Dünkü yazımda  anlattığım Kumtepe koyundaki muharebelerde Türk savunmasında önce 10. Bölük yer alırken River Clyde harekâtının başlamasıyla ihtiyattaki 11. Bölükten bir kısım asker de bölgeye sevk edildi. Kısacası 25 Nisan’da bir buçuk bölükten oluşan Türk kuvveti kendi gücünden kaç kat üstün kuvvetlere Ertuğrul Koyu’nu çok iyi savunmakla kalmayıp diğer çıkarma hareketlerine de etki ederek başarısız olmalarını sağladı.. Ertuğrul Koyu’ndaki bu müthiş başarıda kahraman takım ve bu takıma komuta eden müthiş askeri unutmamak gerekir.

Yahya Çavuş ve takımının inanılmaz direniş öyküsünü “Seddülbahir Kahramanları” nı derleyen Cemalettin Yıldız şöyle anlatıyor:

“Ezineli Yahya çavuş 25 Nisan sabahın köründe bir saate yakın süren (4.650 top mermisi ve 40 makineli tüfeğin ateşi) yeri göğü birbirine katan düşman donanma ateşlerine yüreği titremeden dayanmış, sonra çıkarma araçlarının kıyıya yanaşmalarını sabırla beklemiş. Tam çıkarma başlarken de 200 metreden yapacağını yapmıştır. Kendisi kıta çavuşu olduğu halde Ertuğrul Koyu’nu savunan 10. Bölük 1. Takıma komuta ediyordu. Erlerine hâkimdi, kendisi ateş etmeden hiç kimsenin ateş etmemesini çok sıkı tembih etmiş ve çok iyi uygulamıştır.

İngiliz erlerine göre Türkler büyük olasılıkla kendilerinden çoktular ve kuvvetliydiler. Bir takım askeri bir tümen kuvvetinde sanmalarını büyük bir yanılgı olarak görmemeli.

Akşama doğru siperleri düşman tarafından dümdüz olunca, Yahya Çavuş sağ kalan erlerini gizli yollardan yedek mevzilere çekti ve ateşe devam etti. Düşman gerideki Ertuğrul tabyasını kuşatmıştı. Yahya Çavuş askerlerine süngü taktırıp tabyaya hücum etti. Tabyadaki erlerin üçte ikisi şehit olmuştu. Geriye kalanlar da yaralıydı. Bu sekiz on askeriyle geri çekilmeye karar verdi. Sıkıntılı anlarında olduğu gibi, bıyıklarını alt çenesinin dişleriyle ısırdı. Koydaki ölü yığınlarına üzüntüyle baktı. Şehit olan silah arkadaşlarını saygıyla anımsadı. Yeniden bıyıklarını ısırdı ve tüfeğini avuçlarıyla sıktı. Ertuğrul Tabyasını nemli gözleriyle uzun uzun süzdü… Sonra birkaça inmiş askerlerine dönüp utangaç bir tavırla ve boğuk, titrek sesle ‘Beni takip et!’ dedi. Harapkale’deki bölüklerine katılmak üzere oradan ayrıldı.

Harapkale’deki sargı yerinde Tabur Komutanı Binbaşı Mahmut Sabri ile karşılaştı. Tabur komutanı Yahya Çavuş’u tebrik edip yarasını sardıktan sonra Kirte’deki alay karargâhında dinlenmesi direktifini verdi. Komutanına verdiği yanıt ‘Komutanım, alnımızdaki Balkan Harbi lekesini silmeden rahat etmek bize haramdır, göreve hazırım olur.’

Ezineli Yahya Çavuş, yaklaşık iki ay sonra bir süngü hücumunda şehit düştü. Onun kahraman neferlerinin çoğu ise 25 Nisan günü şehadet mertebesine ulaştı.

Ertuğrul Koyu’nda çıkarma birliklerini getiren filikalar kıyıya iyice yaklaşınca askerlerimiz şiddetli bir tüfek ateşine başlıyordu. İrlanda taburunda çok sayıda ölü ve yaralı vardı. Ölüm korkusuyla kendini suya atıp boğulanlar da çok fazlaydı. Kıyıya ayak basanlar daha kötü durumdaydı. Yoğun ateş altında ne yapacaklarını şaşırıyorlar, saklanacak bir yer arıyorlardı. İrlanda taburundan sağ kalanlar kum tepeciklerinin arkasına saklandıkları görüldü.  Savaş yeteneği olmayan bu tabur yardım gelene kadar yerlerinde hareketsiz kaldı.

İngiliz generali Oglander ise 25 Nisan Ertuğrul koyu harekâtı hakkında izlenimlerini şöyle dile getiriyor:

“ Türk savunma düzeni, son dakikaya kadar sanki terk edilmiş gibiydi. Fakat River Clyde’ın oturtulmasıyla beraber ve filikalar sahile birkaç yarda kaldığı sırada birdenbire bir cehennemdir boşandı. Bir ateş kasırgası sahile sokulan filikaların üzerinden liman durgun sularını, binlerce kamçıyla kamçılanıyormuş gibi geçti. İlk birkaç saniye içinde kıran girmiş gibi zayiata uğratıldı. Filikalardan bazıları içinde bulunanların hepsi ölüme yenik düşerek umutsuz bir halde suların seyrine kapılmış gidiyordu.”

25 Nisan 1915 çıkarma harekâtı ve başlayan kara savaşlarında balonlar da önemli görevler yaptı. Savaş uçaklarının ve balonların yer aldığı hava kuvvetlerinden de yararlanıldı.  Balon gemilerinin atış tespiti için çok büyük önem taşıdığı görüldü. Balon gemileri ile mevzilerimiz, bataryalarımız tespit edilebiliyordu. Denizaltı yönlendirmeleri, gizli mayınların tespiti için çalışıyor ve hatta sivil yerleşim alanlarını bile rahatça ateş altında bırakabiliyorlardı.  Ağır kayıplara neden oluyordu.

Yarınki yazımda mevzi savaşlarını ve Mustafa Kemal’in karalılığını yazacağım.