Milli Şef döneminde, Arif Nihat Hoca Malatya Lisesi Müdürü'dür. Şöhretli bir şair ve milliyetçidir. Devrin Mill" Eğitim Bakanı Edebiyatçı Hasan Ali Yücel, Malatya ziyaretinde okulu "özel olarak" teftiş eder. Çok ararsa da tenkit edilecek bir husus bulamaz.

Müdür Odası'na girince Arif Nihat Asya'ya sert bir ifadeyle sorar:

"Burası ne biçim bina, okul mu, yoksa mahpushane mi?" Arif Nihat Asya

"Sayın Vekil, önceden yapılmış bu okula, beni hapishane müdürü olarak tayin etmediğinize göre, burası teftişinizle gördüğünüz gibi iyi bir okuldur." Diye cevap verir.

Hasan Ali Yücel, bu cevap karşısında söyleyecek söz bulamazken, gözleri Arif Nihat Bey'in kıyafetine takılır. Mevsim kıştır ve o zamanın Malatya'sının yollarından, paçalarına çamur bulaşmıştır. Alaycı bir gülümseme ile çıkışır:

"Muallim Efendi, paçalarında bu çamurların işi ne ?" Arif Nihat, Yücel'in gözlerinin içine bakar ve sorar:

"Vekil Efendi, paçalarımın sizin ağzınızda işi ne?"  Sonrası malum... Doğruca Vali Konağı'na giden Hasan Ali Yücel, ilk iş olarak 'Arif Nihat Asya'yı, Lise Müdürlüğü'nden 'Vilayet  Emrine' aldırır. Sürgün emri daha sonra gelir...

DEVLER ARASINDA BİR İNSAN

... Arif Nihat Hoca, 1950 seçimlerinde çok sevildiği Adana'dan aday gösterilir. Kürsüye ilk çıkışı öncesinde bir öğrencisi; 'Hocam Kemal Satır, Cavit Oral, Kasım Gülek ve Hilmi Oran gibi devler arasından nasıl sıyrılacaksınız' diye telaşlanır. Daha ne konuşacağına karar vermemiş olan Hoca, bu sorudan hareketle, halkın huzuruna çıkar çıkmaz; 'Biraz önce bir öğrencim bana bu soruyu sordu. Cevabı hazırdır... Bırakın da bu devler arasında bir de insan bulunsun' diye başlar konuşmasına... Ertesi gün mahalli gazeteler, Devler arasında bir insan, Arif Nihat' başlığı ile yayınlanır. Hoca da bu cümlesinin 'Bayrağına doldurduğu rüzgarla' çarşaf listeden  milletvekili olarak çıkar...

Sene 1940 Adana Lisesi Edebiyatçı Arif Nihat Bey'in 13 yıllık yuvası yıkılmak üzere. Boşanma davası açılmış. Okulun diğer edebiyat öğretmeni de pek iyi durumda değil.. Nişanlısı nişan yüzüğünü fırlatıp atmıştır kafasına, hem de öğretmenler odasında. Arif Nihat bey aracı olur, Kimyacı Servet hanıma yalvarır yakarır arkadaşı adına ama nafile. Servet hanım "Nuh der, peygamber demez" Boşuna dil döktüğünü anlayan Arif Nihat beyin son sözü çok ilginçtir:

Öyleyse... siz benimle evleneceksiniz.

O günden sonra, kendi duygu ve emelleri için yaklaşır Servet hanıma Arif Nihat bey. Ne diller döker, ne satırlar, ne dizeler... Sonunda 4 Aralık 1941 günü Adana'da evlenirler.

Arif Nihat Asya ile ilgili yazılarımızı onun Fetih Marşı ile noktalayalım.

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın ?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Sen ne geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster : Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan ....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin !
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!