Adliye koridorlarında, mübaşirinden savcısına, hakimine kadar onu kim görse şaşırıyor. Baro'ya kayıtlı tek Japon avukat olan Keıko Torigoe, aşık olduğu İstanbul'da tahsil için gittiği bir emlakçıda kendisine bıçak çekilmesi üzerine Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş.

Kadın Kadına köşemde bu hafta İstanbul Barosu'nun tek Japon avukatı olan Keıko Torigoe var. Yıllar önce Japonya'ya elveda diyerek önce Almanya'ya giden, sonrasında televizyonda gördüğü İstanbul'a aşık olarak Türkiye'ye yerleşme kararı alan Keıko, bir süre havaalanında çalıştıktan sonra hayatında önemli bir dönüm noktası olan emlakçıya gitmiş. Çek tahsil etmek için gittiği emlakçıda kendisine bıçak çekilmesi ile hayatının şokunu yaşayan Keıko, o gün hakkını arayabilmek için hukukçu olmaya karar vermiş. Kısa süre içinde hazırlanarak girdiği üniversite sınavında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazanan Keıko, şimdilerde Japon bir avukat olarak adliye koridorlarında boy gösteriyor. Kendisini gören mübaşirden hakime kadar herkesin şaşırdığı Keıko'nun azmi ile gören herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Keıko'nun Japonya'dan Türkiye'ye uzanan maceralarla dolu hikayesi sizlerle.

- Japonya'nın küçük bir kasabasından Almanya'ya oradan da Türkiye'de hukukçu olmaya uzanan bir hikayenin başrolündesin. Her şey nasıl başladı?

"Okayama'nın kuzey tarafında küçük bir kasabada ailem ile yaşıyordum ancak aklımda her zaman uzak diyarlara gitmek vardı. Aileme bu isteğimi söylediğimde karşı çıktılar. Ben ısrar edince de bana 1 aylık bir şans verdiler. Eğer bir ay içinde kendime kalacak bir ev ve iş bulabilirsem tek başıma yaşayabilecektim. Ben de sadece Almanya'ya gidiş biletimi aldım ve uçakta iken elveda Japonya dedim. Japonya'da herkes aynıydı, farklı olmak iyi bir şey değildi. Annem bana her zaman seni de arkadaşların gibi yetiştirdim, sen neden böyle farklı oldun diye sorardı. Ben de o yüzden farklılıkların da hoş karşılandığı bir coğrafya umuduyla yola çıktım."

- Sonra neler oldu peki?

"Almanca çok az biliyordum, iş ilanlarında çaldığım kapılar sürekli yüzüme kapanıyordu. Ailemin bana verdiği sürede cebimdeki parada azalmaya başlamıştı. Sürenin bitmesine 2 gün kala, hem iş hem de ev buldum. 8 kişilik odalarda bir hostelde kalmaya başladım. Bir yandan da Almancamı ilerletmeye çalışıyordum.  O günün akşamında da  ailemi arayıp, 'İş ve ev buldum, Japonya'ya geri dönmeyeceğim' diyerek telefon açtım. Her zaman ruhumun nefes alabileceği yerlerde yaşamak istedim ve öyle de yaptım."

İSTANBUL'A AŞIK OLDUM

- İstanbul macerana gelmek istiyorum. Türkiye hikayen nasıl başladı?

"Bir gün televizyon izlerken Galata Kulesi'nin üzerinden çekilmiş İstanbul'u gördüm. Daha önce kışın tatil için gelmiştim ama bu kez İstanbul'a aşık oldum ve Türkiye'de yaşama kararı aldım. Yiyebileceğim yiyecekler de vardı. Bir ay içinde taşındım ve dil kursuna yazıldım. Sadece adımı söyleyebilecek kadar Türkçe biliyordum ve buna rağmen 5 ayda Türkçe'yi söktüm. Japon Havayolları'nda işe başladım. Bir gün arkadaşımın bir işi için çek tahsil etmem gerekti ve ben de o emlakçıya tek başıma gittim. İşte hayatımın dönüm noktası da o gün oldu."

- Emlakçıda neler yaşandı?

"Emlakçı bana bıçak çekerek üzerime yürüdü, beni ittirdi ve elimden senetleri aldı. Ben de zar zor adamın elinden kaçarak bir karakoldan yardım istedim. O zamanlar delil olmadan kişiyi 24 saatten fazla tutamayacaklarını bilmiyordum, ertesi gün adamı dışarda görünce çok şaşırmıştım. O yaşadığım zor süreçte Japonca bilen bir avukat olsaydı bana yardım edebilirdi diye düşündüm ve o an hukuk okumaya karar verdim. Sınava 6 haftada hazırlandım, günde sadece 2 saat uyuyordum. Hayalim Marmara Üniversitesi Hukuk bölümü idi. Galatasaray Üniversitesi'ni Fransızca bilmediğim için, İstanbul Üniversitesi'ni de Sultanahmet Meydan'da olduğu için ve orada bu yabancı görünümüm ile sürekli hanutçular ile uğraşacağım için tercih etmedim. Bir yandan da her gün Marmara Üniversitesi'ni motivasyon amaçlı görmeye gidiyordum. İşte ben burayı kazanacağım diyordum. Ve sonuçlar açıklandığında kazanmıştım. Okula gittiğimde sevinçten ağladım ve hemen kitapları alarak eve döndüm."

HUKUK OKUMAK BİR JAPON İÇİN ÇOK ZORDU

 Hukuk bölümü yeterince zorken bir yabancı olarak bu bölümü bitirmeyi nasıl başardınız?

"Çok zor oldu. Kitapların dili çok ağırdı. O dönemlerde motivasyonumu bozan herkes ile iletişimimi keserek uzak kaldım. Bir sayfayı Osmanlıca-Türkçe sözlükten ve terimler sözlüğünden analiz ederek 4 saatte bitirebiliyordum ve tahmin ettiğiniz gibi ilk sınav sonuçlarım berbattı. En yüksek 8 almıştım, hocanın onu da nezaketen verdiğini düşünüyorum. Çok bunaldığım bir gün dünyanın en uzak noktası Güney Afrika'da bulunan Capetown'a gittim ve orada bir süre kafamı dinledim. Türkiye'yi, okulumu ve arkadaşlarımı özlediğimi fark ettiğim anda geri döndüm ve hayata dört kolla sarıldım. Okulu 5 senede bitirdim ve 4 senede bitiremediğim için çok üzüldüm, Bu üzüntüm geçsin diye kendimi araba alarak motive ettim. Okul bittikten sonra bir süre havaalanında çalıştım ve kendi şirketimi kurmaya karar verdim. İşte avukatlık maceram da böyle başladı."

- Şu an neler yapıyorsunuz peki?

"Osmanbey'de kendi avukatlık ofisimde davalara bakıyorum. Genelde uluslararası şirket davaları, ticaret uyuşmazlığı davaları ve dolandırıcılık davalarına bakıyorum."

JAPON AVUKAT GÖRÜNCE ADLİYEDEKİLER ŞAŞIRIYOR

- Adliyede Japon bir avukat görünce şaşıranlar çok oluyor mu?

"Elbette. Mübaşirlerden hakimlere kadar herkes şaşırıyor. Hakim her seferinde yanımdaki arkadaşıma tercüman lazım mı diye soruyor. Arkadaşım da, 'Avukat o, cübbe giyiyor' diye cevap veriyor. Hatta geçenlerde, bir Türk tarafından dolandırılan Japon bir kadının davasında kazanan taraf olmuştuk."

- Bir gün Japonya'ya dönmek ve mesleğinize orada devam etmek ister misiniz? Japonya'ya bir özleminiz var mı?

"Hayır, özlemim yok. İstanbul dışına bile gitmek istemiyorum. Burayı çok seviyorum."

- Hangi Türk yemeklerini seviyorsunuz?

"Hünkar beğendi, karnıyarık, patlıcanlı tüm yemekleri çok seviyorum. Ege mutfağındaki zeytinyağlılara da bayılırım."

KADINLARIN UZAKLAŞMAK İÇİN AYAKLARI VAR

- Son olarak, ülkemizin kanayan yarası kadına yönelik şiddete dair neler söylemek istersiniz?

"Şiddet gören kadınlar, asla sessiz kalmamalı ve geri planda durmamalılar. Yaşadıkları haksızlıklar için mücadele etmeliler. Ben kadına yönelik şiddetin temelinde kıskançlık olduğunu düşünüyorum. İş hayatında kendisini gösteremeyen erkekler, evde daha çok şiddet uygulayarak eksikliklerini bu şekilde gidermeye çalışıyorlar. Şiddet, evrensel olduğu için dünyanın her yerinde kadınlar tek başlarına ayakta durmayı öğrenmeli ve şiddete karşı koyabilmeliler. Kadınlar, ağaç değil ayakları var. Şiddet gördüğü yerden uzaklaşsınlar."