Milli damadımız Rıza Sarraf'ın FBI tarafından derdest edilmesinin üzerinden günler geçti ama Türkiye'deki tartışmalar 'tuhaf' bir şekilde sürüyor. 'Tuhaf' diyorum çünkü, 'kriminal siyaset' yapmayı tercih edenler, Sarraf'ın tutuklanmasıyla yer yerinden oynayacak zannediyor. Sarraf'tan önce takipçi sayısı 5 binlerle sınırlı olan ABD'li Savcı Preet Bharara'nın takipçi sayısı bugün itibariyle 250 bini zorluyordu. Savcıya bir ikramlar, bir ikramlar, neredeyse "fahri hemşehrilik" beratı verilecek.

Bir dönem İtalya'da "Temiz Eller Operasyonu"nu yürüten başarılı savcı Antonio Di Pietro da benzer bir ilgiyi görmüş, hatta kahvehane köşelerinde bile "Bizde yok ki bir Di Pietro sorsun hesabını" muhabbeti yapılır olmuştu.

* * *

Genç yaşında müthiş bir servete ulaşan Rıza Sarraf'ın hikayesinden birkaç casusluk romanı çıkar. Sarraf'ın babası Şah Rıza Pehlevi'nin devrilmesinden sonra Türkiye'ye gelerek kuyumculuk sektöründe faaliyet gösteren bir İranlı. Daha Rıza Sarraf 2 yaşındayken babası ilk şirketini kurmuş Türkiye'de... Amcası, erkek kardeşi de daha sonra ticari ünvanlara sahip olup, vergi mükellefi olmuşlar. Yani, Rıza Sarraf'ın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasının önünde normal prosedür gereği hiç bir engel yok. Ama neden kendisi vatandaşlık için 20'li yaşlarının geçmesini bekledi, onu bilmiyoruz.

İbrahim Tatlıses'le olan müzik muhabbeti, ardından Ebru Gündeş'le evliliği ile magazin gündemine de oturan Rıza Sarraf, siyasetin gündeminde birkaç yıldır yer tutuyor. Halen soruşturmayı yürüten savcıların ve polis müdürlerinin yargılandığı 17 Aralık dosyasının içeriğinde yer alan deliller, siyaset gündemini meşgul etmeyi uzun yıllar da sürdürecek gibi. Bizi olayın bu boyutu şimdilik ilgilendirmiyor. Çünkü süren bir mahkeme var ve dosya içeriğine girerek amansız bir savaşın tarafı zannedilmek istemem.

* * *

Gelelim FBI'ın kelepçe taktığı Rıza Sarraf'ın ABD'deki yargılamasından ne çıkıp, ne çıkmayacağına. Özellikle "kriminal siyaset" yapan muhalif parti temsilcilerinin burayı çok dikkatli okumalarını istiyorum. Çünkü havanda su dövüyorlar, akıntıya kürek çekiyorlar. Hatta ve hatta, Nasrettin Hoca misali göle maya çalıyorlar.

ABD'deki Rıza Sarraf dosyasından, bizim muhalefete ekmek çıkmaz, boşuna çırpınmasınlar...

Nedenini izah edelim hemen...

ABD'li savcı Preet Bharara'nın hazırladığı iddianameye göre, Rıza Sarraf, ABD yasalarını ihlal etmekten yargılanıyor. Kara para aklama, ABD'nin İran'a koyduğu ambargoyu delmek için hileli işlemlerle ticaret vb.

Yani, konu İran-ABD ve Rıza Sarraf arasında dönüyor. ABD makamları elbette Türkiye'den (burada kurulu şirketlerinin faaliyetleri yüzünden) bazı belgeler isteyecek resmi olarak. Ve elbette, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı, prosedür gereği istenen belgeleri ABD'li makamlara gönderecek. Ancak, ABD'nin İran'a koyduğu ambargoları biz zaten tanımadığımız için Türkiye'yi bağlayıcı bir konu yok. ABD'nin yargılaması, kendi koyduğu ambargoyla ilgili, BM'nin koyduğu ile değil...

* * *

Rıza Sarraf'ın Gana'dan getirdiği 1.5 ton altının 298 kilosunun Türkiye'de buharlaştığını yazan ilk gazeteci olarak söylüyorum: Türkiye'deki Sarraf dosyası ile ABD'de açılan Sarraf dosyası arasında hiç bir hukuki bağ kurulmayacak. ABD'deki dosyada, Gana'dan altınların "sahte belge" ile geldiği de yok, Gana'da bu yüzden ülkenin altın kralı dahil 3 resmi yetkilinin tutuklanıp, hapsedildiği de... Zaten bizim siyasetçiler, işin bu bölümlerini biz yazdıktan 3-5 ay sonra gündemlerine aldıkları için geriden geliyorlar...

Aynı zamanda İran vatandaşı olan Sarraf, zaten ABD'ye 'sığınmak' için gitti. Tutuklu olduğu dönemde, Ankara'nın özel izniyle gelen bir grup İranlı yetkili (ajan demek istemiyorum) Sarraf'la Şişli Etfal Hastanesi'nde saatlerce görüşmüş ve pazarlık yapmıştı zaten. Ahmedinejat'ın koltuğunu kaybetmesinin ardından başlayan süreçte İran, Babek Zencani aracılığıyla Sarraf'ta kalan parasını talep ediyordu. Bunu elbette, ambargosunu delmeye delil olarak görebilir ABD. Ama bu konuda Türkiye'de kimseyi yargılama konusu yapamaz. İddianamede CC1, CC2 diye sıralanan ancak kimliği açıklanmayan 6 sanık da, yine Sarraf'ın para dolaşımıyla ilgili şahıslar ve hepsinin de bir şekilde ABD finans kurumlarıyla yolu kesiştiği için davaya dahil edildiler.

* * *

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Tahran ziyaretinin ardından, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in Ankara ziyaretinde kapalı kapılar ardında konuşulanların, Sarraf'ın ABD'ye gidişini hızlandırdığı kesin. Zarif, aylarca ertelediği ziyaretinde sadece Suriye konusunu getirmedi çantasında. Aynı zamanda yargılaması biten Babek Zencani'nin dolaylı olarak Türkiye'de kalan mal varlığını da talep etti. Zarif'e "Rıza Sarraf sizin de vatandaşınız, buyrun kendisinden alın" denildikten sonra zaten milli damadımızın başka bir seçeneği kalmamıştı. Olayın akışını bildiği için "milli damat" zaten mallarını elden çıkarmak için aylardır uğraşıyor, ABD yolculuğuna hazırlanıyordu. SAWAMA ajanlarıyla mücadele etmek yerine ABD'de bir süre hapiste kalmak daha garanti bir yöntemdi çünkü.

ABD'li Savcı, işbirliği karşılığı ceza indirimi için Sarraf'tan ne tür taleplerde bulunacak zaman içinde göreceğiz. Türkiye, İran'la ilişkilerinde BM'nin koyduğu yasakları delmediyse eğer, bu dosyaya hedef olmaz. Washington'dakiler, "kriminal diplomasi" için ellerini güçlendirecek argümanlarla dosyayı süslemezlerse tabii.

Obama yönetimi, gider ayak "kriminal diplomasi"yle TSK'yı PYD ile omuz omuza IŞİD'e karşı kara harekâtına göndermek istese bile Sarraf dosyası buna yetmez...

Kısaca, Sarraf'ın ABD dosyası bizim muhalefete sakız olmaktan öte bir sonuç doğurmayacaktır.