Sömürgecilik döneminde el attığı ülkelerde, dolayısıyla Müslüman coğrafyada İngiliz izleri hiç yok olmadı. Bir önceki yazımızı bitirirken, "Sadece dini tahrif etmediler, kendilerine göre bir tarih anlayışı inşa ettiler" demiştik.

Kısaca açalım... Lawrence aracılığıyla Arap milliyetçiliği ve Vahhabilik aracılığıyla Osmanlı yani Türk düşmanlığı pompalanırken, Ortadoğu toplumlarının tarihi de yeniden yazıldı. Osmanlı'nın zulüm, hatta İslam dışı olduğuna, kurdukları devletle özgürleşip İslam'i düzenle, Allah'ın emirleriyle, şeriat çerçevesinde yaşamaya başladıklarına inandırdılar yeni sömürgelerini.

Zaten, 1700'lü yıllardan itibaren yetiştirdikleri "İngiliz kökenli şeyler" sayesinde din adına çarpık fetvalar vererek de toplumu yönlendirme şansına sahipti sömürgeci kafa. İslam'ın mutlak emirlerinin cümlesini oluşturan Kur'an'dan Müslümanları uzaklaştırmak için de bu şeyhleri kullandılar asırlarca.

Ortadoğu'da, İngiliz-Fransız ittifakıyla yazılmış Osmanlı düşmanlığı tarihi hakim. Balkan coğrafyasında da Rusların, Ortodoks ruhban sınıfıyla birlikte yazdığı "Barbar Türkler" tarihi... Sırbistan'dan Kapıkule'ye kadar eski Osmanlı bakiyesi topraklarda Türklere nefret bu yüzden hiç dinmez.

* * *

Tüm bunlara neden girdik ve bugünlerle alakası ne?

Ortadoğu yeniden şekilleniyor. Osmanlı bakiyesi topraklarda yaşanan "paylaşımın" ardından kurulan "emanetçi devletler" yeniden şekillendiriliyor. Türkiye üzerine de yarım kalmış hesaplar yeniden güncelleniyor. Mondoros'un ardından imzalanan ancak uygulama aşamasında yarım kalan Sevr'in de güncellenerek yeniden kurgulandığını görüyoruz. Her ne kadar içerisinde İsrail'in güvenliğini, vaadedilmiş topraklar üzerindeki duygusal emellerini besliyor olsa da yeni plan, temel amacı belli: Yeraltı kaynaklarını ve nakil hatlarında mutlak hakimiyet kurmak... Libya'dan itibaren bakın kan akan ülkelere. Ya petrol, gaz veya içilebilir su var ya da bunların nakil yolu üzerinde bulunuyor. Müslüman Müslümanı "din adına" kesiyor, petrol ve gaz ise emperyalist ülkelere akıyor. Aynı dinden hatta aynı mezhepten insanların birbirini din adına öldürmesi nasıl mümkün oluyor peki? İşte, burada yine devreye İngilizlerin zamanında kurguladığı "genetiği değiştirilmiş İslam" giriyor. Önce seni dinden dönme ilan ediyor, ardından katline fetva veriyor...

Peki bu genetik bozukluk asırlardır nasıl oluyor da düzeltilemiyor?

Tıpkı Hıristiyan dünyasında Ortaçağ'da oluşturulan ruhban sınıfı, İslâm dünyasında da oluştu ve onlar da papazlar gibi devlet yöneticilerinin emrine girdi de bu yüzden. İslâm ülkelerinin yöneticileri koltuğunu ancak "emir-ül mü'minin" kabul edildikleri sürece rahat koruyabiliyor. Bu tip yöneticilerin altından dini dayanağı çektiğin anda yıkılması daha kolay oluyor.

Tıpkı, köşeye sıkıştıkça elinde Kur'an'la meydan meydan dolaşan, onlarca kamera önünde namaz kılıp bunu da yayınlatan Saddam Hüseyin gibi... Tıpkı, her gittiği ülkeye çadırını da götürüp Libya milliyetçiliğini görsel olarak yaşatan ancak halkı tarafından dini yönü sorgulanan Kaddafi gibi...

* * *

Genetiği değiştirilmiş din ve emperyalizmin kurmaca tarih anlayışından biz de etkilendik. Etkilenilmese, din adamlarına İngiliz mandası olmanın İslam dini için hayırlı olacağına nasıl fetva verdirebilirsin ki! Halife İngilizlerin esiri olsa da, hiç bir "samimi" din adamı "Pakistan'daki gibi, Hindistan'daki gibi olmamız caizdir" demez, diyemez... Hatta ve hatta daha da ileri gidip, "Yunan ordusu Halife'nin ordusudur, asıl koparılacak baş Anadolu'daki isyancılardır" diyebilir mi din adına?

İşte bu ve buna benzer bir yığın tarihi hadise bir biriyle çatışıyor bugün. İngilizlerin ve onların himayesine girmiş olanların düşmanlaştırdığı Anadolu'daki direnişle hesaplaşma hâlâ devam ediyor farkındaysanız. "Kurtuluş savaşı yaşanmadı" diyenler, sözün devamında önce o dönemin direnişçilerini dinden çıkma ilan ediyor, ardından katline fetva veriyor...

Kısaca; aynı "genetiği değiştirilmiş din" anlayışının kolları sarmaşık gibi bizim içimizde de büyümüş, etkisini de gün geçtikçe artırıyor.

Adına ister IŞİD, ister DEAŞ deyin, isterseniz de El Kaide, El Nusra... Hepsi, İngilizler'in asırlar önce ektiği "genetiği değiştirilmiş din" tohumlarının ürünü terör örgütü olarak insanlıkla savaşıyor. Bundan en büyük zararı gören de maalesef İslâm dini. Biz istediğimiz kadar "Müslüman terörist olmaz" diye haykıralım, anlamsız. İktidar muhalefet ayırd etmeksizin tüm siyasi mekanizmaları "tağut" ilan eden bu kafanın panzehirini bir an önce bulmamız şart. Yoksa bu gidişle camide bile "Allahüekber" diye bağırsa birisi, cemaat kaçacak yer arar hale gelecek.