ABD'nin 15 Temmuz sonrası FETÖ elebaşını teslim etmemesi, Rıza Sarraf ve Hakan Atilla davaları üzerinden Türkiye'yi hizaya çekmeye çalışması şimdi ise papazı verin yoksa gereğini yaparız tehdidiyle döviz kurunun tarihi rekorlara koşması Türk - Amerikan ilişkilerini hiç olmadığı kadar gerdi. ABD ekonomik yaptırımlarla Türkiye'yi dize getirmeye çalışıyor. Ülkemize uygulanan siyasi yaptırımlara milletçe dik durmalıyız birlik beraberliğimizi tüm dünyaya göstermeliyiz. İdarecilerimizin akılcı kararlar almasını bu vesileyle sağlayabiliriz.
Bu bağlamda; Hükümetin ve muhalefetin ortak dil kullanarak çözüm odaklı davranış sergilemesi gerekiyor. Açıklamalar bilgiye dayalı olmalı ne toplumun gazını almak için nede gaza getirmek için olmamalı. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali' nin açıklamalarını bu kapsamda değerli buluyorum. Bali yaptığı açıklamada; Zor günler geçiyoruz spekülatif ataklarla karşı karşıyayız bu durumu tabii görmüyorum diyor. Döviz mevduatlarında olağanüstü bir çıkışın söz konusu olmadığını belirtiyor. Ayrıca geliri, harcaması, taahhütü dolarla ilişkili olmayanların dolarla işi olmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Dolar bir yatırım aracı değildir, işiniz geliriniz neyse o yolla gelirinizi arttırmanız gerekir. Ayşe teyze dolara karışmasın diyor. 

Biz güçlü olursak ekonomik saldırılara karşı ayakta dururuz. Bunun için üretim ekonomisine ağırlık vereceğiz. Prof. Dr. Özgür Demirtaş'ın söylediği gibi kriz dönemlerinde sürekli gündeme gelen dış mihraklar bizi batıracak söyleminin bir faydası yok, bizim bu dış güçler karşısında ne yaptığımız önemlidir. İsraf etmeyen, tasarruf eden, Arge ve İnovasyona önem veren, üreten, eğitimli ve nitelikli insan gücüne sahip, güven veren bir toplum olursak dış mihraklar bize bir şey yapamaz.

Türk Markası...

ABD ile yaşanan ekonomik savaş bizi yeni arayışlara götürüyor. 100 günlük eylem planı içerisinde Çin, Hindistan, Meksika ve Rusya'yı ihracatta öncelikli ülkeler arasına aldığımızı açıklamıştık. Bu dört ülkenin toplam pazarı 2,8 trilyon dolar olarak ifade ediliyor. Türkiye'nin bu dört ülkeye toplam ihracatı 7 milyar dolar olarak belirtiliyor. Yeni Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan bu pazarlara yönelik özel stratejiler belirleyip Türk markasını bu ülkelerde yaygınlaştırarak pastadan daha büyük pay almayı hedeflediklerini söylüyor. Bu dört ülkeye yapacağımız ihracat çok önemli özellikle Çin ile ticari ilişkilerimizin çapını genişletmeliyiz. 2.8 trilyon dolarlık pazarın 1.8 trilyonunu Çin pazarı oluşturuyor. 

Bu bağlamda; Anadolu ajansının geçtiğimiz günlerde paylaştığı habere göre, Çin Hükümeti tarafından yayınlanan " Çin ve Dünya Ticaret Örgütü" başlıklı kitapta, Türkiye ile gelişen ekonomik ilişkilere vurgu yapılarak gelin güçlerimizi birleştirelim çağrısı yapıldı. ABD'nin tek taraflı başlattığı ekonomik savaşın dünya ekonomisine zarar vereceği görüşü savunulurken, Çin devletinin Türkiye ile el ele vererek güçlerini birleştirip çok taraflı ticaret sisteminin daha açık, kapsayıcı, paylaşımcı, dengeli ve ortak kazanca dayalı bir doğrultuda gelişmesini sağlamayı hedeflediği yer aldı.

Çin ve Türkiye arasındaki ikili ekonomik ve ticari iş birliği ilişkilerinin sürekli geliştiği belirtilirken, İki ülke ticaret hacminin, 21 kat artarak 21,9 milyar dolara ulaştığı, şu an Çin'in, Türkiye'nin ikinci büyük ticaret ortağı haline geldiğine yer verildi. Çin''in elektro-mekanik ürünleri, yüksek teknolojili ürünleri ve günlük tüketim malları Türkiye'deki tüketicilerin beğenisini kazanırken, Türkiye'nin madencilik ürünleri, petrokimya ürünleri ve gıda ürünleri de Çin'de büyük rağbet görmektedir denildi.

Sonuç olarak dış politikada ilişkiler bozulur düzelir önemli olan bu süreçte bizim nasıl durduğumuzdur. Menfaatimiz Çin'le, Rusya ile yakınlaşmamızı gerektiriyorsa rotamızı o tarafa çeviririz. Yeri gelir ABD ve Avrupa ile yakınlaşmamız gerekir dümeni o tarafa kırarız dış politikada duygusallığa yer yoktur. Ancak şunu da unutmayalım ekonomik savaşlarda ayakta kalmak istiyorsak üreten ve ihraç eden güçlü bir Türkiye olmamız gerekiyor o zaman kurala uyan değil kuralı koyan tarafta oluruz. Stratejik öneme sahip bir coğrafyadayız dünyanın gözü burada bundan dolayı uluslararası ilişkilerde en az hatayla yolumuza devam etmeliyiz.