Yine Hazan Mevsimi Geldi

Abone Ol


Ümit Yaşar; "Sonbahar geldi yağmurla beraber /  Boynu bükük duruyor kasımpatı" diyor.  Bir başka şiiri, şiir dünyamızdaki sonbaharın karekteristik özelliğinin altını çiziyor: " ..kederliydin sonbahar akşamları gibi  / ve sonbahar akşamları kadar güzel" Evet. Kederin en güzelidir sonbahar. Şakaklarımıza düşen kardır, gönlümüze çöken sonbahar.. Günümüzün büyük şairlerinden Gültekin Sâmanoğlu, günü mevsimlere pay etmiş ve "Uzun Vuran Gölge"yi sonbahara yakıştırmış: "Çağrılı gülücüklerle gelecek değildi ya, / İşte kasımpatılar, işte el titremesi; / Ve kalbimdeki dolup boşalmalar, depremler. ..." Evet Sâmanoğlu'nun dediği gibi "artık kolay olmuyor 'akşam olsun' demesi".

Hazan bahçeleri, ağaçların renk konusunda coştuğu yerlerdir. Yeşilden kızıla, kızıldan  sarıya, sarıdan kahverengiye türlü türlü renkler ve bu renklerin türlü türlü tonları.

Edip Cansever, sonbaharı tanımlıyor:

"Hohlayıp siliyorum iyice / Gözlüğümün camlarını  / Göğe bakıyorum gözlerimi kısarak  / Güneye gidiyor bir leylek sürüsü"

Benim doğduğum topraklarda sonbahar keder, hüzün, hazan, umutsuzluk, bedbinlik, karamsarlık, melankoli ve bunlara benzer bir çok kelimenin tanımının, anlatmak istediği mevsim değildir. Sonbahar, özlemlerin, umutların, heyecanların ve vuslatın mevsimidir.

Benim doğduğum topraklarda, sonbaharın ikişer üçer gün arayla değişik adları vardır. Harman, harman sonu, bağ bozumu, bahçe bozumu, güz ekimi, koyun yuyumu, bulgur kaynatımı, bulgur sokusu ve daha başkaları... Harman sonu, koç katımı, bağ bozumu coşku içinde kutlanılan, içinde Tanrı'nın verdiği nimete şükürlü sevinçli, saygılı kutlu günlerdir.

Bir yıllık çalışmanın ürünlerini almanın mutluluğu, yarınlara  bir şeyler bırakabilmenin güven verici huzuru vardır sonbaharlarda. Komşular arasında yardımlaşmanın, imece geleneğinin en güzel örneklerinin verildiği günlerdir.  Bir yanda pekmezlerin kaynatıldığı, bir yanda eriştelerin kesildiği, kuskusların çevrildiği, bulgurların çekildiği günlerdir:

"Yar imeci, ben bacada gözlerim
Çok bekledim, sızıladı dizlerim
Ne çektimse senden çektim gözlerim
Akıt bulgurları sek bulgur taşı.  ....

Bu kadar mı? Turşular, salçalar, reçeller...  Ama sonbaharı, asıl dört gözle  bekleyenler gençlerdir. Hasadın bereketiyle başgöz  edilecek,  yuva kurdurulacak   gençlerdedir. Onlar ki, bir an önce sonbaharın gelmesini, ürünün bereketli olmasını arzu ederler. Sonbahara umudun, özlemin, heyecanın ve vuslatın  mevsimi deyişim bundandır.

Nerede okudum hatırlayamıyorum. Aşağı yukarı şöyle yazıyordu: "...Sonbahar, yazılmış şiirleri anlama ve onların içindeki sırların anlamına erme zamanıdır. Sonbahar, trenlerle yolculuk ederken, pencereden akıp giden ağaçlara bakıp zamanın ne kadar hızlı geçtiğini anlamanın tadıdır." Cahit Sıtkı Tanrancı, hatıralarıyla halleşirken "Ne istersiniz benden, / Bilmem ki hâtıralar,  / Gelir gelmez sonbahar?" diye yakınıyor.

Hazan bahçelerinden geçerken kalbinin üzgün olduğunu söylemekle yetinen Yahya Kemal, bu defa daha da karamsar bir tablo çiziyor:

"Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarümar olur.

.......

Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere.
Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere. ......"

Bu kadar karamsar olmaya gerek var mı? Sonbahara ulaşmanın kazandırdığı hiç mi güzellik yok?  Elbette var. Bakınız sonbaharın yararları neler miş: "Piknik yapma derdinden kurtulursunuz. Tatil günlerinde evde aile sofrasında yemek yemek size zevk verir. Ev toplantılarının sıklığı artar ve özlediğiniz arkadaşlarınızı görürsünüz. Serin sonbahar havası, yüzünüze renk getirir. Aşırı sıcaklardan yakınmazsınız. Ağaçlardan dökülen yaprakların kokusu sizi geçmiş günlerin anılarına götürür.  Özlediğiniz kıyafetleri giyebilirsiniz."

Yarın Servet-i Fünun ve Fecr_i Ati'de sonbahar konusuna değineceğim.