Biz seçimlerle uğraşırken, dışarıda olup bitenlere de ilgisiz kalamayız. Suriye ve özellikle KKTC'ndeki gelişmeler Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor.

Son günlerde Kıbrıs'ta iki toplum liderleri arasında yapılan müzakerelerde Rumlar'ın "Türk askeri Kıbrıs'tan çekilsin" isteklerine KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın olumlu yaklaştığı haberleri ortalığı bir anda karıştırdı.

Kıbrıs'ta neler oluyor, tarafların görüşleri ve istekleri neleri kapsıyor, bugün kısaca bu gelişmelere göz atmak istedik.

Kıbrıs'ta Rumların uzlaşmaz tavırları nedeniyle bugüne kadar toplanan müzakere masalarından çözüm adına hiçbir sonuç çıkmadığı halde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın hiç kimseyle iştişarede bulunmadan Rum tarafına yaptığı, "Guterres Çerçevesi'nin kabul et" teklifi, büyük tepki çekti.

Bu şok teklifle Akıncı 'Türkiye'nin garantörlüğünü' bir kez daha tartışmaya açtı. Temmuz 2017'de İsviçre'deki Kıbrıs müzakerelerinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in non-paper adı verilen ve resmiyete dökülmeyen fikirleri bir çerçeve oluşturmuş buna da "Guterres Çerçevesi" adı verilmişti.

Söz konusu Guterres Çerçevesi'nde Türkiye'nin Kıbrıs'ta bulundurduğu asker ve garantörlük haklarıyla ilgili olarak, "Türkiye'ye müdahale hakkı veren garantörlük sistemi sürdürülebilir değil. Garanti anlaşması yerine yeni bir anlaşmayla içinde garantör ülkelerin de bulunabileceği bir izleme mekanizması kurulabilir. Garantör ülkeler, askerlerin çekilmesi (Türk askeri) zamanı, takvimi, kalacak asker sayısı gibi konularda üst düzeyde anlaşmaya varacak" ibareleri yer alıyordu.

Rumlara teklifi 2 Mayıs'ta ileten KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, "Rum tarafı Guterres Çerçevesi'ni sulandırmadan, çarpıtmadan kabul etmeye hazırsa bir an önce açıklasın. Guterres Çerçevesinde, Güvenlik ve Garantilerle ilgili olarak tek yanlı müdahale uygulamasının sürdürülebilir olmadığına işaret ediliyor. Olası bir anlaşma sonrasında bir geçiş süreci sonunda tarafların anlaşacağı bir mekanizmanın oluşturulmasının öngörülüyor. Asker çekilmesi söz konusu olacaksa, bunun nasıl ve ne şekilde yapılacağının, daha üst seviyede, garantör ülkelerin başbakanları düzeyinde ele alınabilir deniliyor" ifadelerini kullanmıştı.

Asker çekilmesi' ifadesiyle Akıncı'nın Rumların beklediği "Türkiye'nin asker çekmesi" konusunu ima ettiği düşünülüyor.

Nisan 2015'te KKTC'nin Cumhurbaşkanı olarak seçilen Mustafa Akıncı ilk açıklamasında "KKTC artık yavru vatan değildir. Türkiye ve KKTC iki kardeş ülkedir" demişti.

Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan da "Türkiye'nin kuzey Kıbrıs'a bakışı yavru vatandır ve yavru vatan gibi bakmaya devam edecektir. Bir ananın yavrusuna yaklaşımı nasılsa öyledir. Cumhurbaşkanı'nın bu açıklamasını hoşgörü ile karşılıyorum. Fakat burada hassas ve dikkatli olmak lazım" ifadelerini kullanmıştı.

Ancak, bütün bu gelişmeler olurken, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'dn şok açıklamalar geldi. Konuya açıklık getirmek açısından Akıncı'nın bu açıklamalarını da değerlendirmek gerektiği görüşündeyiz.

"30 Nisan tarihinde yaptığım çağrı üzerine yoğun bir tartışma yaşanmaktadır. 30 Nisan konuşmamda Rum tarafını Guterres Çerçevesi'ni sulandırmadan ve kendi yorumlarıyla çarpıtmadan olduğu gibi kabul etmeye davet etmiştim. 30 Haziran'da sunulan bu belgeyi dün yaptığım konuşmada da olduğu şekliyle izah etmiştim. Bu çerçeve, 30 Haziran 2017 tarihinde BM tarafından Crans Montana'da taraflara sunulan metindir. BM'nin taraflara verdiği ve başka versiyonu olmayan bu metni, 23 Eylül 2017 tarihindeki New York görüşmemizde BM Genel Sekreteri Sn. Antoio Guterres de "evet budur" diyerek teyit etmiştir. Rum tarafı bu konudaki samimi çağrıma olumlu yanıt vereceğine, iki gündür 4 Temmuz tarihli, olmayan bir belgeden söz etmeyi tercih etmektedir. Ne yazık ki bu tutum, Guterres Çerçevesi'ni sulandırmaya, çarpıtmaya devam edeceklerini göstermektedir ve bu, maalesef çözüme yardımcı bir yaklaşım değildir.   Amacım, karşılıklı suçlama yoluyla toplumlarımızı meşgul etmek değildir. Uzun sürecek bir durgunluk ve gerginlik dönemine doğru hızla yol alınırken ve bu gidişle adamızın kalıcı olarak bölünme olasılığı daha da büyürken, sessiz kalamazdım. Bu çabanın tarihi bir sorumluluğu yerine getirme uğraşısı olduğunu bir kez daha anımsatmak isterim. BM Genel Sekreterliği, New York'taki KKTC Temsilciliğimiz aracılığı ile, tarafların nabzını yoklamak üzere geçici bir görevlendirme yapmak düşüncesinde olduklarını bildirmiştir. BM'nin bu önerisine itirazımız olmadığını; ancak bunun eskiden olduğu gibi aynı minval üzere yürütülecek sonu gelmez bir müzakerenin kabulü anlamını taşımayacağını; Kıbrıs Türk tarafı olarak sonuç odaklı olmayan, ucu açık bir sürecin parçası olmayacağımızı defalarca açıkladığımızı, bundan sonraki sürecin stratejik paket çerçevesinde ve takvimli bir süreç olabileceğini her vesilesiyle vurguladığımızı da anımsatarak bu atamaya bu çerçevede itirazımız olmadığını Kıbrıs'taki BM yetkilisine bildirmiş bulunmaktayız."