Turan Akıncı'nın, 1931-1923 yılları içindeki yapıları, mekanları ve insanlarıyla anlattığı "Beyoğlu" kitabının ancak ikinci baskısını okuyabildim. Kitap Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı. Yazarın aynı yayınevinin yayınladığı belge nitelikli üç kitap daha var. Onlardan da birer paragraf söz edeceğim. 

Önce, kısaca Turgut Akıncı'yı anlatayım: 

"1952 yılında İstanbul'da doğdu. Yeniköy İlkokulu sonrasında 1971 yılında İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun oldu. 1977 yılında DGSA Mimarlık Fakültesi'nden diploma aldı. 1978 yılında Almanya'da doktorasını yaparken tarihi çevre koruması üzerine çalışmalarda bulundu.

35 yıl kurucusu olduğu sanayi kurumlarında görev yaptı. Emekli olduktan sonra İstanbul'da 2000 Osmanlı yapısının tanıtıldığı www.tas-istanbul.com internet sayfası ile büyük kitlelere ulaştı. Tanzimat sonrası Osmanlı liman kentleri üstüne çalışmaktadır. Osmanlı'da Selanik, İsyan, Suikast ve Sürgün yayınlanan kitaplarından bir kaçıydı. "
Beyoğlu, 19. Yüzyıl ortalarında Avrupa devletlerinin sefaret saraylarının inşa edildiği bir bölgeydi. İstanbul'a gelen Levantenler de bu dönemde Beyoğlu'na yerleşmeye başladı. Bu yoğunlaşma sonunda, "Grande Rue de Pera" ve çevresi bir Avrupa semtine dönüştü. Batı tarzı pasajlar,

 Oteller, balohaneler, birahaneler, pastaneler, tiyatrolar ve sinemalar ilk kez Beyoğlu Caddesi'nde sıralanmaya başladı. Caddenin tam ortasında yükselen Naum Tiyatrosu, Avrupa'daki önemli opera yapılarından biri haline geldi. Zaman içinde Beyoğlu, Osmanlı Devleti'nin çağdaş dünyaya açılan penceresi oldu.

Osmanlı'da ilk belediye 1858 yılında Beyoğlu'nda kuruldu. Temiz ve düzenli caddeleri, sokakları, kaldırımları ve belediye bahçeleri ile İstanbul'un diğer semtlerine fark attı. 

Beyoğlu halkı, Batı tarzı kâgir apartmanlar içinde yemek masası ve koltukların kullanıldığı Batı tarzı dekore edilmiş dairelerde yaşamaya başladılar. Ailelerin giyimi kuşamı, sofra kültürü ve eğitimi değişirken birçok eve piyano girdi. İstanbul'daki diğer semtlere oranla Beyoğlu'nda başka bir dünya ortaya çıktı. Buna karşın 1. Dünya Savaşı'na girilmesi, Çanakkale Cephesi'nde yaşananlar, savaşın kaybedilmesi, İstanbul'un işgali, Beyaz Rusların göçü, İstanbul'un kurtuluşu, Cumhuriyet'in ilanı, İstanbul'un Türkleşmesi, Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül Olayları da Beyoğlu'nda en dramatik bir şekilde yaşandı.

Araştırmacı yazar Turan Akıncı, Beyoğlu'nda 1831-1923 yılları arasındaki yaşanmış olayları, döneme damga vurmuş kurumları, yapıları, ünlü aileleri, mimarları ve sokakları ayrı ayrı başlıklar altında anlatıyor. 
Anlatılanlar arasında, 288 kurum, 22 aile, 25 mimar ve 61 sokak bulunuyor. Gelecek kitabının adının  "Cumhuriyet'te Beyoğlu" olacağını öğreniyoruz. 

Turan Akıncı'nın "Suikast" adlı kitabı "1905'ten 1913'e Osmanlı'da suikastları anlatıyor. 1905'te Sultan Abdülhamit'e karşı düzenlenen Yıldız suikastı ile 1913'te Mahmut Şevket Paşa'ya yapılan saldırı arasındaki bir dizi eylemi tüm ayrıntılarıyla aktarıyor. Araştırmacı yazar, Ermeni komitacıların başlattığı eylemler ve İttihatçı 99. Bölük'ün suikastları ile devam eden bu kanlı döneme belgesel bir bakış getiriyor.

Turan Akıncı'nın "Sürgün" adlı kitabının ana konusu, II. Abdülhamit'in Yıldız Sarayı Yılları ve Selanik Sürgünü... II. Abdülhamit'in Yıldız Sarayı Yılları ve Selanik Sürgünü Sultan II. Abdülhamit, 33 yıllık hanedanlığının sonunda Mebusan Meclisi'nde yapılan oylama ile tahttan indirildi. Osmanlı tarihinde ilk kez bir padişah meclis kararıyla tahttan indiriliyor ve yine ilk kez İstanbul dışına sürgün ediliyordu. Turan Akıncı, II. Abdülhamit'in Yıldız Sarayı yıllarının ve Selanik sürgününün izini sürmüş. Onun Yıldız Sarayı'ndaki siyasal yaşamın yanı sıra padişahın tutkularını ve meraklarını da araştırmış. Parasal ilişkilerini de ortaya çıkarmış. Bir serüven romanı gibi okunan bu kitap, dönemin az bilinen olaylarını gözler önüne seriyor.

Turan Akıncı, "Mart Ayaklanması ve Hareket Ordusu"nu da incelemiş bir isyanın anatomisini "İsyan" adını verdiği  kitapta anlatmış. "31 Mart İsyanı çok yönlü, sürekli tartışılan bir tarihsel vakadır," diyor. Yenileşme karşıtları tarafından kışkırtılan ayaklanmacılar, saltanat merkezi İstanbul'da 14 gün boyunca "şeriat isteriz" nidalarıyla bir isyan başlattılar. Meşrutiyetin ilanıyla başlayan bu kalkışma can almaya başlayınca Selanik'ten gelen ve Mustafa Kemal Paşa'nın da içinde olduğu 40 bin kişilik Hareket Ordusu'yla bastırıldı.