Asıl adı Mehmet Nurettin olan Nuri Üstünses, 1909 yılında Divriği'nin Göğçe Camii Mahallesinde doğdu. Kara Mahmut Oğulları ailesinden Şakir Bey'in oğluydu.

İlk ve orta öğrenimini Divriği'de yaptı. Küçük yaşlarda saza, türküye, şiire merak saldı. Yörede söylenen türküleri öğreniyor, kendince türküler yakıyor, şiir denemeleri yapıyordu.

Nuri Üstünses, hayatının baharında son Hicaz Valisi Küçük Mustafa Reşit Paşa'nın kızı Hacer Hanım'la evlendi. Henüz evliliğin pembe günlerini yaşayamadan Askerlik görevi için Divriği'den ayrıldı.

Gurbet duygusunu şimdi daha iyi anlıyor ve yaşıyordu. Âşık Kerem'in, Karacaoğlan'ın özlem dolu şiirleri onu daha derinden etkiliyor, türkülere dökülüyordu:

"Eşimden ayrıldım yoktur kararım
Uçan kuştan haberini sorarım
Gece gündüz hasretine yanarım
Beni öldürmeyi dövmeli değil,
Karadır gözleri sürmeli değil."

Muzaffer Sarısözen'in Nuri Üstünses'ten derlediği bu türküyü o yılların ünlü sanatçılarından Erzincanlı Hafız Şerif de plağa okumuştu.

Nuri Üstünses, askerlik görevini karargâh yazıcısı olarak yapıyorken 1932 yılında rahatsızlandı. Tedavisi sonuç vermeyince "çürük raporu" verilerek Divriği'ye gönderildi. Divriği'de Kızılay'da görev aldı. Bir süre öğretmensiz okullara giderek geçici öğretmenlik yaptı.

Diğer yandan da müzikle uğraşısını sürdürüyordu. 1936 yılında yurdun dört bir yanında 23 Nisan coşkusu kutlanırken, Nuri Üstünses bir başka coşku içindeydi. O gün oğlu Yaşar dünyaya gelmişti.

Nuri Üstünses 1930'lu yılların sonunda Halil Bedi Yönetken, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar ve Necil Kazım Akses ile birlikte derleme yapmaya gelen Muzaffer Sarısözen'le tanıştı.

Bu an hayatının bir dönüm noktasıydı. 1940 yılından sonra Muzaffer Sarısözen'in daveti üzerine Ankara radyosuna giderek Yurttan Sesler programlarında konuk olmaya başladı.

Nuri Üstünses, 1945 yılında bir bahar günü Divriği'nin "Taşbaşı" olarak anılan yerinde arkadaşları ile eğlenirken, koyunların dereden geçişlerini görmüş ve hemen orada bu türküyü söylemişti:

"Dere geçit vermezse
Atlarım taştan taşa"

1950'li yıllarda Nuri Üstünses Divriği dışında da tanınıyordu. Anadolu'nun hemen her yerinde konserler veriyor, türküleri plaklara alınıyordu.

O yıllarda Türk Halk Müziği sanatçıları şehirleri ile anılıyorlardı. Diyarbakırlı Celal Güzelses, Malatyalı Fahri, Erzincanlı Şerif, Zaralı Halil gibi o da Divrikli Nuri Üstünses olarak tanınmıştı.

Nuri Üstünses, yöre türküleri, uzun havaları, mayalarıyla birlikte oyun havalarının da repertuarımıza kazandırılmasına katkıda bulundu. Bunlardan birisi Divriği'nin "Kaşık oyun havası"ydı. Yörede "Kilisenin Bayırına" diye söylenen türküyü Muzaffer Sarısözen Nuri Üstünses'ten derlemişti. Yalnız Kilisenin bayırı, TRT repertuarına girmesi için "Dumluca'nın Bayırı" olmuştu.

Nuri Üstünses, yörede unutulmaya yüz tutmuş bazı halk hikâyelerinde söylenen türküleri de repertuara kazandırmıştı. Bu hikâyelerden birisi  Kahramanmaraş yöresinde yaşamış Yazıcıoğlu Osman Ağa ile Yörük kızı Telli Senem'e ilişkindi.

Nida Tüfekçi'nin Nuri Üstünses'ten derlediği türkü şöyle başlıyordu:

"Aşan bilir karlı dağın ardını
Çeken bilir ayrılığın derdini"

Üstünses İstanbul'a yerleştikten sonra Kızılay'da görev aldı. Fikirtepe Kızılay şubesinde yöneticilik yaptı. Divriği'deki hizmetleriyle birlikte Kızılay'da kırk yılını doldurduğu için Altın madalya ile ödüllendirildi.

Sık sık İstanbul Radyosu'na davet ediliyor, yayınlara katılıyordu. 1967 yılında öğretmen olan tek çocuğu Yaşar Üstünses'in mürvetini gördü. Oğlu, Sema hanımla evlenmiş ve bu evlilikten Nurgül ve Mustafa Sencer Üstünses adlarında iki toruna sahip olmuştu.  Ne yazık ki 1967 yılında çok sevdiği eşini kaybetti.

Bağlama çalan Nuri Üstünses, doldurduğu plaklarda klasik sazlar da kullandı. Eşini kaybettikten sonra üç yıl süren ikinci bir evlilik yaptı. Yüksek tansiyon hastasıydı. 10 Nisan 1978'de felç geçirdi. 18 Nisan 1978'de türkülerini armağan bırakarak aramızdan ayrıldı.

Nuri Üstünses'in ölümünden sonra müzik piyasasında eserleri adeta yağmalandı. TRT repertuarında olanlar bile birçok sanatçı tarafından anonim olduğu öne sürülerek plaklara kasetlere okundu.

"Beni görüp yüzün öte döndürme
Yine benim gönlüm sendedir sende"

Sözleriyle başlayan türküsü çok sevilmişti.