Bütün karanlık organizasyonlar varlıklarını ancak "para" sayesinde sürdürebilir. Bu sadece FETÖ için değil, PKK için de geçerlidir, diğer terör örgütleri için de... Hedefi para olan mafyavari örgütlenmeler bile, ilk çıkışı "yürekle" değil, para gücüyle yapar. Eğer etrafınızda yer alan 5-10 kişiyi besleyecek gücünüz yoksa sokak kabadayısı bile olamazsınız. "Terso" adamdan hiç bir şey olmaz yani...

PKK, silah almak, dağda dolaştırdığı grupların lojistik ihtiyaçlarını karşılamak dahil, varlığını sürdürmek için önce para kazanacak yollara yöneldi. Örgüt üzerindeki gizli eller, sürekli bütçe ayırmak yerine, uyuşturucu ticareti dahil yasadışı ne kadar iş varsa, örgütün önünü bu sektörlerde açıp para kazanmalarını sağladı. Örgütle iletişimini sıkıntıya giren istihbarat örgütlerinin ilk işinin, hizadan çıkan örgütün para kaynaklarına minik darbeler indirmek olduğunu görüyoruz. Mesela; PKK'nın Türkiye ile masaya oturduğu günlerde, eylemsizlik kararı alındığı dönemde örgütün Avrupa'daki 3 önemli isminin öldürülmesini bile bu şekilde okuyabiliriz.

* * *

FETÖ de bir gizli yapılanma olduğuna göre, örgütün "cami cemaatinden" küresel bir karanlık organizasyona dönüşmesi nasıl oldu? "Himmet" bir yere kadar izah edilebilir. Ancak örgütün imkanlarına, etki alanlarına bakınca bunları sadece "himmet"le, "sadaka"yla veya "zekat"la izah etmek imkansız. Milyar doları aşkın bir ekonomik güç var önümüzde.

İngiliz politikacılara "yanlı" rapor yazdırmak için ödeme yapacak kadar, ABD'deki senatörleri "para"yla etkileyebilecek kadar büyük bir ekonomik güçten söz ediyoruz.

Ekonomik güce kavuşan her karanlık organizasyon, Türkiye gibi ülkelerde insan kaynağı bulmakta güçlük çekmiyor. Bu bizim insan kalitemizden değil, kapıların "liyakat"in dışında kriterlerle açılıyor olması geleneğinden kaynaklanıyor.

Ne kadar yetenekli, eğitimli, çalışkan olursan ol, ağzınla kuş tutsan da, eğer arkanda organize bir güç yoksa "sıradan eleman" olarak kalmaya mahkûmsun çünkü.

Bu, özel sektörde de böyle, kamuda da... Masonik yöntemler devreye giriyor, siyaset veya siyasetin içinde de yapılanmış "gizli odaklar"ın eli değiyor, bir hastane hademesi kariyer basamaklarını asansörden bile hızlı tırmanıp, en tepelere çıkabiliyor...

* * *

"Karanlık organizasyon"un etki gücü arttıkça, insan kaynağı da hızla çoğalıyor tabii. Kolay yoldan paraya ulaşmak isteyen de o organizasyonda yer almak için çırpınıyor, kariyer basamaklarını tırmanmak isteyenler de. Atlamayalım sakın, bu sadece FETÖ için geçerli değil. Yarın METO olur, KETO olur, ya da başka isimler, başka organizasyonlar ortaya çıkar. Paraya ve kariyer basamaklarına hükmetme gücünü ele geçirdiği anda, adı "paralel devlettir" ve tehlikedir...

15 Temmuz'dan bu yana birden ortalığa saçılmaya başlanan FETÖ'yle ilgili istihbarat raporlarına, soruşturma dosyalarına baktığımızda insanın dudaklarını uçuklatacak "malı götürme" olayları yaşandığını görüyoruz. Günde 22 saat çalıştırılmış gibi gösterilip, servet sahibi yapılan kamu görevlileri mi istersiniz, haketmedikleri ihaleleri yüksek rakamlarla "Hizmet hareketi"ne vererek, örgütün para kaynağının debisini artıranlar mı? Bakanlıkların, belediyelerin, kamu kurumlarının açtıkları ihaleler, bir anlamda "paraya ulaşmanın" kolay yolu haline gelmiş. İhaleleri ya örgütün adamları almış, ya da onlara yüklü miktarda "himmet"te bulunarak gerekli referansı alabilenler...

Peki, nasıl oluyor da milyonlarca lira kamu kaynağından oluk oluk belli yerlere akarken, devletin denetim dişlilerine takılmıyor?

* * *

Geçmiş dönemde şahit olduğumuz ve "nasıl buna göz yumulabiliyor" diye feryat ettiğimiz birçok olaya tekrar bakınca bugün, işte o "karanlık mekanizmaların" devrede olduğunu, işin içine "himmet" veya "rant" sevdasının girdiğini görüyoruz. Peki niçin? Elinde tuttuğu gücü kaybetmemek için... Buna ister "makam" deyin, ister "mevki" deyin. İster tayinle gelinsin, ister seçimle... "Onların desteğine ihtiyacım var, yoksa seçim kazanamam" diye düşünmeye başlayan siyasetçi de, "Onlar istemezse çarklarımı çeviremem" diyen müteahhit de, siyasetçinin isteğiyle, müteahhide yapılacak kıyağa imza atan kamu görevlisi de işte bu kirli çarkların hizmetine girmiş oluyor ister istemez.

Devletler, bu tür karanlık organizasyonların paraya ulaşmasını engelleyecek yöntemler geliştirir önce. Mali disiplini olan, kayıt dışı paranın yaşama şansı olmadığı ülkelerde FETÖ gibi yapılar görmek mümkün değildir. Devletin kendi FETÖ'sü olur, ama onun da "paralel devlet" olma şansı yoktur, iç-dış operasyonlar için kullanılır...

Karanlık organizasyonların kamu kaynaklarından beslenmesini engellemek, "yetim hakkı" veya "beytül mal" dediğimiz devletin kuruşunun hesabını sormak için bizde de Sayıştay denilen bir kurum vardır.

Eğer bugünkü yapısıyla yetersiz veya işlevsiz kaldıysa, aktif hale getirmeliyiz. Ama kamuyla ilgili her kuruşu Sayıştay denetimine sokup, onun raporlarının da TBMM denetimine sunulması mekanizmasını mutlaka çalıştırmalıyız.

Bir de sınırdan giren kaynağı meçhul serseri gibi dolaşan büyük paralar var.

Unutmayalım; serseri para serserileri besler. Her serseri de, birer terörist adayıdır...