Dün Sivas Kongresinin kararlarıyla Erzurum'un mukayesesini yapmıştım. Bugün bir başka kararlar manzumesinden söz edeceğiz. 

Sivas Kongresinin seçtiği Temsil Heyeti Mustafa Kemal'in başkanlığında, kongrenin aldığı kararları gerçekleştirmeğe çalıştı. Milli direnme hareketinin başı oldu. Ancak, İstanbul yönetiminin ruhsal ve duygusal ağırlığı devam ettiğinden Sivas Kongresi Mustafa Kemal Paşa'nın istediği "kuruculuk" niteliğini gösteremedi. Bu nedenle, vatanın kurtuluşu için bir an önce Meclis'i Mebusan'ın toplanmasının padişaha bildirilmesine karar verildi. Bu da önemli bir adımdı. Kurtuluş savaşı  ve millî egemenliğe geçişin ikinci aşaması tamamlanmıştı. Üçüncüsü ise, millî egemenliğin ilke ve değerlerine sahip bir büyük Meclisin kurulması ve Kurtuluş Savaşı'nın millî güçlere dayalı olarak kazanılması süreci başlamıştı.

İstanbul Hükûmeti, Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye ile temas temini ve anlaşma zemini aradı. Temsilcileri aracılığıyla 20-22 Ekim 1919 tarihleri arasında Amasya'da O'nunla görüştü. İnkılâp Tarihi'mizde "Amasya Mülâkatı" olarak bilinen bu görüşmede bir Millet Meclisi toplanmasına ikna olmuştu.

 Mustafa Kemal ile Bahriye Nazırı Salih Paşa arasındaki görüşme üç gün sürdü. özetle şu maddeler üzerinde anlaşmaya varıldı: 

Türklerin oturduğu illerin düşmana terk edilmemesi, Türk ve Müslüman olmayan unsurlara, egemenlik dengesini bozacak ödünler verilmemesi; Sivas Kongresi kararlarının Mebuslar Meclisince kabul olunması; Meclisi Mebusanın İstanbul'da toplanmasının doğru olmadığı. 

Salih Paşa alınan kararları İstanbul Hükümeti'ne kabul ettireceğine söz verdiyse de başaramadı

Mustafa Kemal, Meclisin Anadolu'da toplanmasını istemesine rağmen, Meclis 12 Ocak 1920'de İstanbul'da toplandı. Fakat İngilizlerin ve gerekse onlara âlet durumunda olan hükûmet adamlarının baskısı nedeniyle olumlu çalışamadı Yalnız Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin esaslarını "Misak-ı Millî" halinde kabul ve ilân etti 

Sivas Kongresi sonuçları ülke çapında büyük coşkuyla karşılanmış, millî hareketin her yerde egemen olduğu düşüncesi giderek güç kazanmıştı. Atatürk, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi. Kurtuluş Savaşının ve yeni kurulacak millî Devletin merkezi yönetim yeri de belli olmuştu.

Sivas Kongresi kararına uygun olarak son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı 12 Ocak 1920'de toplandı. Ancak, Meclis içindeki vatanseverler, bütün çabalarına rağmen padişahın egemenliğine dayalı sistemin ortam ve alışkanlıklarını yok edememişlerdi. Bu durum, Meclis-i Mebusan'a bağlanan  ümitleri de yıkıyordu. Ama, yine de anayasal nitelikte önemli bir karar alınabildi. 28 Ocak 1920 tarihli bu karar, "ulusal and" anlamına gelen "Misak-ı Millî" idi.    

Misak-ı Millî (ulusal and), daha Erzurum Kongresi sırasında biçimlenmeye başlanmış, Sivas Kongresi'nde olgunlaşmış ve sonuçta esasları doğrudan doğruya Atatürk tarafından yazılmıştı. Temel ilke olarak, "vatanın ve milletin bõlünmezliği" vurgulanıyordu.

Millî And, özetle şöyleydi:

Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyeleri barışa kavuşmak için şu vazgeçilmez şartları ileri sürerler :

Dünya Savaşının bitiminde imzalanan Mütareke Analaşmasının çizdiği sınırlar içinde, din, ırk ve asılca birlik oluşturan vatandaşların oturduğu yerler hiçbir biçimde yurttan kopartılamaz.

Osmanlı Saltanatının ve Halifeliğin merkezi Istanbul'un güvenlik içinde bulunması şartı ile Boğazlar açılabilir. Daha önce bizden ayrılan Batı Trakya'da, Mütareke sınırları dışında tutulmak istenen Kars, Ardahan ve Batum'da halk oyuna başvurulması gerektir.

Osmanlı Devletindeki Arapların çoğunlukta olduğu yerlerde de halk oyuna gidilmelidir.

Bağımsızlığımızı sınırlayacak siyasî, ekonomik hiç bir andlaşma kabul edilemez.

Aşağıdaki  şartlar kabul edilmezse barış yapmak imkânsızdır.

Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür bölünemez. Bu madde Erzurum ve Sivas Kongresi'nin de ilk maddesidir.

Ülkeyi bölmek isteyenlere karşı bir tepkidir.

Kurtarılacak vatanın sınırları belli olmuştur.  İşgal altındaki Arap topraklarının geleceği bölge halkının vereceği oylara göre belirlenecektir. 

Kars, Ardahan ve Batum'un geleceğinin belirlenmesi için halk oylaması yapılacaktır. 

Batı Trakya'nın geleceğinin belirlenmesi için halk oylaması yapılacaktır. 

İstanbul ve Marmara Denizi her türlü tehlikeden uzak tutulursa; Boğazların dünya ticaret ve ulaşımına açılması mümkündür.

Azınlık hakları komşu ülkelerde Müslüman azın-lığa verilen haklar kadar olacaktır. 

Siyasi, iktisadi ve hukuki gelişmemizi engelleyen sınırlamalar (kapitülasyonlar) kabul edilemez.
 
Yarın dizi yazımızın son bölümünde yönümüzü Ankara'ya ve Millet Meclisi'ne çevireceğiz.