Belki de 15 Temmuz ihanet gününe daha fazla dayanamadı asırlık bedeni. Son görüştüğü isimler, 100 yaşındaki tarih biliminin duayeni Halil İnalcık'ın zihninin bu kadar berrak olmasına şaşırdıklarını belirtiyorlardı. Dalya dediği gün verdiği röportajda "Sıkıntılı bir devir yaşıyoruz ama geçecektir" mesajını göndermişti Türkiye'ye.

Osmanlı döneminde doğmuş, Cumhuriyet tarihini sindire sindire yaşamış, ömrünü tarihin tozlu arşivlerinde "gerçeklerin" peşinde koşarak geçirmiş Halil İnalcık, bu milletin aştığı o kadar sıkıntıyı bilmese, güvenip de "geçecektir" der miydi?

Eserleri ayrı, kütüphanesi ayrı hazine olan tarihçilerin şeyhi Halil İnalcık hocayı, Fatih Camii Hazresi'ne defnederken "Şimdi meydan tarihçi sıfatı taşıyan şaklabanlara, kripto hainlere mi kalacak" diye geçirdim içimden. Derin bir sızı duymadım değil endişeyle karışık.

Halil İnalcık, tüm zamanını tarih araştırmalarına ayırmış, çok değerli eserler bırakarak bizi gerçek tarihimizle yüzleştirmiş bir bilim insanıydı. Bugün Batı dünyasında Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihini doğru okuyan ve bize haksızlık yapmayan tüm tarihçilerde Halil İnalcık'ın emeği var. "1915'te asıl soykırım Türkler'e yapılmıştır" diyen, Balkanlar'da yaşayan Türk ve Müslüman toplumun da etnik temizlik siyaseti karşısında nüfusunun üçte ikisini kaybettiğini, ancak bunların yeteri kadar gündeme getirilmediğini ifade kitaplarında, konferanslarında anlatan ABD'li tarihçi Profesör Justin McCarthy'nin yolu da Ankara Üniversitesi'nden geçmiştir.

* * *

Türkiye'de zihinlerin bölündüğü ve uzlaşamadığı konuların başında Kurtuluş Savaşı ve Lozan Antlaşması gelir. Kurtuluş Savaşı'nın hiç yaşanmadığını, İngilizler'in bir gizli anlaşma ile topraklarımızdan işgalcileri çektiğini savunan bir grup sözde tarihçi vardır. Onlara göre, Lozan Antlaşması'nın gizli maddeleri vardır ve 2023 sonunda bu anlaşma yürürlükten kalkacaktır.

Bu "zehirli" fikri topluma aşılamak için ömür harcayan ve İngilizler'in "psikolojik harp" tekniği uygulayarak algıları yönetenlerin ise hiç birisi tarihçi değil.

Bir tanesi, Hacıvat-Karagöz'ün Beberuhi'si gibi televizyonlarda, konferanslarda boy gösterir ve "ispirto-tütün" yangınında hasar görmüş gibi bir sesle "Lozan hezimettir, Atatürk haindir" diye başlar anlatmaya. Nesebini bile tartışma konusu yapıp dil uzattığı için yargılanmış, "akıl sağlığı yerinde değildir" raporu alarak cezadan kurtulmuştur. "O raporu almasaydım Kemalistler zindanlarda çürüteceklerdi beni" diyerek, sahtekârlığını itiraf etmekten de geri durmaz. "Merdi kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler" sözü gibi yani.

Bir başka İngilizlerin "kont espiyonaj" için ürettiği sahte belgelerle Kurtuluş Savaşı'nı ve kadrosunu karalayan "gönüllü ajan" da aynı kaynaklardan beslenir. Uydurulmuş tarihi, bilgi gibi satıp, televizyonlarda, gazete sütunlarında, bazı STK'ların ya da belediyelerin düzenlediği konferanslarda ceplerini doldururken, tek maharetleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e küfretmek ve Lozan Antlaşması'nın nasıl bir ihanet belgesi olduğuna dair hikayeler anlatmaktır.

Beberuhi tipli sözde tarihçi aslında avukattır. Diğeri de edebiyatçıdır ama Fethullah Gülen cemaati sayesinde "tarihçi" sıfatını kazanmış, onların gazetesi ve televizyonu sayeinde yükselmiştir. İkisi de tarihçi değildir. Halil İnalcık hocanın yazdığı eserlerin sayfaları kadar bile tarihi vesika karıştırmamışlardır. Osmanlı Arşivleri'nde bir gün bile geçirmemişlerdir. Ama, halkın Osmanlı'ya olan sevgisi ve hilafet makamına duyduğu hürmeti "ranta" çevirmeyi başarmışlardır.

* * *

15 Temmuz'da yaşadığımız ihanet girişiminin başarıya ulaşması halinde, iç savaşın kaçınılmaz olduğu konusunda neredeyse yerli-yabancı herkes hemfikir. İç savaşın, Türkiye'nin Lozan Antlaşması'yla uluslararası garanti altına alınan sınırlarını da değiştireceği kesin. Gizli maddeleri olmayan Lozan Antlaşması'nın, 2023 yılında son bulacağı fikrini aşılayanların tamamı, Türkiye'nin bölünmesi için İngiliz merkezli küresel "karanlık organizasyonların" piyonlarıdır. İşte bu yüzden, 15 Temmuz öncesinde defalarca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım'ın "Lozan'da yarım kalan hesap önümüze konuldu" mihvalindeki sözlerini ısrarla yazdık. İhanet girişiminin ardından da "Eğer hem Cumhurbaşkanı, hem de Başbakan Lozan'a dair bu sözleri söylemese, darbe girişimi olacak mıydı?" diye sorduk.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Lozan Antlaşması'nın yıldönümünde sarf ettiği sözleri de hatırlatarak, "Bundan sonra avukat ve edebiyatçı bozması sahte tarihçiler sahneden çekilsin, toplum gerçek tarihini öğrensin" diyor, herkesi samimiyete davet ediyorum. Samimiymiş gibi yapmadan...

Küresel güçlerin piyonlarının adı bugün Fethullah olur, yarın başka bir şey. Ama hedefleri değişmez. İşte o yüzden emperyalizmin FETÖ'nün dışındaki yerli işbirlikçilerini de tarihe gömme zamanıdır...