Belediye Başkanlığı kıdemi Melih Gökçek'le yarışan tek kişi var Türkiye'de. Büyükçemece Belediye Başkanı Hasan Akgün. Başkan Yardımcılığı'nı da ekleyince 30 yıla yakın süredir Büyükçekmece'yi yönetiyor. İstanbul'un "sayfiye" yeri Büyükçekmece, belde belediyelerinin de kapatılmasının ardından koca bir şehir oldu. Mimarsinan, Tepecik, Gürpınar'ın bir bölümü, Kumburgaz da Büyükçekmece'ye bağlandı.

Önceden Deve Bağırtan Yokuşu'nun başından, Mimarsinan Köprüsü'ne kadar bir alandaydı Büyükçekmece. Heyelanlı bölgeyi ve Göl Koruma havzasını çıkardığınızda "planlanacak" pek fazla bir alan kalmıyordu.

Yüzölçümü büyüyünce, belediyenin işi de hükmettiği rant da hayli büyüdü.

Hasan Akgün, geçtiğimiz günlerde basınla yılın son toplantısını gerçekleştirmiş. 2016'yı değerlendirip, 2017 hedeflerini anlatmış başkan burada. Geçmiş yıllardan benim aklımda bir televizyon kulesi kaldı. Bir de Ahmet San'ın ajansından gelen davetle temel atma törenine katıldığım Midwood projesi...

Televizyon kulesi, Hasan Akgün'ün siyasi iktidarla bir türlü "frekans tutturamaması" yüzünden bugün atıl vaziyette duruyor. Suçlusu elbette Hasan Akgün değil, "Benim partimden olmayanın yolunu açmam" diyen sakat bir zihniyet. ANAP'lı Hasan Akgün, AK Parti öncesinde de bu sancıyı çekti, şimdi de çekiyor. Çamlıca'ya yapılan ve İstanbul'un Eyfel'i olarak adlandırılan kule faaliyete geçtiğinde, Büyükçekmece'de TÜYAP'ın hemen yanı başında yer alan kuleye ihtiyaç kalacak mı, burası da değerlendirilecek mi yine "siyasi iklime" bağlı.

Midwood projesi gerçekten önemli bir proje. Planlandığı ve kamuoyuna anlatıldığı gibi faaliyete geçerse tabii... Yoksa 55 milyon dolar öyle çürüyüp gidecek. Kule'deki "dönen" restoran da bekleneni veremedi ve Hasan Akgün'ün zaman zaman "prestij" konuklarını ağırladığı bir mekandan öteye gidemedi devasa kule.

* * *

Hasan Akgün, basınla toplantısında (her siyasetçinin yaptığı gibi) icraatlarını anlatıp, hedeflerini çizmiş. TÜYAP'taki buluşmada tam 38 gazeteci varmış. Bunların hemen hemen hepsi de gazete sahibiymiş. Şaşırmayın boşuna. Bazılarının 2 hatta 3 gazetesi olduğu için, 40'tan fazla gazete temsil edilmiş o toplantıda.

Gazeteci sayısını duyunca, toplantıda yaşanan diyalogları merak edince öğrendim bunları. Çünkü, 30 yıla yaklaşan Belediye Başkanlığı'yla ilgili Hasan Akgün'e gazetecilerin "terletici" ama "aydınlatıcı" sorular sormasını bekliyor insan. Ama daha sonra bu gazetelerin büyük çoğunluğunun haftalık, 15 günlük veya aylık yayınlanan, sadece belediyeden aldığı ilanlarla yaşayan "bülten"ler olduğunu öğrenince hayal kırıklığına uğradım.

Hasan Akgün, 3 saat boyunca konuşmuş, bölgedeki gazeteciler (!) de dinlemiş, not almış ve toplantının sonunda yeni yıl hediye paketlerini alarak ayrılmışlar salondan.

Küçük bir araştırma yapınca, Avcılar'dan Silivri'ye kadar olan bölgede en fazla gazetenin yayınlandığı ilçenin Büyükçekmece olduğunu öğrendim. Çöp toplama, kaldırım düzenleme, çiçek sulama gibi rutin belediyecilik faaliyetlerini yürütürken en büyük icraatları "imar planlaması" olan ve emlak rantının iştah kabarttığı bölgeler buralar.

Her ay, bir önemli gün var ve belediyeler bu önemli günler dolayısıyla "kutlama" ilanı veriyor bu gazetelere.

Örnek mi? Bu ay "yeni yılınız kutlu olsun", önümüzdeki ay "çalışan gazeteciler günü", Şubat'ta sevgililer günü, Mart'ta kadınlar günü, Nisan'da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Mayıs'ta Gençlik Bayramı diye devam edip gidiyor...

Gazetenin sahibi aynı zamanda tek çalışanı, grafikeri, muhabiri, sayfa sekreteri, kısaca her şeyi... Günümüz teknolojisinde o kadar kolaylaştı ki iş, belediye basın bürosu bülteni hazırlıyor, sen kopyala yapıştırla sayfaya taşıyorsun, birkaç da resim koyuyorsun. Al sana bir gazete...

Bu gazetelere verilen ilanlar belediye bütçesine ne kadar yük getiriyor bilmiyorum. Daha doğrusu belediye bütçesinden mi karşılanıyor verilen ilanlar, yoksa "örtülü" bir bütçe mi kullanılıyor emin değilim.

Ama bir şekilde, 40'tan fazla "gazete" denilen basılı kağıt, belediye başkanlarının "aman bize maraza çıkarmasın" kaygısı sayesinde yaşayıp gidiyor. İlanların dışında belediyeler bu gazetelere bir de "abonelik" ücreti ödüyor. Maliye ve SGK bu gazeteleri, Sayıştay da belediye hesaplarını denetlese hukuken birşey çıkar mı bilmem, ama "etik" açıdan çok sorunlu bir "saadet çarkı" kurulmuş, gazetecilik mesleğinin tüm itibarı ayaklar altında alınmış resmen.

Çiçekçi de gazeteci olmuş, fotoğrafçı da, kuaför de...

Belediye Başkanları, bir yandan bu gazetelere ilan verme derdine düşerken, diğer yandan borçlarını ödemeyediği için icradan arzilerini satıyor, temlik için finans kurumlarının kapılarını aşındırıyor, Meclis'ten borçlanma yetkisi almak için buram buram terliyor.

Bizim gibi, her gün yayınlanan, onlarca sigortalı ve basın kartlı çalışanı olan, vergisini düzgün bir şekilde ödeyen, bayilerden okuyucusuna ulaşan ve bir haberi bile kılı kırk yararak sunan gazeteler de "gazete", onlar da "gazete"... İmar planı uzmanı belediye başkanlarının gözünde, onlar da "gazeteci", biz de "gazeteci"yiz. İşin bir acı tarafı da bu...

Madem şehir gazeteciliği yapıyoruz, madem İstanbul'un en yaygın şehir gazetesiyiz, bu çarka çomak sokmak da artık bizim görevimiz. Demek ki, 2017'de "Bu değirmenin suyu nereden geliyor" diye sormak boynumuzun borcu. Biz kolları sıvadık, gözümüz de kulağımızda sizde. Haydi hayırlısı...