Edebiyat çevrelerinde Faruk Nafiz ve Şükûfe Nihal isimleri geçince, bir duygu iklimi oluşur. Kimdir Şükûfe Nihal? Bir cümlelik yanıtı: "Hep ideal aşkı arayan bir şair!"

Faruk Nafiz, Şükûfe Hanım'ı çok sevmiş ve onun tarafından da sevilmiştir. Ancak Şükûfe Nihal, kızı Günay'a üvey baba istemiyordu. Faruk Nafiz'in evlilik isteğini geri çevirmesi, bu birlikteliğin sonunu getirmiş ve Faruk Nafiz, belki de kızgınlıkla, ani bir evlilik yaparak, Şükûfe Nihal'i hayatından çıkarmıştı. Şukufe Nihal'in şiirlerinde aralarındaki aşkın izleri vardı.

Faruk Nafiz Çamlıbel'in ani evliliğinin ardından Şükûfe Nihal de evlilik kararı aldı. Ahmet Hamdi Başar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden sınıf arkadaşıydı, 1960'da boşandı.

Faruk Nafiz Çamlıbel ile Şükûfe Nihal aşkın sonunda taraflarda büyük bir kırgınlık kaldı. Ancak edebiyatımız pek çok eser kazanmıştı. Şukufe Nihal bu aşkın sonunda yine biyografik bir anlatı olan Yalnız Dönüyorum romanını kaleme almıştı.

Faruk Nafiz ise duyduğu aşkı ve ıstırabı, Yıldız Yağmuru isimli romanında ve bu unutulmayan sevgiliyi anlattığı pek çok şiirde işlemiştir. Yani bu eserler yaşanılan sevdaların yazıya dökülmesiydi.

Şükûfe Nihal, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk aydın öğretmenlerinden biriydi. Yalnız Faruk Nafiz'in değil, Nazım Hikmet'in Cenap Şehabettin'in kardeşi şair Osman Fahri'nin, Ahmet Kutsi Tecer'in ona duygusal yakınlığı vardı. Hepsi onun için şiirler yazmışlardı. Şükûfe Nihal'in hayatı köşkte başlayıp huzur evinde bitti.

Faruk Nafiz Çamlıbel'in Azize hanımla mantık ve karşılıklı beğeniye dayanan evliliğinden Yeliz adında bir kızı ve Okyay adında oğlu oldu. 

Yeliz Hanım en zor günlerinde eşinin yanında oldu. Destekledi. Faruk Nafiz de özellikle yaşlılık yıllarında eşinin üzerinde titriyordu. 

Ne yazık ki Azize Hanım hastaydı. Faruk Nafiz Çamlıbel, Dr. Alaattin Yavaşça'dan yardım istedi. Alaattin Yavaşça şöyle anlatıyordu: 

"Çamlıbel, çok sevdiğim bir dostumdu. Yaşı elbette benden ileriydi ama saygı dolu bir ahbaplık vardı aramızda. Bir gün muayenehaneme geldi. O zamanların çok meşhur ve yanına varmayı bırakın, randevu almak için bile ter dökülen bir genel cerrah hocamız vardı. Eşinin rahatsız olduğunu söyledi. O cerrah hocamıza göstermemiz için yardım talep etti. Hocayı iyi tanıyordum. Aradım, söyledim. Hanımefendiyi muayene etti. Sonra beni yanına çağırdı: 'Alaeddin kardeşim, durum fena. Göğüsten başlamış tüm koltuk altını sarmış kanser. Mutlaka vücudun başka yerlerinde de metastaz yapmıştır. Bu hastayı hiçbir şekilde ameliyat etmek istemem. Yapacağımız ilaçlar verip ömrünün son demlerini mümkün olduğunca ağrısız geçirmesini sağlamaktan ibarettir,' dedi. 

Ben yıkıldım duyunca. Nasıl söyleyeceğim ki bunu Faruk Nafiz Bey'e. Eşinin üzerine titreyen, bir adam. Nasıl derim, nasıl söylerim? Ben o dev şairin koluna girip; 'Gel biraz yürüyelim üstat' dedim. Bin dereden bin su getirir gibi anlatabildim acı tabloyu ona. 

Faruk Nafiz Çamlıbel çıtı bile çıkmadan dinlemiş, hiçbir şey söylemeden yıkık bir şekilde çıkıp gitmiş. Birkaç hafta sonra Azize Hanım vefat etmiş.

Faruk Nafiz haftalar sonra yine Alaattin Yavaşça'nın muayenehanesine gelmiş. Omuzları, avurtları çökmüş, gözleri kan çanağı bir haldeymiş. Cebinden katlanmış bir kâğıt çıkartıp uzatmış. Yine çıkıp gitmiş.

Alaattin Yavaşça kâğıdı alıp okumuş, hemen o anda o ölümsüz şarkının nağmeleri doğuvermiş:

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Bir yer ki, sevenler, sevilenlerden eser yok
Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok
Bir yer ki, sevenler, sevilenlerden eser yok

İran Lideri Ayetullah Ali Hamaney'in Başdanışmanı Ali Ekber Velayeti, İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri'nin Türkiye ziyaretinin tarihi ve belirleyici bir ziyaret olduğunu söyledi.

Basın toplantısında gazetecilerin sorusu üzerine Bakıri'nin Türkiye temaslarını değerlendiren Velayeti, " Bu ziyaret için Türkiye'nin gösterdiği ilgi ve Ankara'da yapılan görüşmelerin içeriği ve türü bakımından, ziyaret belirleyici bir ziyaret oldu" dedi.

Bakıri'nin lider Ayetullah Hamaney'den sonra ülkenin en üst düzey askeri yetkilisi olduğuna dikkat çeken Velayeti, bu düzeyde bir ziyaretin İran İslam Devrimi'nden sonra ilk kez gerçekleştiğine vurguda bulundu.

İran ve Türkiye'nin iki kadim komşu olarak ikili ve bölgesel ilişkiler konusunda çoklu ortak yönlerinin bulunduğunu kaydeden Velayeti, ilişkilerin gelecekte daha da gelişmesini istedi.

Referandum Irak'ın bölünmesinin başlangıcı olur

Velayeti, Irak Bölgesel Yönetimi tarafından 25 Eylül'de yapılması öngörülen bağımsızlık referandumu için" Bu Irak'ın bölünmesinin başlangıcı olur. İran olarak Irak'ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz ve referanduma karşıyız" diye konuştu.