Türk askerleri, kapılara, burçlara geçit yerlerine hücumda mucizeler gösteriyordu. Kostantin ve Jüstinyen de şehri savunmak için var güçleri ile uğraşıyorlardı. Kıran kırana mücadele sürüyordu.

Kahraman bir yeniçeri olan Ulubatlı, yanındaki otuz kadar arkadaşıyla surlara tırmanırken en ilerideydi. Hasan, yaralı olduğu halde surun ilk kademe setlerine atladı. Şimdi Oğuz Kazım Atok'un mısralarından Ulubatlı'yı seyrediyoruz:

"Sur sur üstüne / Zincir zincir üstüne, / Uykusuzdu Bizans, / Keskin atıcıları, / Baştaydı. / Sönmeyen ateşleri dışta, / Çelik ordusu içteydi, / Yedi tepenin varlığı, / Her çetin saldırışı kıracak / Güçteydi. / Yalnız Ulubatlı Hasan'a dayanamadı, / Koca Bizans. / Fatih'in o eşsiz eri, / Sardı şehrin beline çemberi, / ..."

Dündür Akünal ise Orhan Seyfi Orhon'a ithaf ettiği "İstanbul'a Girerken" adlı destanının sonunda Ulubatlı'yı hatırlatıyor:

"....

Allah'a uzanmış yedi dağdan yedi tekbir,
Dağ taş dolaşıp şartladı İstanbul'u bir bir
Ürperdi alevler gibi gözlerdeki sırlar,
Fethin erişilmez heyecanıyla asırlar!
Hey! Bizdik o erler ki ufuklar boyu hızla,
Beş kıtaya nam saldık o gün atalarımızla!
Bizdik, biz o: Allah'a giden yolda kanatlı,
Bir hatıradır gökte o günden Ulubatlı...

..."

Fetih gerçekleşmiştir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'a Topkapı'sından 29 Mayıs Salı, bir rivayete göre de Çarşamba günü öğleye doğru ihtişamlı bir alayla girer. Şehrin büyük caddelerinden geçerek Ayasofya'ya doğru ilerler.

Kilisenin tunç kapıları önünde atından iner. Hemen secde-i şükrana kapanır. Yerden bir avuç toprak alarak başındaki tülbentin arasına serper. Saygılı ve ağır adımlarla bu ibadethanenin içine girer, iki rekat namaz kılar. Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Fatih'e Kasidesi"nin iki ve üçünçü bölümlerinde söylediği gibi, artık yeni bir çağ başlamaktadır :

"...

Târih, o devirler devirip gelmiş olan pir,
Görmüşse de devler devi binlerce cihangir,

Der-hâtır eder bir seni Fatih denilince;
Bir sen bu cihan fâtihi beş kıt'a dilince..

Fethettiğin iklîme havârî gibi girdin;
Dünyâya o gün sen medenî fethi getirdin!

Çöktüyse hücûmunla birer dağ gibi sedler,
Çiğnenmedi at nalları altında cesedler;

Allah'a kavuştuysa ezan sesleri yerden,
Eksilmedi bir gün bile çanlar kulelerden

Bir köhne çağın hükmüne son verdiğin anda,
Hükmünle senin bir yeni çağ doğdu cihanda..

....."