Mani'ler folklor edebiyatımızın en eski dalı, halk şirinin en küçük parçası.  Bunlara dört dizeli şiirler de diyebiliriz. Anonim halk şiiri içinde önemli bir yeri bulunuyor.  Çoğunlukla, hecenin yedili kalıbıyla yazıla gelmiş. Ama,  ender de olsa, üç dizelik olabileceği gibi beş, altı, yedi, sekiz, on ve on dört dizeli manilere de rastlanılmakta.

Aşağıdaki örnekte görüleceği gibi, birinci, ikinci ve dördüncü dizeler kendi aralarında uyaklı, üçüncü dize ise bağımsız, uyaksız.  Bunlara genel olarak düz maniler deniliyor.

Gökte yıldız sayılmaz,
Çiğ yumurta soyulmaz.
Ben bir kıza vuruldum,
Öpme ile doyulmaz.

Kimi bölgelerde, ayak düzeni ve dize sayısı değişir:

Sürmene soğuk suyun
Deldi bağrımı deldi.
Gözlerin aydın olsun,
Güzel kızların geldi.

Örneğinde olduğu gibi, (a-b-a-b) düzeniyle uyaklaşır. Yine Karadeniz yörelerinde iki ile son dize arasında kafiye görülürken, birinci ve üçüncü dizelerin serbest bırakıldığı örneklerine rastlanılıyor.

Mani kelimesinin nereden geldiğine ilişkin çeşitli görüşler var.  Kimilerine göre, mani sözcüğü,  ''mana'' sözcüğü ile eş anlamlı...  Bu görüşe göre, "Mani" sözcüğü, "Mana"dan ortaya çıkmış.. Bazı araştırmacılar ise, kimi şiir türlerine çeşitli Türk boy ve kabile adlarından esinlenilerek ad verildiğini belirtmekte,  mani kelimesinin de "Türkmani" yani Türkmen kelimesinden ortaya çıktığını öne sürmekte.

Pertev Nail Boratav, Mani sözcüğünün Anadolu'da, İstanbul'da, Rumeli'de, Basarabya Gagavuzlarında, Kırım Tatarlarında ve Azerbaycan'da kullanıldığını ve bu sözcüğün, Arapça "ma'nâ"dan geldiğini belirtmiş.   Mani'nin değişik okunuşlarıyla karşılaşılmakta.  Kırım Tatarları "mane", Azerbaycan'da "mahni" Yine Azerbaycan'la Doğu Anadolu'da "bayati" sözü kullanılırken, Urfa'da kadınların söylediklerine "meani" erkeklerin söylediklerine "hoyrat" denilmekte. Diyarbakır'da cinaslı mani özelliği görülün dörtlüklere, "hoyrat" adı veriliyor.

Yaşamın her aşamasını,  aşkı, gurbeti, kıskançlığı, özlemi, küskünlüğü, ilenmeleri, alkış ve kargışları, taşlamayı, canlı cansız doğanın her unsurunu işleyen manilerde ilk iki dize bir açıdan duygu, düşünce ve hayalin girişini oluşturur. Dinleyenin veya okuyanın dikkat ve ilgisini çekemeye yarayan bu iki dizeden sonra, üçüncü ve özellikle son dize, asıl mesajı verir. Az da olsa, maninin bütününde duygu ve düşüncenin işlendiği görülür.

Dört mısradan az veya çok mısralarla ve hecelerle söylenen maniler de vardır. Bunlar 'karşılıklı mani atışmalarında, «karşı-beri» adı verilen türkülerde, Kuzey Bulgaristan'la Romanya'da yaşayan Gagavuz Türklerinin eserlerinde dikkati çekmektedir. Öte yandan oyunlar sırasında karşılıklı söylenen sorulu cevaplı manilere Kars çevrelerinde "Akışta" adı verilmektedir.

Halk ozanları arasında maniler söyleme ve onlarla atışma geleneği fazla yaygın değildir. Manilerin bazıları türkülerin içinde, hikâye, destan ve ağıtların ortalarına ve sonlarına yerleştirilmiştir. Erkeklerden daha çok kadınlarca yaratılmış ve kadınlar tarafından söylene gelmiştir.

Manilerin ikinci bir şekli «kesik mani» veya «cinaslı mani» adını alıyor. Dize sayısı ile uyak düzeni azçok değişiklik gösteren cinaslı maniler, çoğunlukla ses, tekerleme mana ve cinas özelliği gösteren bir kelime grubu halindeki eksik dizeyle başlar. Bu konuda ayrıntılı bilgi, benim "Bütün Yönleriyle Türk Halk Edebiyatı"  ve Türk Manilerinden Seçmeler adlı kitaplarımda yer alıyor.

Yüz yıllar ötesinde olduğu gibi, günümüzde de yurdun her yerinde, yediden yetmişe tüm insanlarımız, oyunlarında, özel eğlence günlerinde, düğünlerde, bayramlarda veya yeri geldiğinde bir mâni söylemekteler.  Maniler, hemen herkes tarafından kolayca anlaşılır. Dili yalın ve akıcıdır; içinde halkın anlamayacağı deyim ve sözcük yoktur.

Yarınki yazımda manilerin vücut bulduğu ortamlardan söz edeceğim...