Bu sıcak haziranda size şöyle yazsam:
“20 Temmuz 1947’de doğan Carlos Augusto Alves Santana, veya sahne adlarıyla Carlos Santana Meksikalı gitarist ve söz yazarıdır. Aldığı 10 Grammy ve 3 Latin Grammy Ödülü'nün yanı sıra, Rolling Stone Dergisi tarafından hazırlanan "Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi" anketinde 15. sırada yer almaktadır.”
Çoğunuz, Hoca entel dantel durumlarına mı takılmaya başladı, diyeceksiniz. Hani bir söz vardır: “Zarfa değil mazrufa bak.” Sözün özünden "İnsanları dış görünüşüne göre değerlendirme, karakteriyle değerlendir," anlamı çıkarabilirsiniz.
Old Laik Days içeriğinde okumuş ve yarım aklımın bir köşesine yazmıştım. Tabi uçup gitti. İki hafta kadar önce sevgili Nazender Süzer konuyu bir başkasından alıntı yapınca bu kez yarım aklıma değil kâğıda yazdım.
Öyküyü ben yazsam, bundan güzelini yazabilir miydim? Hayır. Aşağıya özetleyerek aktarım yapacağım, ama önce bir çift sözüm var. Sanmayınız ki insanlık dersini yüzyıllar ötesinde yalnızca, Ahmet Yesevi, Hacıbektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre veriyor. İnsan gibi insanın alacağı, vereceği ders çok.
Yazının başlığı şöyle: “ Konser İçin Geldi, İnsanlık Dersi Verdi Gitti”
1989 yılında, Santana İstanbul’a gelir. Rehberi ile kentin önemli yerlerini gezerken, çay bahçesinde otururlar. Santana’yı ilk defa
çay bahçesinin nünden geçmekte olan boyacı Roman çocuklar tanır ve bağırmaya başlar: “Heyy !.. Hello Santana! Welcome İstanbul! I love you Santana!..”
Garsonlar boyacı çocukları kovar, ama Santana müdahale eder. Çocukları yanına getirtir.
Rehber söylediklerine tercüman oluyor, başlıyorlar koca Santana’yla sohbete… Diyorlar ki, “Sen dünyanın en büyük gitar ustalarındansın. Senin çizmelerini boyayalım, kıyağımız olsun, beş kuruş istemeyiz.”
Santana çok mutlu oluyor, hem de çok şaşırıyor… Çocuklara gazoz, kola ısmarlıyor. Sonra da soruyor tabii : “Geldiğimden beri beni İstanbul’da kimse tanımadı. Peki bu çocuklar beni nasıl tanıdı?..” Çocuklar anlatıyorlar: “Biz boya yaparken bazı müşteriler gazete okur. Fırça sallarken arada gazetelere de bakıyoruz tabii. Resmini orada gördük. ‘Dünya Yıldızı Santana İstanbul’a Geliyor’ yazıyordu, oradan tanıdık seni.”
Santana çocuklara ikişer kişilik konser davetiyesi verir.
Ertesi akşam Açıkhava’da müthiş bir izdiham var. Roman çocuklar ellerinde davetiyelerle konsere geliyorlar. Ana kapıdan giremiyorlar, çünkü Santana misafirlerine VIP davetiye vermiş, çocuklar nereden bilsin, VIP kapısına gelince kıyamet kopuyor… “Kimden çaldınız lan bu davetiyeleri?” Çocuklar, “Biz kimseden çalmadık abey, biz Santana’nın misafirleriyiz, o verdi bunları bize…’’ deyince, ‘’Hadi ulan!’’ diyerek ve sille tokat tartaklayarak çocukların ellerinden davetiyeleri alıp kapıdan kovuyorlar.
Ama Santana’nın VIP misafirleri pes etmiyor… Sanatçıların arka giriş kapısını buluyorlar. Orada da aynı muamele tabii: “Hadi yürüyün lan!..” Çocuklar asla pes etmiyor. “Santanaaa ! Santanaaa !.. Help.. Help !..” diye hep bir ağızdan basıyorlar feryadı. Bir şekilde rehbere haber gidiyor, o da gidip durumu Santana’ya anlatıyor. Sonra da rehber gidiyor, çocukları alıp kulise, Santana’nın yanına getiriyor. Salya sümük, gözyaşları içinde başlarına geleni anlatıyorlar. Santana çok üzülüyor ve sinirleniyor: “Misafirlerim alın ve yerlerine oturtun.”
Boyacı Roman çocuklar rehberle beraber sahne kenarından seyircinin arasına iniyorlar. Büyük sorun oluyor… Çocukları yerlerine çoktaan birileri oturmuş bile. Vali yardımcısının kızı, damadı… Belediye’den falancanın bacanağı, filancanın eltisi, görümcesi.. “Biz protokolüz kardeşim, kalkmıyoruz !” diyorlar.
Dakikalar geçiyor ama sorun çözülemiyor. Sonunda merdiven basamaklarına birer minder koyulup Santana’nın VIP misafirlerini oraya oturtarak olayı bağlıyorlar.
Rehber tekrar Santana’nın yanına gidiyor ve olanları anlatıyor. Sanatçı diyor ki, “Git onlara söyle, benim misafirlerime kimse saygısızlık yapamaz… Eğer sahneye çıktığımda çocukları en ön sırada, koltuklarda görmezsem tek bir nota çalmam. Sahneye çıkarım, olayı anlatır, veda eder giderim. Tazminat falan da umurumda değil, bedeli ne olursa olsun öderim.”
Görevliler durumun vahametinin farkında. Çocukların koltuklarına çöken baldız, bacanak, elti, görümce ve de enişte… Tek tek koltuklardan kaldırılıyorlar. En ön orta protokol koltuklarına Santana’nın VIP misafirleri olan Roman çocuklar oturuyorlar…
Arkaya “tamam” diye haber gidiyor, ışıklar açılıyor, sahne aydınlanıyor ve Carlos Santana sahneye çıkıyor… Yer yerinden oynuyor. İlk iş olarak ön tarafa bakıyor, misafirleri yerinde mi diye… Çocukları görüyor, bakıyor ki herkes mutlu… Başparmağını yukarı doğru çevirip VIP misafirlerine bir OK çekiyor. Sonrasında o sihirli parmaklar gitarının tellerine gömülüyor. Açıkhava’da sanki gitarından binlerce beyaz güvercin çıkıyor. Uçuyor, uçuyor, Santana’nın misafirlerinin üstünde sortiler yapıyor..
Onun içindir ki Santana gibi sanatçılara virtüöz, muhteşem, büyük star demeden önce ‘’Adam’’ diyorlar.