Yaşımı başımı unutup, nostalji sarmalında geçmişlerden geçmişlere kanat süzerken, tutmayınız beni.

Gençlik yıllarıma gider de eski bir şiirimi buraya aktarırsam çok görüp de utandırmayınız:

 Dünyan sevgi üstü sevgiyle dolsun.

Sevgiler içinden gel de beni sev.

Bütün mutluluklar seninle olsun;

Bahtınla birlikte gül de beni sev.

 

Sevgi çağlayanı ol çağıl çağıl,

Selâm dur sevgiye, önünde eğil;

Yalnız “Sevgililer Günü”nde değil,

Her günde, haftada yılda beni sev.

 

Sevgi iklimine ayak basalı,

Bir garip duygu ki, gönlüm tasalı,

Anlatma boşuna bırak masalı;

Yalnız sözde değil, dilde beni sev.

 

Bir Şeyda bülbülsüz kalmaz ki sevgi,

Mihrican değse de solmaz ki sevgi,

Bilirim sevgisiz olmaz ki sevgi;

Kuşkuyu içinden sil de beni sev.

 

Sevgistandan sevgi sevgi dereyim,

Yüreğimle yollarına sereyim,

Ondan özge varım yok ki vereyim,

Seni seviyorum bil de beni sev. 

Bugün “Sevgililer Günü”nü yaşıyoruz. İki sözcük milyonlarca kez, insanlığın ortak dili olurcasına yinelene yinelene, söylenecek:

Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Yalnız bu gün mü? Kuşkusuz ki, her gün, her an seviyorum.  Ama, “Sevgiler Günü”nde bir başka anlam taşıyor “Seni Seviyorum” sözcükleri. Sevgiyi yaşıyoruz, sevgiyi konuşuyoruz, çiçek çiçek sevgiyi okşuyor, sevgiyi kokluyoruz Dizelerin, melodilerin kanatlarında sevgi bahçelerini geziyor, sevgi denizlerine yelken açıyoruz.

Evet. 14 Şubat Sevgililer günü.. Kuşkusuz ki, öyküsünü biliyorsunuz. Bu günü ilişkin efsaneleri duydunuz, okudunuz.

Eski Roma'da, 14 Şubat önemli bir gündü. Çünkü bu günde Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi olan Juno'ya duyulan saygıdan ötürü tatil yapılırdı. Yaşantıları kesin kurallar ile sınırlandırılmış, Romalı gençler; ancak bu günde birbirlerinin partneri oluyorlardı. Hangi genç bayanın hangi genç erkek ile bir çift oluşturacağı yapılan çekilişle belirleniyordu.

Romalı kızlar, adlarını küçük kâğıt parçalarının üzerine yazıp bir kavanoza koyuyorlardı. Genç Romalı erkeler de,  kavanozdan kâğıt çekerek, üzerinde kimin adı yazıyorsa, o kızla eğlenceler boyunca beraber oluyorlardı. Bu birliktelikte,  birbirine âşık olan çiftler, ilişkilerini evliliğe kadar götürebiliyordu.

İmparator 2. Claudius, Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmakta zorlanmaları üzerine, tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı. Aziz Valentine Claudius'un yasağına rağmen gizlice çiftleri evlendirmeyi sürdürdü. Bunu öğrenen imparator, onu öldürttü. Valentine, Milattan sonra 270 yılının 14 Şubatında Hristiyan şehitliğine gömüldü. Bu olaydan 226 yıl sonra 496'da Papa Gelasius, bu günü,  “Aziz Valentine Günü” olarak belirleyerek onu onurlandırdı.

Amerika'da Esther Howland'ın 1800’lü yıllarda, ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana, günümüzde, toplumsal bir olay haline geldi.

O gün bugündür her yılın 14 Şubat'ı Sevgililer Günü olarak kutlanmakta.

Sevgililer günü üzerine sayısız efsane anlatılmakta. İşte bunlardan birisi:

Bir gün Rahip Valentino, bir çiftin kavga ettiklerini görmüş. Bahçesinden bir gül koparıp gençlerin yanına  gitmiş, onlara gülü uzatıp barışmalarını söylemiş. Gençler kavgayı kesmişler ve gülü ellerinde sıkı sıkı tutarken aşklarının sürekli olması için yakarmışlar. Kısa bir süre sonra da nikahlarını kıydırmak için Valentino’ya gitmişler.

Ahmet Muhip Dranas’ın güzel şiirinden üç dörtlükle sevgi yazılarına ara vereyim.

                 Yeşil pencerenden bir gül at bana

                  Işıklarla dolsun kalbimin içi.

                  Geldim iste mevsim gibi kapına,

                  Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

                  Acılan bir gülsün sen yaprak yaprak

                  Ben aşkımla bahar getirdim sana.

                  Tozlu yollardan geçtiğim uzak

                  İklimden şarkılar getirdim sana.

                  Şeffaf damlalarla titreyen ağır

                  Goncanın altında bükülmüş her sak;

                  Senin için dallardan süzülen ıtır,

                  Senin için yasemin, karanfil, zambak...

   …..