İstanbul'da toplanan 13. İslam Zirvesi'nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mezhep ve ırk farklılığını bir kenara bırakarak Müslüman ülkelerin ortak tehlikelere karşı birlikte hareket etmesi temennisinde bulundu. Zirvenin başladığı gün bir gazeteye yazı yazan Erdoğan "13'üncü İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi'nin, uzun süredir çekişmelerden bitap düşmüş ümmetin barış ve adalet umutlarını güçlendirmesini temenni ediyorum" demişti ve konuşması da bu mihvalde oldu. Erdoğan konuşmasında "Dostları çoğaltmak düşmanları da azaltmak durumundayız.

Geçmişte El-Kaide yüzünden Afganistan'ın nasıl tahrip edildiğini, nasıl yüz binlerce Müslümanın katledildiğini, milyonlarcasının da mağdur edildiğini çok iyi hatırlıyoruz. Şimdi Irak'ta ve Suriye'de belirli bölgeleri kontrolü altına alan Libya'da etkinlik kurma çabası içinde olan DAİŞ aynı kirli gayeye hizmet ediyor" dedi.

Önemli tespitleri vardı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın. Saydığı örgütlerin tüm eylemlerini Müslüman ülkelerde gerçekleştirdiğini, diğer ülkelerdekilerin de sembolik olduğu tespitine dikkat çekti Cumhurbaşkanı Erdoğan.

* * *

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hitap ettiği topluluğun içinde bulunan Arap Birliği üyeleri, bu tespit ve uyarıları daha önce de duymuştu. Kimden?

Libya'nın linç edilen lideri Muammer Kaddafi'den...

Kaddafi, bir Arap Birliği toplantısında, Irak'ın işgalinden ve Saddam Hüseyin'in idam edilmesinden söz ederek şunları söylüyordu:

"Irak'ın işgali, yıkımı ve milyonlarca Iraklının öldürülme sebebi nedir? Amerikalı arkadaşlarımız bize bu soruyu cevaplasınlar. Neden Irak? Sebep ne? Bin Ladin Iraklı mıydı? Hayır değildi! Şu New York'u vuranlar Iraklı mıydılar? Hayır değildiler. Pentagon'u vuranlar Iraklı mıydılar? Hayır değillerdi. Irak'ta kimyasal kitle imha silahı var mıydı? Yoktu. Eğer, Irak'ta kimyasal silah olsaydı bile, Pakistan, Hindistan, Amerika, Fransa, İngiltere, Rusya gibi devletlerin nükleer bombaları var. Bu devletler işgal edilmiş olmalı mı? Hadi o zaman tüm bu kitle imha silahı olan devletleri yıkalım.

Gelen yabancı güç beraberinde o ülkeyi işgal eder ve o ülkenin liderini asar. Ve biz de köşemizde oturup gülmekteyiz. Neden onlar Saddam Hüseyin'in asılmasını soruşturmadılar? Nasıl bir Arap ülkesini ve Arap Birliği'nin bir üyesi böylece asılabilir?

Saddam Hüseyin'in politikası üzerine veya onunla aramızdaki anlaşmazlıklar hakkında konuşmuyorum. Hepimizin onunla politik anlaşmazlıkları olmuştu, tıpkı burada aramızda anlaşmazlıklar olduğu gibi. Bu toplantının ötesindeki hiç bir şeyi paylaşmıyoruz. Neden Saddam Hüseyin'in öldürülmesi hakkında bir soruşturma olmayacak? Bütün bir Arap liderliği henüz infaz edilmişken, biz burada sıralarda oturuyoruz. Neden? Belki sizden biri, bir sonraki asılan olacak? Amerika, Saddam ile aynı safta Humeyni'ye karşı savaştı. Saddam onların arkadaşıydı! Dick Cheney, Saddam'ın bir arkadaşıydı. Rumsfeld Savunma Bakanı iken Irak yıkıldı. Rumsfeld, Saddam'ın arkadaşıydı. En sonunda Saddam'ı sattı ve astı...

Siz Amerika'nın dostlarısınız. Hadi 'siz' değil, 'biz' diyelim. Ama, bir gün Amerika bizi de asabilir. Kardeş Amr Musa'nın heyecanlı olduğu bir fikri var. Raporunda söz ettiği... O, Arapların barışçıl amaçlar için nükleer silaha sahip olma hakları olduğunu söylüyor. Ve o vakit bir Arap nükleer programı var olmalı. Arapların bu hakkı var. Hatta Arapların diğerleri için bile nükleer programa sahip olma hakları var. Lakin Allah nasip ederse. Biz birbirimizin düşmanıyız, bunu söylediğimden üzüntülüyüm. Birbirimizden nefret ediyoruz, birbirimizi kandırıyoruz. Bir diğerimizin derdine gizlice seviniyoruz ve birbirimize tuzak kuruyoruz. Bizim zeki kurumlarımız, düşmanlarımızın yerine bir diğerimize karşı kuyu kazıyor. Biz birbirimizin düşmanıyız. Ve bir Arap'ın düşmanı, diğer Arap'ın dostu. Bir Arap ülkesi olan Suriye'de buluştuk. Ama Suriye'nin, İran, Rusya ve Türkiye ile sahip olduğu ilişkileri, onun diğer Arap komşu ülkeleri ile olan ilişkilerinden binlerce kere daha iyi. Şu Libya'nın İtalya ile sahip olduğu ilişkisi, komşuları Tunus ve Mısır ile olan ilişkisinden binlerce kez daha iyi. Arapların durumu işte bu."

* * *

Kaddafi'nin tarihe geçen bu konuşması sırasında Arap Birliği liderlerinin bazıları dikkatlice dinliyor, bazıları da sadece gülümsüyordu. Büyük Ortadoğu Projesi gereği, Irak'ın ardından sıra Libya'ya gelmiş, "Arap Baharı" ile Libya'nın özgürleşmesi için düğmeye basılmıştı. Yıllardır ABD'nin hedefinde olan Muammer Kaddafi için geri sayım başlamış, Fransız uçakları Osmanlı'dan koparılmış toprakları bir kez daha bombalamak için emir bekliyordu.

O dönemde Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi'nin Eşbaşkanı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan buna şiddetle karşı çıktı. Bir konuşmasında NATO'nun Libya'ya müdahale etmeye hazırlandığını belirterek "Deniliyor ki, NATO, Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle saçmalık olabilir mi ya! NATO'nun ne işi var Libya'da. Libya'ya nasıl müdahale eder. Türkiye olarak böyle birşeyin karşısındayız, böyle bir şey düşünülemez."

NATO'nun, üyeleri için bir tehdit oluşturmayan Libya'ya müdahalesi elbette saçmaydı ve zaten görev sahasında da yer almıyordu. Ancak "üst akıl" Kaddafi'nin kalemini çoktan kırmış, Libya'daki petrol ve gaz kaynaklarını ele geçirmek için projesini uygulamak için harekete geçmişti.

Daha sonra neler olduysa ve Başbakan Tayyip Erdoğan nasıl ikna edildiyse "NATO, Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tesbit ve tescil için oraya girmelidir" deme noktasına gelmişti. Kısa bir süre içerisinde bu fikir değişikliğinin neden kaynaklandığını tarihçiler bir gün yazacak ve biz de öğreneceğiz.

Kaddafi, "Bir gün bizi de asabilir" demişti ama asılmadı, linç edildi... Libya'nın ardından sıra Suriye'ye geldi. Büyük Ortadoğu Projesi gereği, demokrasiyle (!) tanışma sırası Suriye halkına gelmişti. ABD, İngiltere ve Fransa ile çok köklü petrol anlaşmaları yapmış diğer ülkelerin demokrasiye ihtiyacı yoktu çünkü.

Bugün, Irak, Suriye ve Libya topraklarındaki iç savaş sürüyor, ölüm, zulüm, vahşet kol geziyor.

Türkiye, ülkesinin bir ölümünde savaş halinde.

Hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İslam Zirvesi'nde yaptığı, hem de Kaddafi'nin Arap Birliği'nde yaptığı konuşmanın ekseni aynı. Kaddafi'nin uyarıları belki de akıbetinin hızlanmasını hazırlamıştı. İslam ülkelerinin liderleri Kaddafi'den ders alamıyorsa, ibret almalı ve Erdoğan'ın zirvedeki çağrısına kulak vermeli...