valilere çektiği telgrafta Mustafa Kemal'in işten çıkarıldığını, emirlerinin dinlenilmemesini bildirmişti. Fakat bundan bir sonuç çıkmadı. 

"Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti", Doğu illerinin Ermenilere verilmesine engel olmak için kurulmuştu. Daha köklü kararlar almak üzere bir kongre toplamağa girişmişti. Doğu illerine birer genelge göndererek, kongreye delegeler davet etti. Mustafa Kemal kongrede bulunmak üzere Amasya'dan Sivas'a geldi. Oradan Erzurum'a geçti (3 Temmuz 1919). Her yerde halk tarafından coşkun sevinç gösterileri ile karşılandı. 

Mustafa Kemal Erzurum Kongresiyle meşgulken, O'nun bu hareketlerinden endişelenen Saray ve İstanbul Hükûmeti, İngilizlerin kışkırtmasıyla kendisini geri çağırdı. Mustafa Kemal gelemeyeceğini kesin olarak bildirince, 8/9 Temmuz gecesi resmi memuriyetine son verildi. Aynı gece, O da Padişaha ve Harbiye Nazırına birer telgraf çekerek "memur olduğu göreviyle birlikte pek çok sevdiği kutsal askerlik görevinden de istifa" ettiğini yazdı. 

Bu olayı Büyük Nutuk'ta şöyle anlatır: 

"Keyfiyet, tarafımdan ordulara ve millete tebliğ edildi. Bu tarihten sonra resmi sıfat ve salahiyetten mücerret olarak, yalnız milletin şefkat ve civanmertliğine güvenerek ve onun bitmez feyiz ve kudret membalarından ilham ve kuvvet alarak, vicdani vazifemize devam ettik."

Bu sırada Üçüncü Ordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa'nın tutumu, kurtuluş yolunun en onurlu sayfalarından biriydi.

Yarın Erzurum ve Sivas Kongrelerinden söz etmeye başlayalım.