Tahtacı Türkmenlerini oluşturan birçok oymak var. Ancak çoğunluğunu  "Ağaçeri Türkmenleri" oluşturur. Bu topluluk, Oğuzların Üç-ok kolunun Günhanoğulları boyundan Çepni Türkmenleridir. Kökenleri Horasan'a dayanır. Bazı belgelere göre, Horasan, Bağdat, Musul, Mardin, Maraş üzerinden Adana çevresine gelmişler.

Yine bir anlatıya göre,  ''Hz. Muhammed'in torunlarından İmam Rıza Horasan-Meşhed yakınlarında Türkmen obalarında saklanmış. Bir Türkmen kızı ile evlenmiş. Bu Türkmen kızından üçü kız, ikisi erkek beş çocuğu olmuş ki, bunlardan biri Ekber Şah'mış. Ekber Şah'ın eşi Nevbahar'dan Buruk Çavuş ve Durhasan Dede doğmuşlar. Tahtacılar Buruk Çavuş sülalesindenmiş,  buradan batıya dağılmışlar.''

Bir başka anlatıya göre, Anadolu'yu yurt tutmak için birkaç yüzyıl içinde Güneydoğu Anadolu'da yığılan Tahtacı Türkmenleri önceleri Adıyaman, K.Maraş, Elbistan Malatya çevresinde göçebe topluluk oluşturmuşlar. Bu bölgeleri yurt tutmuşlar. 1240 yılında Baba İshak çevresinde toplanıp Selçuklularla savaşmışlar. 1257 yılına kadar bu çevrede etkin olmuşlar. 1257 Yılında Keykavus'un veziri Ali Bahadır Ağaçeri reisi Cuti Bey'i esir alınca etkinlikleri kırılmış.

Kazdağı Tahtacı Türkmenlerinin geçmişiyle ilgili türlü söylenceler var. Toroslarda yaşıyorlarken, Fatih Sultan Mehmet'e gemi kerestesi biçmek üzere İda Dağına (Kazdağı) davet edilen Ağaçerilerinin torunları olduğuna ilişkin söylence en kuvvetlisi. Tahtakuşlar Köyü'nde Özel Etnografya Müzesi bulunan Alibey Kudar'in Sarıkız Efsanesi Rehberi'nde bu görüş üzerinde durulmakta.

Bir başka söylenceye göre, Kazdağı'nın Tahtacı Türkmenleri; Karesi Beyliği zamanında "Ece Halil" kumandasında Dobruca'dan Gelibolu-Çardak yoluyla gelip Kazdağı Türkmenleri arasına yerleşen Saltuklu Türkmenleriymiş.

Alevi inancına bağlı olan Edremit Kazdağı Tahtacı Türkmenleri; duaları (gülbankları ve tercümanları), adakları, hayırları, dünyevi gereksinimleri dile getiriyorlar. Murat için kurban vaat ediyorlar. Mezarlıkta kurban kesiyorlar, dilek için ağaç dallarına, türbe kapılarına çaput bağlıyorlar. Yeni doğan çocuk için kurban kesmek, ölülerin canı için aş pişirmek benzeri gelenekleri Türklerin şamanlık döneminin izlerini taşımakta. Diğer yandan eski Türkler gibi dişi hayvan kurban etmemeleri, ölenlerin ardından kırk gün süren yasları ve cenaze törenleri yine Şamanlık dönemlerinden kalma olsa gerekir.

Kazdağı tahtacı Türkmenlerinde keçeden yapılmış çadıra "topev" birkaç top eve ise "alaçık" denilmekte., Tepe saçına "tamrıt", ağabeye "ede", yengeye "gelinbi", halâ'ya "bibi", anneanneye "eci", babaanneye "ebe", yakın arkadaşlara "agi", erkekler yakın arkadaşlarına "akış", kızlar yakın arkadaşlarına "nöker-nöküş", çocukları mart güneşinden korumak için pul, mavi boncuk, veya kırmızı, yeşil, sarı, mavi iplerle  yapılan salkıma "yazgara", köşeye "döngüş", iki omuz arasına "çeğin", cam bardağa "pıtır", Çamın öz suyunun bulundağu iç bölüme "gamalak" adı verilmekte.

Edremit Kazdağı Türkmenleri ile ilgili onlarca efsane anlatılır. Bu efsaneler içinde en ünlüsü Sarıkız efsanesi. Bu söylencenin pek çok varyantı var. Öykülere, filmlere konu olmuş. Bu varyantların her birinde Edremit yöresinin bir yerleşim alanının nasıl ad aldığını da öğreniriz. İşte bunlardan birisinin özeti şöyle:

Bir zamanlar Edremit'e dünya güzeli bir kız yaşarmış. Onu gören herkes evlenmek istermiş. Ancak o ilâhî aşkla yanan bir evliya derecesinde olduğu için bunları kabul etmezmiş.  Sonunda namusu konusunda iftira ederek babasına duyururlar.

Babası da kızını cezalandırıp kaz gütmek için çıktıkları dağda bırakıp gelir.  Fakat kız dağda ölmez. Köylüler ve babası kızın yaşadığını öğrenirler. Babası dağa çıkınca kızının kerametlerine tanık olur. Kız, kar ve fırtına içindeki dağı bir ışıkla bahar haline çevirir, babasının abdest alabilmesi için denizden su alır.

Babası kızını tekrar köye götürmek ister, ama Sarıkız "Ben Edremit'e kazları yağlı, kızları sevdalı olsun diye beddua ettim" der ve dağdan inmez. Sarıkız'ın ve babasının Kaz Dağı'ndaki mezarları her yıl düzenlenen etkinlik kapsamında edilmekte. Bu efsanenin güzel bir varyantı daha var. Ona yerim kalmadı. Bir başka yazının içine ekleyiveririm.