Şüphesiz Fethullah Gülen'in "cemaat"ten "global ölçekli bir örgüte" dönüşmesinde derin ABD başrolü oynadı. "Derin ABD" dediğimiz, dünya imparatorluğu iddiasında olan ve "parayı yönetip silahı veren güç" yapısıyla bölgemize de yön veren Rothschild ailesi. Bu aile, hakim olduğu sermaye gücüyle, medyadan sivil toplum örgütlerine, eğitimden stratejik araştırma kuruluşu adı altındaki planlama ve uygulama kurumlarıyla geniş bir operasyon gücüne sahip. ABD seçimlerinde bile sonucu etkileyecek gücü olduğu bilinen Rothschild ailesinin, diğer ülkelerde bunu yapmadığını düşünmek herhalde saflık olur. Çünkü, ABD'de iktidar kim olursa olsun, o iktidara göre konumlanmayan dünya devletleri çok ince planlanmış oyunları sekteye uğratılabilir, süreci geciktirebilir ve hatta bazen oyunu bozan da olabilir...

Latin Amerika'da, aslen ABD'li olup sonradan o ülkenin vatandaşı olanların başkanlık koltuğuna oturması tesadüf değil, özel bir planlama. Çünkü, "yerel" dinamiklerin ürettiği her başkan, ABD politikalarını Latin Amerika'da etkisiz kıldı ve diğer ülkelere de cesaret verdi. Bu ülkelerdeki tüm darbelerin CIA organizasyonu olduğunu Alucra'nın bir köyündeki vatandaş bile biliyor nasılsa...

* * *

Türkiye'de emekli bir vaizin çevresinde toplanan ve "eğitim" sevdasıyla yanıp tutuştuğunu söyleyerek küçük bir grubun çekirdeğini oluşturduğu yapı, önce "Gülen'i sevenler" olarak ülke genelinde, ardından da dünyanın birçok yerinde kök saldı. Bırakın üniversiteyi, lise öğrencilerinin bile ailesinin yaşadığı şehrin dışında eğitim alırken karşılaştığı "barınma" sorununu, açtıkları öğrenci yurdu ve evlerle çözen grup, elbette devasa bir gençlik grubunu topladı havuzunda. Bu havuza girenler, önce "biat" etmeyi, liderin kararlarını sorgulamamayı öğrendiler. Gülen'in çevresindeki çekirdek ekip, "itaat et rahat et" formülünün etkisini gördükçe, "Hocaefendi'nin kararlarını (haşa) Allah ve Peygamber'le istişare ederek aldığı" şirkine kadar götürdüler işi.

İşte o genç havuzda yer alanlar, eğitimleri tamamlandıktan sonra Gülen örgütünün makam, güç ve rant dağıttığını gördükçe "itaat et, rahat et" basamaklarında hızla tırmanmaya başladılar. Elbette siyasetin de "mütedeyyin kardeşler"e pozitif ayrımcılık yapmasıyla...

* * *

Derin ABD'nin, Fethullah Gülen yapılanmasının "işlevini" fark etmesi, Orta Asya'da açılan okullar ve bu ülkelerdeki etkinliğinin tılsımıyla başladı. Hem Türk hem de Müslüman kimlik sahibi olması, Gülen hareketinin bağımsızlığına kavuşan Orta Asya cumhuriyetleri üzerinde sihirli bir etki yapmış, tüm kapılar sonuna kadar kendilerine açılmıştı. Yıllarca Sovyetler Birliği ile soğuk savaş halinde olan CIA, bağımsızlığına kavuşan cumhuriyetlerde etkinlik kazanana kadar atı alan Üsküdar'ı geçecekti. Türkiye'de Fethullah Gülen hareketine karşı açılan davalar, bu örgütün önce Vatikan'dan destek istemesini sağladı, ardından da "hicret" kılıfıyla ABD'ye taşınmasını...

CIA ve arkasındaki Rothschild ailesi, Üsküdar'ı geçmek için atın üzerindekini devşirme yolunu izledi ve başardı...

İşte o CIA'nın Gülen'i devşirmesini sağlayan eski Türkiye ve Ortadoğu İstasyon Şefi Graham E.Fuller, Fethullah Gülen ve adamlarının ABD'de uzun süre oturum almasının da önünü açtı. Gülen ABD'de hâlâ Graham Fuller, Henry Barkley gibi Rothschild ailesinin emekli etmediği eski CIA'cıların koruması sayesinde kalabiliyor.

* * *

Graham E.Fuller, Gülen hareketiyle ilgili olarak 6 Nisan 2012'de yayınlanan bir mülakatta aynen şunları söylemişti:

"İster AK Parti olsun, ister CHP, ister Gülen hareketi, devletin tek bir grup tarafından kontrol edilmesi arzulanan bir durum elbette olamaz. Birçok farklı sesi temsil eden bir denge olmalı. Cemaat üyeleri de niye hükümetin parçası olmasın ki! Niye ordu, istihbarat, polis, ekonomi, neyse buralarda hükümetin kollarının bir parçası olmasın?.."

"Ben Gülen hareketi ve Müslüman Kardeşler arasında bir benzerlik olduğunu düşünmüyorum. Gülen hareketi, Sufi geleneğine uzanan Bediüzzaman'dan geliyor. Müslüman Kardeşler ise başlangıçta biraz radikal olan çok daha politik bir gelenekten geliyor. Gülen hareketi toplumu değiştirmekle ilgileniyor. Müslüman Kardeşler ise yasal düzeni değiştirmekle ilgileniyor."

İşte o dönemde Graham Fuller, Gülen hareketini siyaset dünyasında "meşru güç" olarak göstermek için bu açıklamayı yapmıştı. Açıklamayı kime mi yapmıştı?

Gülen'le "Küçük Dünyam" röportajını yaparak adını duyuran ve yıldızı hızla parlayarak merkez medyanın da prensi haline gelen Eyüp Can'ın yönetimindeki Eyüp Can'a... Şimdi Eyüp Can kaçak, Radikal gazetesi ise Doğan Medya tarafından çoktan kapatıldı.

Gazete, bu röportajı "Türkiye'ye daha çok sol lazım" başlığıyla duyurmuştu. Ne dersiniz, bu röportaj CHP'nin Baykal sonrası yeni ittifaklar arayışına girerek oyunu artırmak isteyen CHP'nin "cemaat" duruşunu değiştirmiş ve kadrolarında Gülenistlere yer vermesini sağlamış olabilir mi? Bunun cevabını elbette biz veremeyeceğiz. Gülen'e yıllar öncesinden beri "FETÖ" diyen ve bu yapıya karşı oldum olası gartını alıp mücadele etmeyi görev bilen CHP içerisindeki gerçek "sol dinamikler" verecek...