Bakan Fidan, Ankara'da düzenlenen 16'ıncı Büyükelçiler Konferansı'nın açılışında konuştu. Fidan, bu yılki konferansın temasının Türkiye'nin diplomasi hamleleri ve küresel yansımaları olarak belirlendiğini ifade ederek, "Uzak ve yakın tecrübelerimiz bize gösterdi ki sınamalar bitmiyor, bitmeyecektir. Ancak bir şeyden kesinlikle eminiz; güçlü Türk diplomasisi, derin birikimi ve her geçen gün daha da gelişmekte olan yetenekleriyle her türlü sınamanın altından başarıyla kalkacak kudrettedir. Şartlar ne olursa olsun vazifemiz bakidir; devletimizin ali menfaatlerini korumak ve uluslararası alanda hak ettiği yeri almasını sağlamak. Hatırlayacağınız üzere, geçtiğimiz yıl 15'inci Büyükelçiler Konferansımızı 'Türkiye'nin Diplomasi Hamleleri ve Küresel Yansımaları' başlığı altında gerçekleştirmiştik. O günkü tespitimiz şuydu: Türkiye, krizler karşısında edilgen bir izleyici değil, stratejik hamleleriyle süreçleri şekillendiren bir aktördür. Nitekim, aradan geçen süre zarfında, sahada attığımız adımların, bölgesel ve küresel denklemde somut yansımalarını gördük; görmeye devam ediyoruz. Bu yılki temamız; Barış, İstikrar ve Refah Üreten Dış Politika. Bu tema, edilgenliği reddeden, uluslararası sistemin açıklarını kapatmaya talip, düzen kurucu dış politika anlayışımızın bir yansımasıdır. Zira, uluslararası sistemin tıkandığı ve çözüm mekanizmalarının felç olduğu bu ortamda, barışı, istikrarı ve refahı diplomatik araçlarımızla bizzat biz inşa etmek zorundayız. Bu inşa sürecinde en büyük dayanağımız, şüphesiz Hariciyemizin köklü kurumsal müktesebatı üzerine inşa ettiğimiz kapasite ve yeteneklerimizdir" ifadelerini kullandı.
'DÜNYAYI OKUMA PRATİĞİ GELİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ'
Zamanın ruhunun değiştiğini, diplomasinin doğasının da buna göre evrildiğini vurgulayan Fidan, "Bugünlerde sıkça tartışılan bir konu var; iletişim teknolojilerinin hızlandığı, liderlerin birbirine doğrudan ulaşabildiği, yapay zekanın veri analizi yaptığı bir çağda, klasik diplomata ve diplomasiye hala ihtiyaç var mı? Şunu gözden kaçırmamalıyız; içinde bulunduğumuz çağın birçok açıdan belirsiz ve öngörülemez yapısı, diplomatik ilişkileri ve diplomatların rolünü hiç olmadığı kadar hayati kılmıştır. Peki neden? Birincisi; 'enformasyon' ile 'nitelikli bilgi' arasındaki fark derinleşmiştir. Bugün dünya dev bir veri yığınına dönüşmüş durumda. Çok kısa sürede her türlü bilgiye erişmek mümkün. Ancak o devasa gürültünün ve bilgi kirliliğinin içinden milli menfaatlerimizi ilgilendiren kritik emareleri ve nitelikli bilgiyi tespit edebilmek ve stratejik analiz yapabilmek her zamankinden zorlu ve hayati hale gelmiştir. Sadece başkentlerde ne konuşulduğunu değil, ne kastedildiğini, sahadaki siyasi ve kültürel kodlara hakim, yetenekli ve kalifiye diplomatlar anlayabilir. Bu nedenle, diplomatik faaliyetleri asla salt bilgi taşıyıcılığına indirgeyemeyiz. Bilginin bağlamsal, işlevsel ve kullanılabilir bir düzleme oturması esastır. İkinci olarak, dış politikada olağanüstü bir gündem çeşitliliğiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla, günümüzde diplomatlarımızın uluslararası ilişkilerdeki rolü ve etkinliği her zamankinden daha hayatidir. Bugün diplomatik kariyer memurlarımız; müzakere masalarından resmi ziyaretlerin organizasyonuna, kalkınma yardımlarından insani faaliyetlere, konsolosluk hizmetlerinden kültürel etkinliklere, ara buluculuktan kriz yönetimine kadar geniş bir yelpazede görevlerini fedakarca ifa etmektedir. Bugün, ticaret, finans, enerji, teknoloji ve göç gibi alanlar birer hibrit savaş unsuruna dönüşmüştür. Dolayısıyla, günümüzün diplomat profili, muhtelif alanlarda stratejik hakimiyet gerektirmektedir. Bir başka deyişle, günümüz dünyasında diplomat esasen çok yönlü bir stratejist olmak durumundadır. Bu anlayışla, uzun erimli ve vizyoner bir bakış açısıyla dünyayı okuma pratiği geliştirmek zorundayız" diye konuştu.
'TÜRKİYE’NİN HER DAİM SÖYLEYECEK ÖZGÜN BİR SÖZÜ OLACAKTIR'
Türk dış politikasının vizyonunun Türkiye eksenli, bağımsız ve milli bir vizyonu esas aldığını belirten Fidan, "360 derece perspektifiyle yürüttüğümüz dış politikamız, işte bu güçlü vizyonun hem mimarı hem de taşıyıcısıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizlere istikametini çizdiği 'Türkiye Yüzyılı' hedefiyle; yakın coğrafyasında güvenlik ve refah üreten, bölgesel ve küresel düzeyde 'düzen kurucu' rolünü pekiştiren, uluslararası ticarette pazar payını ve rekabetçiliğini artırmış ve uluslararası sisteme kendi özgün siyasi ve kültürel katkısını sunabilen, saygın ve lider bir Türkiye inşa ediyoruz. Göreve geldiğim günden bu yana, yaklaşık 2,5 yıldır, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde işte bu güçlü Türkiye vizyonumuzu sahada somut icraata dönüştürmek için yoğun gayret sarf ediyoruz. Bugün Orta Doğu’dan Balkanlar’a, Afrika’dan Orta Asya’ya Türkiye’nin tutumunun kurulan denklemlerde dikkate alınması, bir Türkiye vizyonundan bahsedilmesi tesadüf değildir. Bu, gece gündüz demeden sebatla çalışan Hariciye teşkilatımızın ve arkanızdaki güçlü siyasi iradenin eseridir. Bizim zihnimizdeki Türk dış politikası tasavvuru nettir. Türk diplomasisi zaman ve mesafe tanımaz. Ufkumuzun sınırları yoktur. Şiarımız ise şudur; gerek uluslararası düzenle gerek bölgesel krizlerle gerekse insanlığın geleceğiyle ilgili her konuda Türkiye’nin her daim söyleyecek özgün bir sözü, masaya koyacak kendi doktrini olacaktır" dedi.
'TÜRKİYE, BARIŞ MASASINI YENİDEN KURMAYA HAZIR'
Fidan, bütüncül kapasiteyi ve stratejik aklı, küresel vicdanı ve bölgesel istikrarı sınayan en kritik cephelerde bilfiil seferber olduklarını vurgulayarak, "Bu kapsamda bazı örnekleri sizlerle paylaşmak istiyorum; 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yaşananlar, tüm insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiş, ancak aynı zamanda bir uyanışa vesile olmuştur. Gazze’de İsrail’in işlediği soykırım karşısında, küresel vicdanın sesi olduk. Filistin meselesinde en başından beri izlediğimiz ilkeli tutum, ateşkesin sağlanmasında başat rol oynadı. Çabalarımız uluslararası kamuoyları nezdinde büyük yankı buldu. Artık Batı başkentlerinde dahi iki devletli çözüm kabul görüyorsa, bunda Türk diplomasisinin ısrarlı ve ilkeli duruşunun payı büyüktür. Bugün geldiğimiz noktada, Filistin’de kalıcı barış için önümüzde halen uzun bir yol var. Bu bilinçle, iki devletli çözüm vizyonunu hayata geçirmek için sabırla ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Bölgemizin karşılaştığı en çetin sınavlardan biri olan Rusya-Ukrayna savaşı dördüncü yılını geride bırakıyor. Savaşın başladığı ilk günden bu yana, ilkemiz net oldu; ‘Savaşın kazananı, adil bir barışın ise kaybedeni olmaz.’ Bu inançla, savaşın diplomasi masasında sona ermesi için en yoğun gayreti gösteren ülke biz olduk. İstanbul, halen tarafların teknik düzeyde bir araya gelebildiği ve barışın parametrelerini tartışabildiği yegane platform olma özelliğini korumaktadır. Bu, Türk diplomasisine duyulan güvenin bir tezahürüdür. Türkiye, savaşın diplomatik yollarla bitirilmesi için her türlü inisiyatifi almaya, kolaylaştırıcı rol oynamaya ve barış masasını yeniden kurmaya hazırdır" ifadelerini kullandı.
'NATO ZİRVESİ, TARİHİ BİR BULUŞMA OLACAK'
Tarih boyunca Türkiye’nin inisiyatif geliştirme kapasitesinin yeni bir olgu olmadığını açıklayan Fidan, "Çevremizdeki her kriz, aynı zamanda Türk hariciyesinin çözüm kapasitesini ve vizyonunu harekete geçiren bir imtihan sahası olmuştur. Bugün de yenilikçi diplomasi anlayışımız çerçevesinde, bölgemizin ihtiyaçlarına yönelik yaratıcı platformlar geliştirmeye devam ediyoruz. Temmuz ayında İstanbul’da ilk toplantısını düzenlediğimiz, ikinci toplantısını ocak ayında düzenleyeceğimiz Balkan Barış Platformu, bunlardan biridir. Gönül coğrafyamızı teşkil eden Türk dünyasında da yeni bir dayanışma çağını inşa ediyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı’nın Dönem Başkanlığı’nı, 2026 yılında ülkemizde düzenleyeceğimiz zirveyle Azerbaycan’dan devralacağız. İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi Dönem Başkanlığını yürütüyoruz. Özellikle Filistin meselesi bağlamında, İslam aleminin ortak vicdanını harekete geçirmek için yoğun mesai harcıyoruz. Elbette, halihazırda üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlarda da etkin ve yönlendirici roller üstleniyoruz. Birleşmiş Milletler’de mazlumların sesi olmaya devam ediyoruz. BM Genel Güvenlik Konseyi’nin reform ihtiyacını en yüksek seviyede dile getiriyoruz. Karadeniz’den Balkanlar’a, Afrika Boynuzu’ndan Güney Asya’ya, ara buluculuk ve kolaylaştırıcılık alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biriyiz. AGİT bağlamında, teşkilatın yeniden işlevsel hale getirilmesini destekliyoruz. Bugün de aramızda bulunan Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu’nun AGİT Genel Sekreterliği görevine seçilmesi, Türk diplomasisinin yetiştirdiği kadroların uluslararası camiada ulaştığı itibarı göstermektedir. NATO ittifakındaki konumumuz ise hiç şüphesiz hayati önemdedir. 2026 yılında NATO Zirvesi’ne ev sahipliği yapacağız. Ankara’da düzenlenecek Zirve, Soğuk Savaş sonrasındaki en büyük dönüşümlerden birini yaşayan İttifakımızın birliği ve dayanışması bakımından tarihi bir buluşma olacaktır. Bu tarihi Zirve’nin hazırlıklarını titizlikle yürütüyoruz" diye konuştu.





