Kadın Kadına köşemin bu haftaki konuğu Türk Halk Müziği sanatçısı Yağmur Yalçın. Aslen Sinoplu olan Yalçın ilk sahne tozunu 11 yaşında yutmuş ve kendi deyimiyle bir daha sahnelerden hiç inmemiş. Ailesinden amcası, halası ve kız kardeşi de halk müziği sanatçısı olan Yalçın, müziğe olan tutkusunu anlatırken gözlerinin içi gülüyor. Çocukluğunda Sinop Belediye Konservatuvarı Halk Müziği Korosu'nda öğrendiği türküleri ayna karşısında saatlerce söyleyen Yalçın, o zamanlardan beri en büyük hayalinin sanatçı olmak olduğunu söylüyor. Sinop'ta düzenlenen Türk Halk Müziği ses yarışması birincisi, Giresun'da yapılan yarışmada Karadeniz birincisi, Marmaris'te yapılan yarışmada ise Türkiye birincisi olan Yalçın başarıları ile de adından sıkça söz ettiren bir isim. Aynı zamanda eğitimci de olan Yalçın Küçükçekmece'de bir kurumda özel eğitim öğretmenliği yapıyor. Konya Selçuk Üniversitesi Dekoratif El Sanatları bölümü mezunu olan Yalçın türkülere hizmet etmek için yola çıktığını söylüyor.

İlk sahneye çıkışınızda neler hissettiniz? 

"İlk sahneye çıkışım 11 yaşımda Sinop Belediye Konservatuvarı Halk Müziği Çocuk Korosu ile oldu. Benim için heyecan verici bir başlangıçtı. Çocuksunuz, o sahne o alkışlar bana çok mutluluk vermişti. Hala hatırladıkça mutlu olduğum zamanlardı."

Sonrasında yaşamınız nasıl ilerledi?

"İlköğretim ve ortaöğretim hayatım Sinop'ta geçti. Sonrasında ise Konya Selçuk Üniversitesi Dekoratif El Sanatları Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Konya'da üniversitenin kanalında ya da oradaki yerel kanallarda müzikal hayatıma devam ettim. Her yıl Ramazan ayında bir ay boyunca ilahi ve sanat müziği programları yaptım. Türk Halk Müziği Konservatuvarı ses eğitimi aldım. Üniversiteden akademisyen hocalarım ile çeşitli programlar hazırladık. Konya halkı tarafından da benimsendik. Sinop doğduğum Konya ise kendimi bulduğum şehirdir."

Konya'yı sizin için bu kadar özel kılan ne?

"Konya'da Mevlana'nın o manevi atmosferini her yerde hissedebiliyorsunuz. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan herkesi kucaklamanın ne kadar yüce bir değer olduğunu ben orada öğrendim."

Neden dekoratif el sanatları öğretmenliği okudunuz?

"Lisede de meslek branşım dekoratif el sanatları idi. Üniversite eğitimimi de bu yönde ilerletmek istedim. Sanatın her alanına ilgi duyan birisiyim. Tüketimin çok olduğu bir toplumda üretici olmayı, insanların gözden çıkardığı bu bizim işimize yaramaz deyip çöpe attıkları pek çok ürünü hayata kazandırmak, kullanılabilir hale getirmek üretici yönümü besliyor. Beni üretken ve mutlu bir insan haline getiriyor. 

İstanbul'a gelişiniz nasıl oldu peki?

"İstanbul'a gelmek de benim hayallerimden birisiydi. Hatta İstanbul ismini her yere kazırdım. Bu hayalimi de 2007 yılında İstanbul'a gelerek gerçekleştirdim."

EĞİTİMCİ OLMAK BİR TUTKU

Aynı zamanda özel eğitim öğretmenliği de yapıyorsunuz. Eğitimci olma süreciniz nasıl ilerledi?

"Eğitimci olmak da benim için bir tutkuydu. Bu amaçla ilk ve ortaokul öğrencilerimin müzik ve meslek derslerine girdim. Şimdilerde ise Küçükçekmece'de bulunan bir kurumda özel eğitim öğretmenliği yapıyorum. Bu çocukların öğretmeni olmak çok güzel bir duygu, insani yönümü besliyor. Tüm enerjimi öğrencilerime verdim. Amacım iyi bir insan yetiştirerek onların gelecekteki hayatlarına yön verebilmek oldu."

Müzikal anlamdaki çalışmalarınıza dönmek istiyorum. İlk albümünüz ne zaman yayınlandı?

"13 türküden oluşan TİEM Prodüksiyon'dan  'Arzum' isimli bir albüm ile müzik sektörüne girdim. İlk klibimizde TRT Müzik'de yayınlandı. Hiçbir zaman çok para kazanayım diye bir derdim olmadı. Aynı zamanda eğitimci de olduğum için yaptığım her işte önce öğrencilerime örnek olmak istiyorum. Kaliteye çok önem veririm. Amacım türkülere hizmet etmektir."

YAŞANMIŞLIKLAR EN BÜYÜK OKUL

Hem eğitmen hem de müzikal anlamda çalışmalarınızdan dolayı eleştiri aldığınız oluyor mu?

"Öğrencilerimden ve velilerinden eleştiri almadım hatta çok büyük bir ilgi ile televizyon programlarımı takip ediyorlar. Biz onlarla kocaman bir aileyiz. Zaman zaman farklı kesimlerden olumsuz eleştiriler gelse de ben kendi payımca onları dikkate alıyorum, fakat asla psikolojimi etkileyemiyorlar. Ben yaşanmışlıkların en büyük okul olduğuna inanırım. Farkında olmadan bir yere sürüklendiysem de bu yollardan da geçmem gerekiyormuş der ve yoluma devam ederim."

Önümüzdeki süreçte hedefleriniz neler?

"Albümlerimi devam ettirmeyi düşünüyorum. Ayrıca öğrencilerim arasında çok güzel şiir okuyanlar var. Onlarla şiir albümü çıkartmayı çok isterim. Yetenekleri doğrultusunda onların sanatsal dünyasına kapı aralamak isterim. Ayrıca öğrencilerim için doğa ile iç içe olabilecekleri bir okul da açmak istiyorum."

Örnek aldığınız isimler kimler?

"Dinlerken beni çok mutlu eden isimler Emel Taşçıoğlu, Gülşen Kutlu, Umut Akyürek ve Zara. 

DAMARLARIMIZDA HALK MÜZİĞİ VAR

Türk Halk Müziği'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

"Ülkemiz insanlarının damarlarında Türk Halk Müziği var. Bu türün insanın özündeki doğallıktan geliyor. İnsanların ne olursa olsun özünden kopmayacaklarını ve halk müziğinin de geleceğinin çok açık olduğunu görüyorum. Her halk müziği sanatçısının da peşinden gelen bir kitle olduğunu da unutmamalıyız."

Hayatınızın olmazsa olmazı desem?

"Ailem, öğrencilerim ve müzik."

Önümüzdeki süreçte yer alacağınız projeleriniz neler?

"Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri ile, 'Felek Ne Derdin Var' isimli türküme klip çekeceğiz. Bu klipte rol arkadaşı olarak bana Marin Angel eşlik edecek. Klip çekiminin içinde Akide Nur Çelik de yer alacak. Aynı zamanda Marmara Üniversitesi'nde akademisyen olan Melik Karakaş ile birlikte bu eserimizle bir yarışmaya da katılmayı planlıyoruz."

KADIN TOPLUMUN AYDINLIK YÜZÜDÜR

Ülkemizin kanayan yarası kadına yönelik şiddet ve taciz olayları ile ilgili bir sanatçı gözü ile topluma ne mesaj vermek istersiniz?

"Kadın bir toplumun aydınlık yüzüdür, mutlu ya da mutsuz yüzüdür. Kadın ve erkek birbirinin tamamlayıcısı olarak yaratılmışlardır. Kadının hor görüldüğü, toplum dışına itilmeye çalışıldığı bir durumda kadınlar şiddetin her türlüsü karşısında dimdik durmalılardır. Yasaların da caydırıcı olması bu süreçte çok önemli. Eşine şiddet uygulayan bir adam akşam gözaltına alınıp sabah bırakılıyorsa diğer erkekler de bundan örnek alabilir. Toplumsal öğrenme olumsuz bir yönde gelişebilir.

Taciz olaylarına gelince de bu tamamen zihniyet ile ilgili bir durum. Toplum erkek çocuğuna da kız çocuğuna da aynı eğitimi, aynı ahlaki değerleri empoze ederse bir şeylerin değişeceğine inanıyorum. Benim aslan oğlumun üç, beş tane kız arkadaşı var denilip de kız çocuğunu eve kapatırsanız ben o kişinin insanlığından da şüphe ederim. Aileler erkek çocuklarına istemedikleri sürece karşısındaki kız arkadaşının bedenine zarar vermemeleri gerektiğini çocukluk dönemlerinden itibaren aşılarsa toplumsal bu sorunu aşacağımızı düşünüyorum."

Kadınların çalışma hayatında daha aktif bir şekilde yer alabilmesi için neler yapılmalı?

"Kadınlar iş hayatının her alanında mutlaka yer almalı. Erkeklerin de bu durumda ben eşime yetemiyor muyum şeklindeki kompleksten kurtulup eşinin de bir birey olduğunun ve bu hayatın zorluklarına karşı birlikte göğüs gerebileceklerini idrak etmesi gerekiyor."