Ceyhun Atuf  Kansu gibi bir ışık özlemiyle gökyüzüne bakıp:

"Tam bana göre bu hava

Bekliyorum kar yağacak

Bulutlar indi inecek.

Bekliyorum yollar kapanacak

Kurt sürüleri derin ormanlardan

Bekliyorum peşime düşecek.

Bir ışık görüyorum ileride,

Oraya doğru yürüyorum,

Bir ışık aşk ışığı dost ışığı

Benim için yakıp bırakmışlar,

İtince usuldan kapıyı

Isınacağım ocak, orada.

Kar bulutlarında bir düş

Bölüyorum bu düşün yüreğini

Sıcacık bir kan akıyor

Yaşıyor diyorum yaşıyor hâlâ,

Söndürmeyi unutmuştur.

Kurt seslerini duyuyorum

Ormanı yalnız geçeceğim

Bulutların karanlığından kar

Akça-kavaklara kar düşüyor

Duruyor, yeniden bakıyorum

Yanılmıyorum, ışık orada.

diyebilirsiniz.

En güzel kar şiirlerinin birisi bin bir anıyı çağrıştıran Ahmet Muhip Dranas'ındır.

"Kardır yağan üstümüze geceden

Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,

Ormanın uğultusuyla birlikte

Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte

Kar yağıyor üstümüze, inceden.

 

Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,

Unutulmuş güzel şarkılar için

Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan,

Rüzgâr gibi ta eski Anadolu dan

Sesin nerde kaldı? Kar içindesin!

 

Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!

Uyandırmayın beni, uyanamam.

Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,

Allah aşkına, gök, deniz aşkına

Yağsın kar üstümüze buram buram...

 

Buğulandıkça yüzü her aynanın

Beyaz dokusunda bu saf rüyanın

Göğe uzanır- tek, tenha- bir kamış

Sırf unutmak için, unutmak ey kış!

Büyük yalnızlığını dünyanın.

 

Cahit Sıtkı Tarancı. kar'la kendini eş tutmuş:

"Yağan beyaz bir sükut, bir mahşerdir sanki kar!" bir hicret sevdası gibi ruhunu sarmış ve kaynaşırmış:

" Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine." diyor. "Karın içinde yanan karı anlamak" ancak Sezai Karakoç'u anlamakla mümkündür.

Bedirhan Gökçe'de  beyazın çağrıştırdıkları içinde kar vardır:

" Kar da bembeyaz yağar, anamızın sütü de / Gelinlik de beyazdır, giydiğimiz kefen de, / Birinde ağlarız biz diğerinde güleriz, / Beyazdan ak beyazı, buyurun sıyırın işte..."

Benim bir şiirimde ise türkülerdir kar beyaz olan:

"Dostun tezgahında, sitemler dokur, / Vuslata yetirir, dualar okur / Anam sütü gibi tertemiz olur; / Ak-pak kar beyazdır türkülerimiz..."

Her şeyin bir realitesi var. Bertolt Brecht şiirinde karın yağmaya başladığını haber verdikten sonra burada kimler kalacak diye soruyor ve "Eskisi gibi gene / taşlarla yoksullar" yanıtını veriyor.

Evet anılar:  Pencerelerimizde beyazın en ak renkleri. Çocuklar, çığlık çığlığa, cıvıl cıvıl.. Bıyıkları beyaza kesmiş aksakallı dedelerin paltolarının eteklerinden evlerin sofalarına dökülen yumuşacık kar taneleri. Anaların karla süpürdükleri halılar. Kat kat yorganla ısınmanın tadı. Siz, ağustos ayında, kar kuyularından getirilip satılan karın ve onun pekmezle yapılan helvasının tadından haberiniz var mı?

Kar taneleri, şairlerimize esin kaynağı olmuş.  Nazlı birer gelin gibi süzülürler yere. Göğün ve Güneş'in elçileri gibidirler. Her birinin ayrı bir geometrik şekli olduğu söylenir.  Neşesini duyumsarız. Melankolik bir manzara oluverir.