İstanbul'un en can alıcı manzarasına sahip en güzel evi benim için şüphesiz ki Tevfik Fikret'in müze olan evidir. Şair Fikret eşiyle birlikte sürekli Robert Koleji'nin yanında bulunan bu yere gelip sık sık resim yapmak ve oturmak için gelir, kurmak istedikleri yuvanın çizimlerini ve planlarını yaparmış. Hisarüstü'nde ağaçlar içerisinde bulunan eve, Tevfik Fikret Farsça "kuş yuvası" anlamına gelen "aşiyan" adını vermiş.

Yorucu ve bir o kadar da güzel bir yokuştan çıkarak ulaşılan ev, Boğaziçi'nin şüphesiz en güzel görüldüğü nokta. Denizin mavisinin, evin üstünde durduğu ağaçların yeşilinin bütünleşmesini ve Boğaz'dan geçen gemilerin görüntüsüyle insan mest oluyor.

Tevfik Fikret'in ölümünün ardından yokluk çeken eşi Nazime Hanım, bir süre evin eşyalarını satarak yaşamış daha sonra ise evin odalarını Robert Koleji öğrencilerine kiralayarak geçimini sürdürmüş. Amerikalılar'ın Aşiyan'ı satın almak istediklerinin duyulunca dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel devreye girmiş ve Aşiyan Köşkü, 1940 yılında İstanbul Belediyesi tarafından satın alınarak Türkiye'nin ilk edebiya müzesi yapılmış.

BAHÇEYİ DE İŞLEMİŞ

Tevfik Fikret, çizimini yaptığı evin bahçesini de doğallığını bozmadan kendisi işlemiş sanat eseri gibi. Bahçedeki taşlarla süs havuzları ve yürüme yolları yaptırmış. Evin arkasında Tevfik Fikret'in Robert Koleji'ne kolayca ulaşmak için yaptırdığı beyaz köprü de korunuyor hâlâ.

Tevfik Fikret'in ilk önce Eyüp'e gömülen cenazesi, vasiyeti yerine getirilerek 1961 yılında evinin bahçesine taşınmış ve müze "Aşiyan Müzesi" adını almış. Evin hemen sağ tarafında bahçenin en merkezi yerinde "Ben hala buradayım, yuvamı bırakmadım!" dercesine duruyor bu mezar. Zaten evin her noktası Tevfik Fikret'in ruhundan parçalar bulunduruyor. Eve girer girmez hemen sol tarafınızda pencerenin önünde bal mumu heykeliyle oturmakta olan Tevfik Fikret, ev sahipliğine devam ederek ziyaretçilerine o zamanları yaşatmaya yardımcı oluyor.

TEVFİK FİKRET VE SİS

Son Osmanlı Halifesi Abdülmecid Efendi'nin, şairin Sis şiirinden etkilenerek yaptırdığı tablosu da, şairin heykelinin hemen yanı başında duruyor. Tablonun karşısına geçip Süleymaniye Camii'nin minarelerini görmeye çalışırken, tabloya ne kadar uzun süre bakarsanız o kadar etkileniyorsunuz. Yakından bakıldığında Boğaz'ın sisinde bir sandal görünüyor, 2-3 metre uzaktan bakıldığında ise arka plandaki Süleymaniye'nin kubbesi, minareleri, Galata Köprüsü'nün kenarı tek kelime ile harika. 
Giriş katındaki odaların geri kalanları ise Abdülhak Hamid Tarhan'a ayrılmış. Abdülhak Hamit Tarhan bölümü, evin kuzeyinde yer alan odaları içeriyor. Tarhan'ın ölümünün ardından eşi tarafından İstanbul Belediyesi'ne bağışlanmış eşyaları evin bu bölümünde sergileniyor. 

EVİNDE 9 YIL YAŞAYABİLDİ

Aşiyan Müzesi'nin tahta merdivenlerinin gıcırtılarıyla çıktığımız üst kat Tevfik Fikret'e ayrılmış. Banyosu, çalışma odası ve gözlerini hayata yumduğu yatak odası. Çalışma masasına ve arkasında kalan Robert Kolejine geçmek için kullandığı köprünün kapısı ister istemez Tevfik Fikret'i o masada çalışırken hayal etmenizi sağlıyor.  

Koridor kapısından hemen yatak odasına geçtiğimde ister istemez yöneldiğim ilk şey eşsiz Boğaz manzarasına açılan büyük beyaz pencere oluyor. Bu manzaranın sahibi eve gelip bu odadan, bu pencereden Boğaz'ı seyreden herkes 'burada ben de şair olurum' diye kısaca geçirmiştir aklından ve küçümsemiştir Tevfik Fikret'i kısacık bir süre de olsa.
Şairin 19 Ağustos 1915'te henüz 45 yaşında şeker komasına girerek hayata gözlerini yumduğu yatağının hemen sol tarafında, Fikret öldükten sonra yüzünden alınan mask bulunuyor. Türkiye'deki ilk ölüm maskı örneği olan bu çalışma, ilk kadın ressamımız Mihri Müşfik tarafından Fikret'in ölümünden hemen sonra yüzünden alınmış.
Tevfik Fikret'in uzun yıllar hayalini kurup sadece 9 yıl yaşayabildiği ve adını koyduğu köşk, bugün semte de adını veriyor. Aşiyan, şairin ruhunu da yaşatıyor adeta.

Haber: Dibanur KÜFREVİ (İAHA)