Üniversitelerin açılmaya başlamasıyla yeni bir sorunla daha karşılaştık.

Üniversiteler son bir buçuk yıl uzaktan eğitim yaptığı için yurt sorunu ertelenmişti.

Herkes okuluna dönünce nerede kalacağım telaşı başladı.

Merdiven altı üniversite kuruluyor, sokakta boş bina bulan üniversite açıyor.

Çok üniversitemiz var diye övünülüyor ancak nasıl eğitim verildiğini kimse araştırmıyor, üzerinde düşünülmüyor.

Daha da önemlisi, her köşe başında üniversite açılıyor da öğrencilerin nerede kalacağını hesaplayan olmuyor.

Kamu yurtları kısıtlı, özel üniversitelerde okuyanları geçtim, devlet üniversitelerinde okuyanların ancak onda birine yurt sağlanabiliyor.

Yurt bulamayan öğrenciler nerede kalacak; her sokak başında üniversite açılırken, niçin yanında bir yurt açalım diye düşünülmez?

Eskiden yurt bulamayınca üç beş öğrenci bir araya gelir, ev tutardı. Şimdi o imkan da ortadan kalktı; çünkü kira fiyatları uçtu. Boş bir dairenin kirası en az 2 bin liradan başlıyor, eşyalı evlerin fiyatını varın siz hesap edin.

Özel yurtlarda kalsınlar diye düşünülebilir.

İki açıdan sıkıntı, birincisi Türkiye FETÖ diye bir bela ile yaşıyor. Kimin yurdu kiminle iç içe bilmek mümkün olmadığı gibi bugün el üstünde tutulanların yarın hesaba çekilmeyeceğinin de garantisi yok. O sebeple ister istemez cemaat bağlantılı yurtlardan öğrenciler kaçıyor.

Cemaat bağlantısı olmayan yurtlarda ise hem yer az, hem de çok pahalı…

Geriye iki ihtimal kalıyor; ya okumaktan vazgeçeceksiniz ya da iktidarın yönlendirdiği yurtlara yerleşeceksiniz…

O yurtların da hayrına hizmet verdiğini düşünmeyin, fiyatları uçmuş!

Çaresiz kalan öğrenciler ve veliler eylem yapıyor.

Türkiye’de günümüz için en zor şey, hatta imkansıza yakın olan şey iktidarın hoşuna gitmeyecek eylem yapmaktır.

Anında terörist, hain damgası yerseniz, yetmez yaka paşa götürülürsünüz…

Zaten eylem yapanların çoğunluğu geceyi nezarette geçiriyor; düşünün parkta oturmak bile suç sayılıyor.

Öncelikle ve ivedilikle; derdini dile getiren, bunun için yüksek sesle konuşan herkesi terörist, hain diye damgalamaktan vazgeçmeliyiz.

Bizim gibi düşünmeyen insanlara saygı duymazsak hiçbir sorunu çözemeyeceğimiz gibi işi çıkılmaz hale sokarız.

En önemlisi de bir sorun çıktığında suçlu aramak yerine çözüm bulmak için uğraşmamız gerekir.

Kendinize göre suçluyu buldunuz diyelim, sorun ortadan kalkacak mı?

*****

Kralın üç oğlu

Kralın 3 erkek çocuğundan biri, yerine tahta geçecekti. Kral bu seçimde zorlanıyordu; çünkü 3 oğlu da akıllı ve yürekliydiler. Oğullar üçüz ve aynı yaştaydılar. Kral en sonunda bir bilgeye danıştı ve onun önerisine uymaya karar verdi.

3 oğlunu da yanına çağırıp her birine, birer torba dolusu çiçek tohumu verdi. Bir yolculuğa çıkacağını, en az 3 yıl sonra dönebileceğini, bu tohumları, onları sınamak için bıraktığını söyledi ve ekledi: “Döndüğümde tohumları geri vereceksiniz. İçinizde onları en iyi saklamış olan benim yerime tahta geçecek.”

Birinci oğul şöyle bir mantık yürüttü; “En iyisi bu çiçek tohumlarını çelik bir kasaya kilitlemek. Babam geri döndüğünde verir, çalınmalarını da önlemiş olurum.”

İkinci oğul, tohumları kardeşi gibi kilitlerse çürüyüp öleceklerini düşünerek götürüp sattı; kazandığı parayı saklamaya başladı, “Babam döndüğünde, gidip yenilerini satın alır, taptaze geri veririm” diye düşündü.

Üçüncü oğlu ise tohumları bahçeye ekti.

Üç yılın sonunda kral döndüğünde, birinci oğlu kasayı açıp kurtlu, kokuşmuş, çürümüş tohumları verdi. Kral; “Bunlar benim sana verdiklerin olamaz. Çiçek tomurcuklanmalı ve güzel kokmalıdır, bunlar ölmüş” diye hiddetle bağırdı. Oğlu, aynı tohumlar olduğuna yemin ettiğinde ise “Sen benim istediğim ölçülere sahip değilsin” dedi.

İkinci oğul çarşıya gidip yeni tohumlarla geri geldi. Kral tohumları inceledikten sonra, “Bunlar benim bıraktıklarım değil, ama kardeşinden biraz daha iyi düşünmüşsün” dedi. “Yine de beklediğim ölçüde becerikli, yaratıcı değilsin” diye ekledi.

Kral üçüncü oğluna yaklaşırken, “Ya o da bir yanlış yaptıysa, ya o da yeterli değilse; ülkeyi ben öldükten sonra kim yönetecek?” diye kara kara düşünmeye başlamıştı.

Son oğlu, kralı sarayın bahçesine çıkarttı. Kral burada yüzlerce çiçek, yüzlerce güzel kokulu bitkiyle karşılaştı. Oğlu hemen söze başlayıp babasına şunları söyledi:

“Bunlar bana verdiğiniz tohumlar babacığım. Dökeceklerinden yeni tohumları hemen size vereceğim.”

Kral artık emindi, böylelikle yerine kimin geçeceği belirlenmiş oldu.

*****             

TEBESSÜM

Ümit

Öğrenci, bir alime sorar:

- Size göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir?

- Ümittir, zira bizi en son bırakan budur.

- Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir?

- Başkasına nasihat vermek.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İnsanın kendiyle yüzleşmeye yüzü yoksa, başkalarının hatalarıyla oynar durur.

Oscar Wilde