1. Kitre savaşı, Çanakkale Kara Savaşları'nın ilk mevzi muharebesiydi. 25 Nisan sonrası, amacına ulaşamayan her iki tarafın karşılıklı ilk hesaplaşmasıydı. İnatla, hırsla, hedefine ulaşmak isteyen ve bunun için de her şeyi yapan iki tarafın da amansız uğraşısıydı.

27 Nisan’ı 28 Nisan’a bağlayan gece 5. Ordu Komutanlığı 9. Tümen’e, taarruzla düşmanı denize dökmesi için emir verdi. Saldırı girişimi sonuç vermedi. Eğitim ve malzemesi noksan birliklerle, emirlerin askerlere zamanında verilmeden aceleyle gece taarruzuna kalkmak hatalıydı.

 Birinci Kirte Muharebesi 28 Nisan sabahı saat 8.00'de Müttefiklerin donanma ateşi ile başladı. Türk Birlikleri donanma bombardımanından Arıburnu Bölgesi'ne kıyasla daha çok kayıp veriyordu. Müttefik donanmasının %'80’i Seddülbahir Bölgesi'ndeydi. Türk Birlikleri'nin 8500 askeri, 3 sahra, 3 obüs bataryası ve bir ağır makineli tüfek bölüğü vardı. Müttefiklerin 16000 askeri, yalnız karaya çıkarılmış 20 sahra topu bulunuyordu.

Bir saat süren donanma ateşinin ardından 87. Tugay Binbaşı Halit komutasındaki 20. Alay karşı taarruza geçti. Alçıtepe'yi batıdan kuşatıp çevirme hareketi yapacak tugaya karşı savaştı. İngilizler karşısında tutunamayıp geri çekilse de, çabuk toparladı. Kıran kırana savaşıp saat 10. 00’da İngilizleri geri püskürttü.

Binbaşı Mahmut Sabri'nin durumunu Türk resmi tarihi şöyle anlatmaktadır: Binbaşı Mahmut Sabri her yana koşuyor, emirler veriyor ve çözülen birlikleri kendi iradesine bağlayıp eski mevzilerine koşturuyordu. Fransız ve Senegalli askerler paniğe uğradı.

Donanma ateşinin şiddetine şahit olmuş Gazi Mehmet Aşkın yaşadıklarını şöyle anlatmıştı:

"İngiliz donanması top atışları ile bize son derece ağır kayıplar verdiriyordu. Böyle bir atıştan sonra, aynı birlikte silah arkadaşım Recep Eniştemin İki ayağı kopmuş, çalıların üzerinde gördüm henüz sağ idi. Yanına kadar gelebildim. Onu bu vaziyette görünce ağladım. Henüz ruhunu teslim etmeyen Recep Eniştem: ‘Kardeşim niçin böyle ah edip ağlarsın, benim ciğerimi dağlarsın! Allah'ın verdiğine merhaba! O'nun kazası geri çevrilmez ve hükmüne mani yoktur. Elimizden ne gelir! Arzuladığım savaş yolunda oldu. O saadet bana yeter. Sen sağ kalırsan, anamın elini benim için öp! Emzirdiği sütleri helal etsin!’, dedikten sonra:

‘Babaşımı kıbleye çevir,’ diyebildi... Ruhu çoktan uçmuştu."

19. Tümen Kumandanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Bey, savaş sırasında göstermiş olduğu faal ve fedakâr hizmetlerden dolayı, Padişah tarafından gümüş imtiyaz madalyasıyla ödüllendirildi.

Türk savaş uçaklarının ilk defa savaş alanı üzerinde kara kuvvetlerini Birinci Kirte Muharebesi sırasında desteklemişti. Çanakkale'den ayrılan iki Türk uçağı ilk önce düşmana birkaç bomba atmış, sonra da Morto Limanı'ndaki çıkarma iskelesini bombalamıştı. O zamanın koşullarında bombardımanın fazla etkisi olmadı. Ama ay yıldızlı armalı uçaklarını gökte seyreden Türk askerine moral oldu.  Aynı gün düşman uçakları yine savaş alanı üzerindeydi. Yer yer Türk birliklerine saldırmakla beraber, daha çok propaganda broşürü attılar.

Çanakkale savaşları sırasında iki taraf da cephedeki askerin savunma ve hücum gücünü azaltmak, savaş azim ve kararlılığını kırmak için propaganda faaliyetlerinde bulundular.

Propaganda metinlerinde askerin uzun süre savaş meydanlarında olması kullanılarak, muharip gücün moralini bozmak için askerlerin çocuk, eş ve akrabaları hatırlatıldı. Özlem duyguları tahrik edildi. Savaşı bırakmaları veya teslim olmaları telkin edildi.  Askerin moralinin bozulması için gerçek veya gerçek dışı yenilgi ve başarısızlık haberleri de kullanılmıştı. Askerleri savaşmaktan vazgeçirmek için mektup veya broşürler cephelere atıldı:

“Esirlere muamele, teslim olmaya çağırı” başlıklı beyannamede, esir düştükleri zaman aç, çıplak, perişan olan Osmanlı askerlerine İngiltere hükümeti tarafından fevkalade bakıldığı, her türlü ihtiyaçları ve hatta din icabâtına dahi riayet edildiği belirtiliyordu. Sonra, “esir düşmüş olan arkadaşlarınızın refah hallerine iştirak etmeğe siz de gönüllü olunuz.” denilerek Osmanlı askerlerinin İngiliz birliklerine esir olması tavsiye edilmişti.

Propaganda faaliyetlerinin bir diğer hedefi de müttefikler arasında güvensizlik ve şüphe oluşturmak suretiyle bunların birliğini bozmaktı.

Müttefikler Türk askerini umutsuzluğa düşürüp savaştan vazgeçirmek için çeşitli hileler uyguladı.  Ancak bunu yaparken bir şeyi unuttu. Karşılarındaki en zifiri karanlıklarda bile aydınlığın olacağını bilen, umudunu hiç ama hiç yitirmeyen Türk askeri vardı. Onlar Çanakkale'de yalnız Halil Sami, Mahmut Sabri, Hafız Kadri değildi, vatan için canını veren "Mehmetler" di...