Karapapaklar, Kuzey Azerbaycan'ın Borçalı yöresinde yaşamaktaydı. 1828 yılında, Türkmençay anlaşmasıyla bu bölge Rusya'ya bırakıldı.  Göç etmek zorunda kalan Karapapaklar, Çıldır yöresine yerleştiler.

Göç edenlerden Kadir Ağa,  on beş aileyle birlikte,  Çıldır'ın Karasu köyüne  yerleşti.  Karasu zaman içinde "Su kara- Suğara diye anılmaya başladı. 1960 yılında Suhara adı Yakınsu oldu. 1997 yılındaysa, Âşık Şenlik anısına, bu köye Aşıkşenlik Beldesi  adı verildi.

Yıl bin sekiz yüz elliyi geçende, ilk bahar yaz aylarını seçende, Sabah namazı dönüşü ebe kadından hasenatlı bir haber alan Kadir ağa oğlu Molla Kadir oğluna Hasan adını verdi. Hasan'ın anası, Zeliha hanım da, okuma yazma bilen, görgülü ve bilgili, zeki bir kadındı.

Hasan emekledi, day durdu. Diş çıkardı, koşup seğirtti. Günler ayları, aylar yılları kovaladı. 11-12 yaşlarına geldi. Gayrı sabahın ilk ışıklarıyla önüne kattığı koyunları, dağlarda çayırlarda otlatıyordu. Kuzular koyunları seslendirende akşamın karanlığı gün üzerine düşende, kavalı kalk havası dillendirende Suhara'ya dönüyordu.

ÂŞIK ŞENLİK VE BADE

Halkımız, hak âşığı olarak kabul edilen "badeli âşık"ların sözlerine aşırı itibar ede geldi. Söyledikleri şiirleri kendilerinden değil de Hakk'ın verdiği ilhamla söylediklerine inanılırdı. Haklarında birçok efsane oluşurdu.

Elbette bu ilgi ve sevgiden cümle âşığın eşit nasiplendiği söylenemezdi. 

Halkın ilgisi âşığın kabiliyetine, yetkinliğine, arifliğine, bilgisine, görgüsüne ve bu bağlamda söz söyleme kabiliyetine göre değişirdi.

Her âşığın bir badeden nasibi vardır.  Bir av pususunda mı, yoksa bir tümseğe baş koyuşunda mı, Mevla bilir.  Uzun hikayedir de, Hasan uyuya kalışta, pir elinden sevgilisinin suretini gördü. İçtiği badenin ardından adına Şenlik denildi.  Artık o bâdeli, Arapça, Farsça, İbranice dilleriyle donatılan, Azerbaycan Borçalı bölgesinden göçüp gelmiş atalarının dilinden dil, Çıldır yaylalarından esinli hem Hak, hem halk şairiydi.

Bâdeli oluşuyla ilgili denir ki,

Hasan 14 yaşına geldiğinde, babasının av tüfeğini almış., Karasu'nun geçtiği "Kulaklar" denilen yerde pusuya yatmış. Saatlerce yabani ördek beklemiş.  O av tutkunuymuş.  Bir kaç saat sonra, üzerine bir ağırlık çökmüş.  Uyur-uyanık bir halde rüyalar âlemine dalmış. İkinci günün akşamına kadar öylecene kalmış. .

Eve dönmediğini gören babası, köy halkı ile birlikte aramaya başlamışlar ve baygın bir halde bulmuşlar.

Hasan, yaşadığı âlemden uyandığına pişman bir halde, etrafına toplanan halkı süzmüş.  Köyün imamı'nın, "Oğlum Hasan sana ne oldu, neden böyle duruyorsun, niçin konuşmuyorsun? " demesi üzerine, Hasan, Şu sözlerle cevap vermiş. 

"Rüya-yı âlemde yattığım yerde
Neçe yüzmin hayal güşuma geldi
Üğbe üç cismine saldı ateş
Sevdiğim salatın düşuma geldi

Aynına geymişti gaflet lüzumu
Kör oluban açmayaydım gözümü
Bir tagayyır keyfte gördüm özümü
O kadar möhübbeti hoşuma geldi

Şenlik'em hakine gettim yüzünen
Bir kelme danıştım şiirin sözünen
Hayıf ki bakmadım kıyar gözünen
Sürahi gameti karşıma geldi."

Hasan'ın sözleri karşısında imam şaşıp kalmış. Mektep-medrese görmemiş bu köy delikanlısı, Arapça-Farsça karışımı ve mahallî şiveyle şiir söylemekteymiş. İmam bunda ilâhî bir sebep var diye düşünmüş, sevinçle gözleri ışımış. Kadir Ağa'nın kulağına eğilerek:

-"Gözün aydın, dili çözüldü Hasan'ın" demiş.  Köylüler bundan bir şey anlamamışlar. Hasan'ı eve getirmişler.

Bilgili bir zat olan köy imamı Hasan'ı karşısına almış:,

-"Hasan, biraz önce bize bir türkü söyledin, sevdiğin Salat'ından bahsettin. Bunu bize anlat bakalım, nasıl gördün, türkünün sonunda tapşırdığın "Şenlik" kimdir? "" deyince, evde bulunan köylülerin hasretli bakışları önünde Hasan'ın açılan dili ikinci türküye başlamış:

"Yığılın ahbaplar yaren yoldaşlar
Bir sağalmaz derde düştüm bu gece
Hikmet-i pir ile ab-ı zülalden
Kevser Bulağından içtim bu gece

Kudret mektebinden verdiler dersi
Zahirde göründü arş ile kürsü
Hıfzımda zapt oldu Arabi Farsi
Lügat-i İmrani seçtim bu gece

Sefil Şenlik Hak'tan buldu kemali
Bu fikirle vasf-ı halin demeli
Bedirlenmiş gördüm güzel cemali
Tagayyır hal oluf şaştım bu gece"

Hasan, bu sözlerle pir elinden bade içtiğini, Arapça, Farsça ve İbranice öğrendiğini, cemâl gördüğünü ve bundan böyle adının da Âşık Şenlik olduğunu söylemiş.. Ünü hızla etrafa yayılmaya başlamış.