Türk-İslam düşüncesinin engin hoşgörüsüyle dopdolu olarak insanoğlunu enaniyeti içinde gönül eğitimine tabi tutan Alperenler, Horasan Erleri, insanoğluna insan olmanın paha biçilmez değerini aşikâr bir şekilde göstermişlerdir. İnsanoğlu sonsuzdur, sınırsızdır. Doğu dünyasının insana verdiği değer kutsaldır, ilahidir.

Karşılıklı sevgi, saygı, ilgi, hoşgörü, insanların ortak vasfı olmalıdır. Yardım ve cömertlikte akarsu gibi olmak, başkalarının kusurunu örtmede gece gibi olmak, hiddet ve asabiyet  te ölü gibi olmak... Bunlar ne asil, ne güzel dileklerdir.

Büyük gönül eri Ahmet Yesevî'nin söylediği gibi;

'Sünnet imiş kafir olsa incitme sen,
Hüda bizardır, katı yürekli gönül incitenden,
Allah şahit, öyle kula hazırdır siccin,
Bilginlerden duyup bu sözü söyledim işte.'

Ayrıca benimseyip uyguladığı şu özdeyişin inceliğine, güzelliğine kulak veriniz:

'Hak yolu çarkeyle, gönlünü garkeyle,
Gerçeği farkeyle, benliği terkeyle.'

Anadolu'yu hal ve kal ilmiyle aydınlatan, Anadolu insanına coşkulu, sevecen ve hoşgörülü bir yaşama reçetesi sunan Hünkar Hacı Bektaş Veli, söz ve gönül mülkünün sultanı olarak, güzel sanatların üç dalı ile, yani şiir, müzik ve raks (sema, samah) ile insanları gönül gönül eğitmiş, "bir nefes sıhhat" örneği yumuş, yıkamış, onlara yepyeni bir dünya görüşü kazandırmıştır.

İşte bu gönül erinin paha biçilmez özdeyişlerinden altın damlalar:

'Hiç bir milleti (toplum) ve insanı ayıplamayınız.'
'Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.'
'İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.'
'İncinsen de incitme.'
'Marifet ehlinin ilk makamı edebidir.'
'Her insan okunması gereken bir kitaptır.'

Bu öz, özet deyişler, bütün insanların okuyup, düşünüp ders alması gereken öğütlerdir.

Ahmet Yesevî'den itibaren on üçüncü yüzyılın gönül erleri, tekmil insanlığı huzura kavuşturan, insan sevgisinde ve hoş görüsünde mutluluğu simgeleyen düşüncelerini her vesileyle dile getirmişlerdir."

Feyzi Halıcı, Çağrı Dergisi'nin Ocak 1972 sayısına yazdığı başyazıda Roma Üniversitesi doçentlerinden Anna Masala'dan söz ediyor. 1971 yılında Masala'nın Konya'da verdiği bir konferansı ve "Siz kuvvetlisiniz. Bir gün Avrupa yine sizden aradığı aydınlığı ve huzuru alacak." Sözlerini hatırlatıyor. Daha sonraki yıllarda Roma Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü Başkanı Ord. Prof. Dr. Unvanlarına sahip olacak olan Anna Masala, 1971 yılında Konya'da bir kongrede şunları söylemişti:

"Batı maddeyi ve eşyayı, doğu manayı ve insanı keşfetti. Batı keşfettiği maddenin adeta esiri oldu. Çünkü Batı dünyasının genç kuşakları maddeye kısa bir süre sonra bağımlı hale geldiler. Sizler mana yolunun daima arayış içinde olan yolcularısınız. Bir gün, Batı dünyası, sahip olduğunuz bu manevi kültür varlığınızı elinizden almak için gelip kapılarınıza dayanacak. Kültür varlığınıza sahip olmanın yolunu, yöntemini biliniz!"

Feyzi Halıcı'nın düşüncesi Anna Masala ile örtüşüyordu. Ahmet Yesevî ve ondan fışkıran meşaleler, Anadolu'yu ve Balkanları aydınlatmış, İslamlaştırmış, Türkleştirmiş ve insan sevgisi ile doldurmuştu. Ahmet Yesevî'den Hacı Betktaş Veli'ye ve diğer takip edenler Yunus Emreler, Mevlâna'lar, Ahi Evranlar.. Cümle Anadolu erleri, Rumeli erleri...

Feyzi Halıcı, Hacı Bektaş Veli'nin misyonunu şu şekilde yazmıştı:

"Onüçüncü yüzyılın tasavvuf dünyasında Türk mutasavvıfları, Horasan erleri, Alperenler özet olarak "insan" sevgisinde birleşen gönül erleri hep bu arayışın içinde olmuşlardır.

Hacı Bektaş Veli 'Ara, Bul' derken elbette canlıların en şereflisi olan insanı gündeme getirmiştir. Mevlana'da da aynı arayışı görüyoruz.

"Bir can var canında o canı ara!
Beden dağındaki gizli mücevheri ara!
Ey yürüyüp giden dost bütün gücünle ara!
Ama dışarıda değil, aradığını kendi içinde ara!"